M.Meraj Alam / Hindistan 

Mazlum insanların varlığı, insanlık tarihi kadar kadimdir. Mazlumun yaşadığı ise acıklı, ızdıraplı, vahşi ve dayanılmaz bir hayattır. Tarihten öğrendiği ve çağımızda tanıklık ettiği zulümler karşısında vicdan sahibi her insan, dil ve akıl tutulması yaşar, söyleyecek tek bir söz bile kalmadığını düşünür. Fakat mazlum insanlar için asla susmamak, aksine her platformda dile getirmek gerekir. Mazlum insanı televizyon, gazete, dergi, sosyal medya gibi tüm haberleşme araçlarında sürekli gündemde tutmalı ve sık sık sorgulamalıyız. Ne yazık ki çoğu kez ‘’bana dokunmayan yılan bin yaşasın’’ diyerek ilgisiz kalıyor  ve  kulaklarımızı tıkıyoruz.  Oysaki aynı yılan bir gün bize de dokunabilir.

İnsanlığın “acı” tarihi oldukça uzundur ve birkaç sayfalık bir yazıda tarifi imkansızdır. Nazi kampları, Hiroşima ve Nagazaki saldırıları, Tokyo soykırımı, Bosna soykırımı, Sabra ve  Şatilla katliamları, Çerkez Soykırımı, Hama katliamı, Rohingya Soykırımı, Irak, Afganistan, Yemen, Filistin, Burma ve ne yazık ki daha da fazlası. İnsanlığın acı tarihindeki bu olaylarda 1 milyara yakın kişinin öldürüldüğü tahmin ediliyor. Sadece 20. yüzyılda 108 milyon kişinin öldürüldüğü söylenmektedir. Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de, Yemen’de… Ve bugün zulmün en şiddetli hallerinden birine şahitlik ettiğimiz ARAKAN… 

Myanmar, etrafı Hindistan, Bangladeş, Çin, Tayland ile çevrili bir ülkedir. Myanmar (Burma) İngiliz sömürgesi zamanında Hindistan’la beraber idi. Fakat İngilizler 1937 yılında ayrı bir koloni olarak ayırdı. 1947 yılında İngilizler Hindistan’ı bırakmak mecburiyetinde kaldığında Hindistan ile beraber Burma da bağımsızlığını ilan etti. 42 sene bu adı taşıdıktan sonra cunta askerlerinin iktidar döneminde 1989 yılında adı Myanmar olarak değiştirildi. Başkent Rangon da Yangon adını aldı. Arakan, Myanmar’ın kuzeybatısında, Bangladeş sınırında bulunan, nüfusunun  çoğunluğunun Müslüman olduğu  bir eyalettir.

Ezelden beri dünyanın mazlum milleti olarak bilinen Rohingya Müslümanları, 1962-2011 arasında askeri yönetimden beri zulüm altında olduğu tüm dünya tarafından bilinmektedir. Burma’nın bağımsızlığından sonra 1997 yıldan beri Budistler Müslümanları yerlerinden etmeye başladı;  masum insanları evlerinden çıkardılar, evlerini ve camilerini yıktılar, Kuran ve dini kitapları yaktılar, dükkanları yağmaladılar. Daha sonra, Nobel Barış Ödülü kazanan, devlet yönetimine geçmeden önce insan hakları için mücadele ettiğini savunan ve kendisine ‘’insan hakları Koruyucusu’’ denilen Suu Çii’nin devletin başına geçecek olması zulmün duracağını düşündürürken zulmün daha da arttığı görülüyor.

Budizm dünyada hoşgörü ve erdem dini olarak bilinse de gerçeğin böyle olmadığı  Arakan’daki Müslümanlarına yaptıkları zulümden anlaşılmaktadır. Onları sadece Müslüman olduğu için Myanmar vatandaşı olarak kabul etmezler ve sınır dışı etme çabası içindedirler. Haber ajanslarından geçilen görüntüler gerçekten de insanın kanını dondurur mahiyettedir. Budist hükümetin zulmü altında binlerce Müslüman şehit oldu, 500’den fazla köy tarumar edildi, binlerce genç kayboldu. Bitmeyen zulüm sebebiyle hayatta kalmak için Bangladeş, Hindistan, Tayland, Endonezya, Malezya, Suudi Arabistan gibi ülkelere göç etmektedirler.

Avrupa Rohingya Konseyi (ERC) temsilcisi Anita Schug’in 28 Ağustos 2017 Pazartesi günü yaptığı açıklamaya göre, son 3 günde Myanmar ordusu tarafından Arakan eyaletinde 3 bine yakın Rohingya Müslümanını öldürüldü. Bu katliam bu güne kadar ki en büyük katliamdır.

Hakikaten Arakan, bir soykırımla karşı karşıya. Sadece Pazar günü Saugpara köyün 1000’e yakın Müslümanın öldürüldüğü söyleniyor. Yerli Budistlerin Anaukpyin ve Nyaungpyingi köylerini işgal etmesi üzerine Arakanlılar, Myanmar hükümetine bu insanların masum olduklarını ve herhangi bir suça karışmadıklarını söyleyen bir mektup yazdı. Hükümetten kuşatmanın kaldırmasını ve işgalcilerin derhal köyden tahliye edilmesini talep etti. Fakat Myanmar hükümetinden hiçbir cevap alınmadığı açıklandı. Sayısı tam bilinmese de, yüzlerce insanın bu köylerde can güvenliği tehlike altında. Schug, Arakan’daki katliamı durdurmak için bütün uluslar arası toplum kuruluşlarının, özellikle Birleşmiş Milletlerin en kısa sürede harekete geçmesi gerektiğini de ekledi. Bu olayların devamında çok sayıda insan Bangladeş sınırında sığınmayı beklemekte.

Hani nerede insan haklarını savunan Avrupa, Amerika, Birleşmiş Milletler. Hayvan hakları için sokakları dolduranlar bugün binlerce insanın hakkı için neden sessiz? Yoksa Müslüman oldukları için o insanların canı hayvanlardan daha mı kıymetsiz? İnsanlık neden sessiz, neden suskun?

Ya Müslüman ülkeler? Ya İslam Birliği?

Allahu Teâla Kuran’da unutkan müminlere görevlerini hatırlamak için şöyle buyuruyor:

“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? ‘’ (Nisa suresi 75)

Editör: TE Bilisim