Yunus Emre Altuntaş / Özel Haber

D. Mehmet Doğan daha çok dil üzerine yaptığı çalışmalarla biliniyor. İlk baskısı 1981 yılında yapılan ve bu yıl 26. baskısıyla 130 bin kelimeye ulaşan “Doğan Büyük Türkçe Sözlük” yazarın en önemli çalışmasıdır. Aynı zamanda Türkiye Yazarlar Birliği kurucusu ve onursal başkanı olan Doğan daha çok dil, kültür, yabancılaşma üzerine yazdığı eserlerle öne çıkıyor. 1975 yılında yayınladığı “Batılılaşma İhaneti” isimli eseri yazarın ismiyle özdeşlemiş bir diğer çalışmasıdır. D. Mehmet Doğan’ın ülkemizin meselelerine bakış açısını özetleyen bu çalışmasında dile getirdiği görüşler diğer tüm çalışmalarının da çerçevesini oluşturur. Milli bakiyenin ve geleneğin özünün modernleşmeye kurban edilmemesi; Türkçenin aynı zamanda milletin hafızası olması dolayısıyla muhafazası; teknik ve medeniyetin getirdiği yeni yaşam tarzlarının milli kültürümüzle uyum sağlaması yazarın üzerinde durduğu başlıca konulardır.

KENDİ SÖZLÜĞÜNÜ YAZMAK

D. Mehmet Doğan pek çok yazısında Türkçeye olan merakının çocukluğunda başladığını, Türk Dil Kurumu inşaatında çalışan bir hısımlarının hediye ettiği Türkçe sözlük ile başlayan bu merakın lisede kendi sözlüğünü hazırlama çabasına dönüştüğünü anlatır. Çünkü mevcut sözlükler aradığı pek çok kelimeyi içermediği için böyle bir yola girmiştir. Doğan’a göre henüz lise yıllarında okudukları Reşat Nuri Gültekin, Peyami Safa, Yakup Kadri gibi Cumhuriyet dönemi yazarlarının eserlerinin dahi sözlüğe muhtaç duyması yarım asır içerisinde gerçekleşen dildeki yozlaşmanın boyutlarını ruhuna kazımıştır. Bu haleti ruhiye ile başladığı sözlük çalışması nihayetinde günümüzün en kapsamlı Türkçe sözlüğünü ortaya çıkarmıştır.

BÜYÜK KIRILMA

1928 yılında gerçekleşen Harf inkılâbı, Doğan’ın üzerinde durduğu önemli bir dönüm noktasıdır. Anadolu Türk tarihini Harf inkılâbından önce ve sonra şeklinde ayıracak denli büyük bir kırılma olan bu “devrim” bir gecede koca bir milleti cahil, tarihsiz, kişiliksiz, bakiyesiz bir toplum haline getirmiştir. Doğan’a göre bu olay tarihin en büyük kültür soykırımıdır. Tarihte hiçbir devrim -Fransız ihtilali, Bolşevik devrimi, Mao devrimi dâhil- milletin konuştuğu dil üzerinde bir eyleme girişmemiştir. Yeni kurulan Cumhuriyetin dil alanında yaptıkları pek çok batılı düşünürü derinden etkilemiştir. Derrida bu konu üzerinde en çok duran düşünürlerden biridir. Derrida’ya göre Türkiye’de yapılan harf inkılâbı ve dil devrimi “travmatik-yaralayıcı” bir harf darbesidir. “Bu yüzden, Türkiye’de bir harf katliamı olduğunu tahayyül ettiğim, geri dönüşü olmayan bir yolculuk olduğunu düşündüğüm şeyi üstlenmeye ve yanıma almaya, sanki içimdeymiş gibi onu kavramaya ve yeniden yaşamaya çalışıyorum.” diyen Derrida için yaşanan bu süreç tam bir akıl tutulmasıdır. Yabancı bir Türkolog olan Geofferey Lewis’in deyimiyle Türkiye’de yapılan bu devrim trajik ve bir o kadar felakete yol açan bir başarıdır. Mehmet Doğan ise tüm bu yaşananları tek bir cümle ile özetler: “20. yüzyılımızın özeti hafıza kaybı ve medeniyet kaybıdır.”

1. TÜRK DİL KURULTAYI

D. Mehmet Doğan’ın yayınlanan son çalışması olan “Türkçenin Cenaze Töreni” temel olarak 1928 yılında başlayan bu sürecin tamamlayıcısı niteliğindeki 1. Türk Dil Kurultayını ele alıyor. 1932 yılında gerçekleşen bu ilk kurultay adeta Türkçenin idam sehpasına çıkarılmasının başlangıcını teşkil eder. Doğan yapılan bu kurultayı şöyle özetler: “ 1932’de ilk defa yapılan Türk Dil Kurultayı, Osmanlı düşmanlığı, Türk ve Türkçe hamaseti yanında, Türkçenin batı dilleri ile aynı kökten olma iddiasına dayanan tezlerin okunması, konuşmaların yapılması şeklinde 10 gün sürmüştür. Görülecektir ki bu kurultayda ilim konuşmamıştır, hakikat gözetilmemiştir, hak teslim edilmemiştir, gerçek anlamda bir dil ıslahı programı ortaya konulmamıştır. 2. ve 3. Kurultaylar da farklı değildir. Dil devrimi gerekçeleriyle uyumlu hareket olarak başlamamış ve gelişmemiştir. Köklü ve zengin Türkçe tahrib edilmiş ve fakat yerine aynı güçte bir dil varlığının konulması mümkün olmamıştır. Zaten böyle bir dil yapmak imkânsızdı fakat Türkçeye büyük hasar verdirilmiştir.” Kurultaya katılanların çoğunluğu konunun uzmanı olmadığı gibi hakikatleri dile getiren Hüseyin Cahit ve Faik Ali gibi birkaç isim de susturulmuştur.

MUSTAFA KEMAL’İN MÜDAHALESİ

Kurultay’da Türkçenin idam fermanı niteliğindeki tezleri sunan bazı isimler: Ahmet Cevat Emre, Agop Martayan, Saffet Arıkan, İbrahim Necmi Dilmen, Mehmet Ali Ağakay’dır. 1932 yılında başlayan bu tartışmalar 1934 yılında çıkmaza girmiş ve nihayet Gazi Mustafa Kemal “Maksatlarımızı anlatamaz olmuşuzdur. Bırakırlar mı dili bu çıkmazda? Hayır!” diyerek “Kraldan çok Kralcı” davranan bahse konu dilde sadeleştirme ekibine dur demiştir. Çünkü dilimizden atılan kelimelerin yerine konan “uyduruk” kelimeler halk nezdinde hiçbir karşılık bulmadığı gibi devlet yazışmalarında, kışlalarda ve mecliste insanlar birbirini anlayamaz duruma gelmiştir. Mehmet Doğan tüm bu süreçte yaşananları, işin sorumlularını, kurultay tutanaklarını ve Gazi’nin müdahalesiyle kısmen kurtarılan Türkçemizin serencamını dramatik şahitliklerle açık şekilde kitabında ele almış. “Türkçenin cenaze töreni” aynı zamanda bu alanda yazılmış en kapsamlı eser olma özelliğini taşıyor.

Editör: TE Bilisim