Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan AA Editör Masası’nda gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunuyor. Turhan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar ise şöyle;

Kanal İstanbul’a neden ihtiyaç duyulduğuna açıklık getiren Turhan, İstanbul Boğazı’nın uluslararası deniz taşımacılığında kullanılan bir su yolu olduğunu ve çok yoğun deniz trafiğine maruz kaldığını söyledi.

Turhan, bu su yolunun yatay olarak İstanbul’un her iki yakasında oturan vatandaşlarca sabah ve akşam saatlerinde çok yoğun olarak kullanıldığını, buradaki 57 iskeleden Boğaz’ın her iki yakasında deniz taşımacılığı amacıyla yararlanıldığını bildirdi.

“DENİZ TRAFİĞİ BOĞAZ’DA YAŞAYANLARI TEHDİT EDİYOR”

İstanbul’un turizm açısından önemine dikkati çeken Turhan, kente gelen yerli ve yabancı turistler için yapılan Boğaz turu amaçlı deniz trafiğinin de yoğun olduğunu dile getirdi.

Turhan, “Böyle bir ortamda, giderek artan ticari taşımacılıkla Boğaz’ın deniz trafiği için dünyanın en riskli geçiş yollarından biri olması İstanbul Boğazı’nda yaşayan insanların hayatını tehdit ediyor. Birinci nedenimiz bu. Yani Boğaz ve çevresinde yaşayan insanların hayatı risk altında. İkincisi, İstanbul’u İstanbul yapan Boğaz sahillerinde yer alan tarihi eserler. Bu eserler insanlığın malı. İstanbul pek çok medeniyete beşiklik yapmış, bunların hepsinin izleri, eserleri var. Bizim milletimizin de 800 yıla varan tarihi değerleri var. Hepsini korumak ve saklamak istiyoruz. Geçmiş insanlığın mirası olan bu eserleri gelecekteki nesillerin emaneti olarak görüyoruz, bunları kollamamız ve korumamız lazım. Bunları tehdit eden riskleri azaltmamız gerekiyor. Bu su yolunu kapatamıyoruz ancak kullananların uyması gereken kuralları koyuyoruz, şartları belirliyoruz.” diye konuştu.

GEÇEN GEMİ SAYISI AZALDI, YÜK MİKTARI ARTTI

Turhan, Boğaz trafiğine yönelik bilgisi olmayanların “Kanalın yapılmasına gerek yok, zaten bedava geçiş yapılan su yolu varken neden yeni kanal kullanılsın” yönünde eleştirilerde bulunduğunu hatırlatarak, Boğaz trafiğine ilişkin verileri paylaştı.

Son 15 yılda İstanbul Boğazı’ndan geçiş yapan gemilerin sayısının yıllık ortalama 48 bin 296 olduğunu belirten Turhan, şöyle konuştu:

“Bu rakam, zaman zaman 50 binin üzerine çıktı. Son 5 yılın ortalaması 42 bin 258. Düşmüş ve giderek düşüyor rakamlar. ‘Demek ki Boğaz kullanılmıyor’ gibi bir anlayışla bu rakamları söyleyenler, kendi tezlerini güçlendirmek için bunu kullanıyor ama gerçekler böyle değil. Son 3 yıl ortalaması da 41 bin 731 ama 2005, 2006 ve 2007 yıllarının ortalaması 55 bin 426. Çok yüksek bir rakam. Son üç yıl ortalaması 41 bin ve 2019 yılında 41 bin 112 geçiş olmuş. Bu rakamlar İstanbul Boğazı’nı kullanan, uğraksız olarak transit geçen deniz trafiği, şehir içi trafiği değil. O da her geçen gün artıyor. Gemi geçiş rakamlarında son 15 yılda yüzde 25’lik azalma olduğunu görüyoruz. Yani 48 bin 296’dan 41 binlere düşmüş ama bu gemilerin taşıdığı yük miktarında yüzde 53’lük artış var. İşte bizi de en fazla korkutan, ürküten geçen yükün miktarı ve geçen yükün içindeki tehlikeli madde miktarı. LNG, doğal gaz, kimyasal madde, petrol, patlayıcı madde taşıyor. 10 yıl önce geçen yükün yüzde 25’iydi tehlikeli madde miktarı, şimdi bu yüzde 35’in üzerine çıktı. Tehlikeli madde miktarında yüzde 11’lik artış var ve bu giderek artıyor.”

KESKİN VİRAJLARDAKİ TEHLİKE

Turhan, geçmişte Boğaz’da tehlikeli madde taşıyan bir geminin yaptığı kazayı anımsatarak, bu kazanın Boğaz’ın çıkış noktasında olmasının, olayın sadece maddi hasarla atlatılmasını sağladığını söyledi. Bu geminin 1 kilometre daha Boğaz’ın içinde olması halinde, Karaköy, Moda, Sirkeci ve Beşiktaş civarındaki evlerin tamamında hasar olacağını ve ölümlü bir kazanın meydana gelebileceğine dikkati çeken Turhan, “Başka bir risk daha var, Boğaz’ın güney tarafında yani Marmara Denizi’ne yakın yerdeki Boğaz trafiğinin riski. Bunu Boğaz’ı geçen gemileri kullanan kaptanlar söylüyor, en riskli yer Sarıyer ile Marmara Denizi arasındaki kıvrımlarda, bizim tabirimizle keskin virajlarda. Bu keskin virajları geçmişte 50-100-150 metrelik araçlar manevra rahatlığında geçerken şimdi 200-250-300 metre ağır yük taşıyan araçlar bu manevraları yapmak zorunda kalıyor.” ifadelerini kullandı.

“AMACIMIZ DENİZ TRAFİĞİNİ GÜVENLİ HALE GETİRMEK”

Özellikle son yıllarda İstanbul Boğazı’nı kullanan araçların geçişinde birtakım sınırlamalar getirdiklerini anlatan Turhan, riskli boyuttaki yük ya da gemilerin trafik ve hava şartlarının uygun olduğu zamanda geçişlerine izin verdiklerini dile getirdi. Turhan, “Bizim buradaki maksadımız ‘deli dumrul muhasebesi’ yapmak değil. Benim köprümden geçersen 1 dolar geçmezsen 2 dolar gibi bir niyetimiz yok. Kanal İstanbul Projesi’nde amacımız, ülkemizde deniz trafiğinin güvenli ve emniyetli sağlanması, insanların, değerlerin korunmasıdır. Amacımızın bu trafikten para kazanalım, bunu gelire, kara döndürelim değil., İstanbul Boğazı’nın güvenliğini giderek artan risklerini azaltmak.” diye konuştu.

Projenin hazırlık aşamasında uluslararası denizcilik konusunda uzman bir Hollanda firmasına Boğaz trafiğinde gelecek dönemde olacak artışa ilişkin bir rapor hazırlattıklarının bilgisini veren Turhan, ilgili fizibilite raporlarının hazırlandığını aktardı.

“KANAL İSTANBUL’UN KAPASİTESİ BOĞAZ’IN 3 KATINA ÇIKACAK”

Turhan, ulaşımda yeterli kapasite sağlanmadığı durumlarda ticarette önemli kayıplar yaşandığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:

“Biz kimseyi boşuna bekletmiyoruz. 25 bin yıllık geçiş kapasitesi olan bir su yolundan takip mesafesini kısaltarak 41 bin geçiriyoruz. Atatürk Havalimanı’nda da bunu yapıyorduk. 1200 olan iniş kalkış kapasitesini uçakların seyir iniş kalkış arasındaki sınırları son limitinde kullanarak 1400’lere 1500’lere çıkarıyorduk. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü niye yaptık. İstanbul Boğazı’ndan gerek bizim nakliyecilerimize gerekse Orta Doğu’dan, Kafkasya’dan, Orta Asya’dan Güney Asya’dan Avrupa’ya gidip gelenlere sabah 06.00 ile 10.00, akşam 16.00 ile gece 22.00 arası ‘Dur kardeşim geçemezsin’ diyoruz. Adamlar zulüm çekiyor, gelir kaybı oluyordu.”

Bakan Turhan, “Bizim amacımız burada bu koridoru, bu suyu yolunu kullanan insanların emniyetli ve güvenli bir şekilde geçebileceği yeni bir su yolu kapasitesi oluşturmak. Yapacağımız yeni kanalın geçiş kapasitesi Boğaz’ın 2,5 katının üstünde 3 katına yakın olacak.” ifadelerini kullandı.

“RİSKLERİ DAHA AZ OLACAK”

Kanal İstanbul’un geometrik şartlarının Boğaz’a göre daha yüksek standartlı olduğunu ifade eden Turhan, “İstanbul Boğazı’nda 13 adet doğal kıvrım var. Buradaki kıvrımları düzeltmek için Aşiyan ve Kanlıca’yı kesmeye kalksak İstanbul Boğazı’nın doğal güzelliği gidecek.” diye konuştu.

Turhan, Kanal İstanbul’un keskin virajlarının olmayacağına işaret ederek, geçiş yolunun etrafındaki ışıklandırmalarla burasının daha güvenli yapılacağını söyledi.

Kanalın deniz trafiğinde riskleri daha az bir yol olacağını vurgulayan Turhan, şöyle konuştu:

“Buradan geçişlerde römorkör hizmeti de vereceğiz. Bu hizmeti kullanma şartı koyacağız. Kanal İstanbul, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne dahil değil. Burası bizim yaptığımız bir yol. Otoyol standardındaki Kanal İstanbul’dan güvenli şekilde günde 185 gemi geçirebileceğiz. Şu anda İstanbul Boğazı’ndan 118-125 gemi geçirebiliyoruz. Zaman zaman şehir içi trafiğimizden dolayı kesintiye uğratıyoruz. İstanbul Boğazı’ndaki geçiş yolu standardı eski yol gibi, yeni yapacak olduğumuz kanalın standardı da otoyol gibi. Buradan hızlı, güvenli ve çok daha fazla araç geçirme imkanlarımız olacak.”

“GEMİLERLE HABERLEŞEN SİSTEMLER OLACAK”

Turhan, kanalın etrafında deniz trafiğini kontrol eden, devamlı gemilerle haberleşen sistemler olacağı bilgisini vererek, buraya yapılacak sistemle sis olduğunda kanalın aydınlatma kapasitesinin artacağını ve yüksek standartlı deniz ulaşımına hizmet edileceğini dile getirdi.

İnsanların riskli yoldan gitmek yerine paralı ve daha güvenli yolu tercih ettiğini vurgulayan Turhan, “Biz İstanbul’dan Ankara’ya giden insanları paralı yolda zorluyor muyuz? Hayır ama insanlar paralı yolu kullanıyor, hatta birincisi yetmedi ikincisi olan Kuzey Marmara Otoyolu’nu yapıyoruz. Burada da insanlar riskli yoldan geçmek yerine daha güvenli yolu tercih edecek.” değerlendirmesinde bulundu.

Turhan, deniz kazalarında çevreye verilen zararlardan kaynaklı ağır tazminatlar olduğunu hatırlattı. Kanalın önemine dikkati çeken Turhan, “İstanbulluyu, İstanbul’da yaşayan herkesi korumak için oturup dua etmek yeterli değil, tedbir alınması gerekiyor. Bu tedbirin gereği de Kanal İstanbul’un devreye alınması.” ifadelerini kullandı.

Kanal İstanbul’un ücretine ilişkin soru üzerine Turhan, bu hizmetten faydalanacak kişilerden makul ölçüde ücret alınacağını bildirdi.

“KANAL İSTANBUL BİR İTİBAR MESELESİ”

Turhan, bir günlük deniz aracı kirasının 50 bin dolar ile 120 bin dolar arasında değişiklik gösterdiğini belirterek, araçların özelliğine ve büyüklüğüne göre bekleme süresinin de değiştiğini anlattı.

Projenin fizibilite çalışmasının yapıldığını ve sonuca göre yatırım yapılmaya karar verildiğini vurgulayan Turhan, şunları kaydetti:

“Hesaplarımıza göre Kanal İstanbul’dan geçecek gemilerden alacağımız para asgari yıllık net 1 milyar dolar civarında. Kanaldan 2035’te geçen araç sayısı 50 bini bulacak. 2050’de bu rakam 70 binlere tırmanacak ve 2070’lerde 80 binin üzerinde olacak. Raporda bize verilen 86 bindir, 2050’de de 78 bindir. 68 bin kapasiteli kanaldan 50 bin gemi geçtiğinde yıllık 5 milyar dolar gelirimiz olacak, bu rakamlara gelecekte ulaşacağız. Bunları çocuklarımız görecek. Biz bu rakamlara yaklaştığımızı düşünürsek bu kanalı yaptığımızda 2070-2080’lere kadar olan talebi, giderek artacak olan bu bölgedeki dünya ticaretinin yük naklinde kullanılan deniz yolunda ihtiyaçları karşılamış olacağız. Bu, ülkemiz için gelirden çok daha önemli bir itibar meselesidir.”

“EKREM İMAMOĞLU’NUN HER SORUSUNA VERECEK CEVABIMIZ VAR”

Turhan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Kanal İstanbul’a ilişkin bilgi almaya yönelik Bakanlığa herhangi bir başvuruda bulunmadığını belirterek, “Her sorusuna vereceğimiz cevap olmakla birlikte ikna olmayacağını bildiğimizden cevap vermeye gerek duymuyoruz. Bizim hesabımız milletimize, bunun bilinciyle işimizi ülkenin menfaatine olduğuna inandığımız için yapıyoruz.” diye konuştu.

Ulusal ölçekteki ulaştırma projelerini, ilgili kanunlar doğrultusunda, yaparak büyükşehir belediyesine bildirdiklerini anlatan Turhan, şöyle devam etti:

“Ama bu proje, sadece ulaştırma projesi değil, İstanbul’un en önemli sorunlarından biri olan kentsel dönüşüm projesi, deprem riski altındaki yapıların güvenli yapılara dönüştürülmesi projesi haline gelmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız, projenin yapı alanını belirlendikten sonra buranın planlama çalışmalarına başlamıştı. Bu projeye yapılan itirazlar incelenir, cevaplanır. Bunlarla ilgili uygulamaların yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığınındır.”

MALİYETİNİ AÇIKLADI

Kanal İstanbul’un maliyeti hakkında da bilgi veren Turhan, “Kanalın projelendirmesinden sonra yapım maliyetini 15 milyar dolar olarak belirledik. Bu maliyetin de kanalın inşaatından önce yapılacak mevcut altyapıların yenilenmesi inşaatları işi olduğunu tespit ettik. 10 milyar dolar da kanalın kendi inşaat bedeli. Yani 15 milyar dolarlık bir bütçesi olan, finansman gerektiren bir projeden bahsediyoruz.” diye konuştu.

2026’DA BİTECEK

Projenin tamamlanma süresi hakkında da konuşan Turhan, “2020 yılında kazmayı vurursak, önce köprü ve yollardan başlayacağız. Ondan sonra projeyi 6 yıl içinde tamamlamış olacağız. Yani 2025 sonu, 2026’da bitirmiş olacağız.” dedi.

Kanal inşaatının kazısına başlamak için köprüleri öncelik sırasına göre kuzeyden güneye doğru yapacaklarını belirten Turhan, inşaat kazısının yüzde 75’inin kuzeyde olduğunu ifade etti.

Sazlık ve bataklıkların rehabilite edileceğini dile getiren Turhan, “Buraları İstanbulluların yaşam mekanı haline getireceğiz. Su seviyesinin altındaki kazı 150 milyon metreküp. Bu konuda uzman ekip ve ekipmanı olan, kanal konusunda deneyimli Hollandalı ve Belçikalı ekipler var. Onlarla yakın temas halinde olduk.”

Editör: TE Bilisim