Diriliş Postası Muhabiri Batuhan Gülşah/Atina

Her gün yeni bir gelişmeye sahne olan Doğu Akdeniz’de yine çarpıcı bir olay yaşandı. Güney Kıbrıs Rum yönetimi, “Doğu Akdeniz’deki yeraltı zenginliklerini koruma altına alma” gerekçesiyle Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’na başvurdu. Türkiye’nin bölgedeki sondaj çalışmaları hedef gösterildi. Kıbrıs adasının tamamına hakim tek yasal devlet olduğunu savunan Güney Kıbrıs, tüm adayı kapsayan münhasır ekonomik alanı elinde bulundurduğunu önesürüyor. Nitekim Güney Kıbrıs’taki bir enerji konferansında konuşan Rum lider Nikos Anastasiadis, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemen haklarını korumak için her yasal silahı, her uluslararası forumu, her uluslararası örgütü kullanacağımızı söyledik ve bu yönde adım attık” ifadelerini kullandı.

SALDIRGANLIK İDDİASI

Lahey gelişmesi, Yunanistan ve Güney Kıbrıs medyasında büyük ses getirirken, “Sultan Erdoğan’ın saldırganlığına karşı her alanda mücadele edeceğiz” yorumu öne çıktı. Çeşitli analistlerin ve uluslararası hukukçunun yaptığı yorumlarda, Lahey’den Güney Kıbrıs lehine bir karar çıkması durumunda uluslararası alanda dengelerin değişeceği öne sürüldü. Anastasiadis’in Lahey adımının işte bu nedenle çok kritik olduğuna dikkat çekildi.

HAFTER KENDİSİYLE ÇELİŞTİ

Öte yandan Güney Kıbrıs, Türkiye’nin Libya ile imzaladığı münhasır bölge anlaşması nedeniyle de büyük rahatsızlık içerisinde. Londra’da gerçekleştirilen NATO zirvesinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Yunanistan ve Güney Kıbrıs’tan yana tavır koyması, Rum basınında büyük sevinç doğururken, uluslararası çevrede meşru görülen Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni devirmeyeçalışan Batı destekli Halife Hafter’in Türkiye-Libya mutabakatı hakkındaki olumsuz açıklamaları, Yunan ve Rum medyasının teselli gücü oldu. Türkiye’nin Libya halkı için doğrudan tehdit haline geldiğini öne süren Hafter, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni göreve çağırarak söz konusu anlaşma karşısında adım atılması gerekliliğini savundu. Hafter’in son kale olarak gördüğü BM’nin bu anlaşmayı imzalayan Sarraj hükümetini yasal olarak kabul edip, Hafter’i tanımaması, buna karşın Hafter’in kendisini yok sayan BM’den Ankara karşısında yardım istemesi ise ilginç bir ironi doğurdu…

Editör: TE Bilisim