Suriye’de son yüzyılın gördüğü en büyük zulümden kaçarak sığındığı İdlib’deki hüzün kampında ayakları çamura batmışken haykırmıştı oysa: “Esed’in bombardımanından daha zor burada yaşamak…” Daha geçen ay hem annesini hem babasını bombardımanda kaybeden minik bir kalbin yorgun titreyişlerle dile getirdiği acı, yıkmalıydı bütün dünyayı ama yıkılmadı. Yaradan belki de imtihanımızı büyütmek için dünyayı başımıza yıkmak yerine Erva’yı aldı aramızdan. Dün zeytin ağaçlarının altında çamura bulanmış minik bedeniyle Erva’nın donarak can verdiği haberi tokat gibi çarptı yüzümüze. Bu dünya, Erva’nın taşıdığı kadar temiz bir kalbe layık değildi elbette. Tıpkı cansız bedeni kıyıya vuran Aylan bebek gibi. Onlar gitti, geriye kirli, kanlı, merhametsiz, kokuşmuş dünyanın kör olası vicdansızlığı kaldı. Bir yetimin ya da bir öksüzün başını okşamak yerine onu toprağa gömenler bilsinler ki cehennem var. Zalimin zulmüne sessiz kalanlar bilsinler ki zillete düşmek var…

Ve son söz:

Kısacık hayatında gözbebeklerine savaşın yangınını dolduran

zalimlerden seni koruyamadık…

Affet bizi Erva!

ÇAMUR DERYASI KAMPLARDA YAŞAM SAVAŞI

İç göçle nüfusu 4 milyona ulaşan İdlib, rejimin en yoğun hedef aldığı bölgelerin başında geliyor. Türkiye ile Rusya arasında 17 Eylül 2018’de imzalanan mutabakata rağmen çatışmasızlığı delen Esed/Hamaney rejimi ve Rusya’nın saldırılarında bin 300’den fazla sivil öldü. Saldırıların yoğun olduğu alanlardan nispeten sakin yerlere ve özellikle Türkiye sınırı yakınına göç edenlerin sayısı ise 2019 yılı içerisinde bir milyonu aştı. Halihazırda bunlardan binlercesi çamura teslim olmuş kamplarda kelimenin tam anlamıyla bir yaşam savaşı veriyor.

Editör: TE Bilisim