Ortaya çıkan yeni süreci değerlendiren terör uzmanı Dr. Eray Güçlüer, Türkiye’nin sonuç alan bu adımının bütün Ortadoğu coğrafyası için umut ışığı olduğunu söyledi.

Milyonlarca insanın savaş mağduru olduğu ve yerinden yurdundan edildiği Ortadoğu’da yaşanan terör cehennemi her geçen gün büyürken bu cehennemin ateşini söndürmek bir yana birileri durmadan benzin döküyor. Batılı güçlerin hemen hepsinin terör örgütleriyle kol kola girerek petrol ve doğalgaz rezervi hesapları içinde at koşturduğu bölgede hemen yanı başındaki terör tehdidine boyun eğmeyip olup biten bütün bu zulümlere sesini yükselten tek ülke ise mevcut tabloda ne yazık ki sadece Türkiye.

Başkan Erdoğan’ın günler önce Fırat’ın doğusuna bir operasyon yapabiliriz açıklaması bu yönüyle mazlumların yüzünde bir tebessüme dönüşmüştü. Zira bu gelişmenin hemen akabinde yaşanan gelişmeler Suriye’de dengelerin yeniden dizayn edilmeye başlandığını gösterdi. Öyle ki operasyon açıklamasından yaklaşık bir hafta sonra ABD’nin Suriye’den askerlerini çekeceğini duyurması bu Trump’ın aldığı bu karara karşı çıkan Savunma Bakanı Jim Mattis’in görevine son verilmesiyle başlayan bir sürece dönüştü. Başkan Erdoğan’ın da açıkladığı üzere Türkiye’nin bir süre beklemede kaldıktan sonra başlatacağı operasyonu ve Suriye’de değişen dengeleri ASAM Uzmanı ve Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Eray Güçlüer ile konuştuk.

ABD AVA GİDERKEN AVLANDI

En başta şunu söylemek mümkün mü: Türkiye Fırat’ın doğusuna operasyonla bundan böyle Suriye’nin kuzeyinde stratejik üstünlüğü ele geçirecek diyebilir miyiz?

Stratejik üstünlükten ziyade Türkiye’nin stratejik dengeye ulaştığını Suriye’de hem de doğu Akdeniz’de, çok yönlü dengeye ulaştığını söyleyebiliriz. Tabii bu sonucun bileşenlerin Türkiye’nin terörle mücadelede ortaya koyduğu hem kararlı duruş hem sahada bulunması, hem ürettiği yerli ve milli silahlar hem muktedir bir siyasi iradeye sahip olması oluşturdu. Bundan sonraki süreçte de mutlaka Türkiye’nin ağırlıklı tezlerinin yada isteklerinin öncelendiği süreçler halinde geçmesini bekliyoruz.

Terör uzmanı Dr. Eray Güçlüer

Peki, Trump’ın “CIA ve Pentagon’a rağmen” askerlerimizi geri çekiyoruz kararını vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İki şey var: birincisi Türkiye’nin bölgedeki PKK ve PYD’ye karşı hareketini önlemek için her türlü argüman kullanıldı. Tehdit edildi, peşmergeler getirilmeye çalışıldı rejimle iş birliği yapılmaya çalışıldı. Körfez ülkelerinden Arap ülkelerinden bir takım askeri güçler devşirilerek bölgeye getirilmeye çalışıldı vs… Ama bunlar başarılı olmadı artı Türkiye’nin özellikle yükselen bir değer olarak stratejik kapasitesinin artması burada ABD’nin bölgeden çekilmesinde önemli bir etken oldu. Çünkü ABD’nin kendisi bölgeyi dizayn edeyim derken kendisi çevrelenmeye başladı. Bunun Türkiye’nin Rusya ve İran’la kurmuş olduğu yakın işbirliğini de görmemiz lazım. Bura da oluşturulan yeni eksenin de etkisi büyük.

TÜRKİYE ABD’NİN OYUNUNU BOZDU

Şimdi tabi bunun yanında bir de Amerika hem küresel menfaatleri için Çin’i çevreleme planını gerçekleştirmesi için ya da şöyle söyleyeyim nihai hedefi Çin olan İran’a yönelik operasyon için bölgeyi dizayn etse de Türkiye’ye mutlaka ihtiyacı var. Artı Türkiye hem doğuda stratejik kapasiteye ulaşmışken doğu Akdeniz’de de çok ciddi bir denge yakaladı. Hem askeri anlamda hem de biliyorsunuz kendi milli teknolojimizle, petrol arama faaliyetlerimizi yapıyoruz. Yani her ülke petrol arayamıyor. Dolayısıyla burada iki yönlü süreçleri stratejik olarak etkileyebilme kapasitesi Türkiye’nin ABD’nin küresel çıkarlarını gerçekleştirmek için Türkiye’yi yanında tutma ihtiyacını her geçen gün daha da arttırdı ve özellikle Türkiye’ye yönelik operasyonları geri tepmiş oldu.

KAZANAN KİM OLDU?

İşte 15 Temmuz’daki süreçte de hem PKK terör örgütünün hem de FETÖ’nün yok edilmesi ve çok ciddi bir şekilde bu konuda ilerleme kaydedilmesi ABD’yi bir yol ayrımına getirdi. Burada ABD’nin, PKK/ PYD üzerinden bir Kürdistan ya da bir teröristan kurma planıyla küresel çıkarını gerçekleştirmek için Türkiye ile birlikte hareket etme arasındaki mücadeleyi Türkiye kazandı. En nihayetinde ABD’nin ciddi bir paradigma değişikliğine gittiği görülüyor şuan. Bu önemli dolayısıyla bunu çok geniş bağlamda okumak lazım.

ORTADOĞU’NUN GELECEĞİ

Bu süreç elbette ki Türkiye’nin önünü açacak ve özellikle Suriye üzerinden ortaya koyduğu yol haritasını yani demografik oranlara göre yerel yönetimlerin oluşturduğu devlet yapılarına eklemlenmesi gibi bir yol haritası ortaya çıkacak. Bakınız sadece Suriye için değil beklide bütün Ortadoğu için çok önemli bir ümit ışığı olmuştur Türkiye. Yani özellikle sözde Arap baharıyla kanayan yara haline gelmiş Ortadoğu ve Doğu coğrafyası paramparça olmuş vaziyette. Ortadoğu coğrafyasının yeniden toparlanabilmesi için gerçekten önemli bir adım atıyor Türkiye ve bunun bölge halkları nezdinde bir karşılığı da var. Türkiye’nin bu alandaki hem medeni hem de sosyolojik kapasitesi sadece Suriye’de kalmayacağını söyleyebiliriz. Bütün Ortadoğu’ya yayılacaktır diye düşünüyorum.

O zaman bu süreçte iyi yönde bir kırılma yaşandığını söyleyebiliriz miyiz?

Evet… Türkiye şuan hem sahada hem masada çok önemli bir diplomatik başarı kazandı. Yani bu dediğim gibi bu diplomatik başarı sadece masada olan değil aynı zamanda sahada ve hem yurt içinde hem yurtdışında çok yönlü gayretlerin sonucunda oluşmuş bir sinerjik durumdur. Burada tabi ki sayın Cumhurbaşkanının liderlik gösterdiğini, konunun ıslarla takibini ve ortaya konan yoğun diplomatik ilişkilerin sonuçlarını da, bu sürecin içine mutlaka dahil etmemiz lazım. Burada yıkılmış yakılmış bir emperyalizm nedeniyle işte 2010 yılında Tunus’ta başlayan Arap yangınıyla tarumar olmuş pek çok ülke Libya, Yemen, Mısır daha pek çok ülke bu anlamda yeniden kurumsal devlet yapılarına kavuşabilmeleri için bu toplumların Türkiye’nin ortaya koyduğu çözümden başka çözüm şuan yok. Tek çözüm bu ve Suriye’de, İdlib’de, Afrin, Azez ve Cerablus’ta bu başarı ile uygulanıyor. Bu süreçte Fırat’ın doğusunda ve Suriye’de yayılarak uygulandığı zaman bu burada kalmayacaktır diğer ülkeler içinde bir model olarak alınacaktır.

Türkiye’nin yaptığı şeyin adını koymak gerekirse teröre sıfır imtiyaz yada teröre sıfır tolerans diyebilir miyiz?

Şimdi tabi bu bölgede teröristler olduğu müddetçe bütün Ortadoğu coğrafyasında yani bu emperyalizmin oluşturduğu bu boşluk alanlarda terörizm olduğu müddetçe bu toplumların yeniden kurumsal devlet yapılarına dönebilmeleri mümkün değil ve bu emperyalizmin oluşturduğu bu boşluk alanlardaki bu terörizmi de bu güne kadar ki yok edebilecek güçteki tek ülkede Türkiye. Bu terör örgütleriyle mücadele eden tek ülke Türkiye başka yok. Türkiye’nin o kadar büyük baskılayabilici önleyebilici kapasitesi var ki bakın bu gün İdlib’den tek ses çıkıyor mu? Tek olay meydana geliyor mu?

Editör: TE Bilisim