Türkiye’de ilk kez milli irade 14 Mayıs 1950’de iktidar oldu. “Yeter Söz Milletindir” diyen Adnan Menderes’in Demokrat Partisi iktidar olarak milleti devletin başına taşıdı. Ancak bürokratik vesayetin en acımasızı olan askeri cunta, milli iradeye 27 Mayıs 1960’ta darbe vurdu. Milli iradenin seçtiği ilk lider idam edildi. 12 Mart 1971’de Demirel ve Adalet Partisi darbeye uğradı. 12 Eylül 1980’de azılı darbeci Kenan Evren darbeyi yaptı, 1982 Anayasası’yla diktatörlüğünü ilan etti. 28 Şubat’ta irtica diye bir yalan uydurdular. Asker ve yargı cuntası devreye girdi, CHP’nin emniyet sibobu dediği sözde tarafsız “Cumhurbaşkanı”nın koordinesinde, Savunan Adam Necmettin Erbakan milletin verdiği koltuktan indirildi, cezalandırıldı, bürokratik vesayet iktidarı ele geçirdi.

Anadolu’nun iktidarı

27 Nisan, Gezi, 17-25 Aralık, 15 Temmuz gibi darbelerle ve üst akıl AB-ABD’nin içerideki hücreleri FETÖ, PKK ve DAEŞ topyekûn saldırarak milletin adamı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı yıkamadı. Milleti ile birlikte dimdik duran Erdoğan, dün önümüze Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni koydu. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle Anadolu’nun evlatlarının seçtiği cumhurbaşkanı, yine Anadolu’nun evlatları “Yeter artık” demediği sürece devleti yönetecek. Askeri cuntaya, yargıdaki gruplaşmalara, ekonomik operasyonlara, terörün oluşumuna izin vermeyecek. Çünkü arkasında millet var, çünkü göreve gelirken kimseden icazet almayacak, çünkü para baronlarının desteğini istemeyecek, sadece milletine güvenecek. Yeni sistem ile birlikte Meclis’te hükümetler devrilemeyecek. AK Parti veya başka bir parti bölünse, gruplaşsa, istifa etse bile cumhurbaşkanı millet tarafından seçildiği için iktidar değişmeyecek. Meclis seçimleri yenilese bile, millet sandığın kurulduğu gün kendi liderini devirmek isteyenlere yine Osmanlı şamarı vuracak. Neden Evet biliyor musunuz? Yeni sistem ile birlikte Türkiye; Konyalı Alparslan’ın, Siirtli Mustafa’nın, Edirneli Ayşe’nin olacak. Alparslan, Mustafa ve Ayşe’den mührü alan Cumhurbaşkanı, Türkiye’yi Büyük Türkiye’ye dönüştürmek için gece gündüz çabalayacak ve bu kutlu davanın sahibi 80 milyon vatandaş olacak…

***

Neden Evet? 2 Tek adam ve tek parti rejimi tarih oluyor 

16 Nisan’da sandık ile devletin sahibinin önüne gelecek olan 18 maddelik Anayasa değişikliği teklifindeki en önemli tartışmaların, daha doğrusu CHP’nin akıl almaz iddialarının başında “Tek adamlık, tek parti dönemi” geliyor. 1923-1950 arası ülkeyi tek muhalif vekilsiz, tek muhalif gazetesiz, tek muhalif STK’sız, Meclis’te “Olur paşam, tamam paşam” zihniyetiyle yöneten; camileri ahıra çevirmeyi, “medeniyet” deyip dine, ecdada saldırmayı marifet bilen CHP, özlem duyduğu geçmişini bir tehlike olarak vatandaşa yansıtıyor….

Siyasi dinamizm

Milletin iradesiyle karara bağlayacağı Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde ne tek adamlık ne de tek parti rejimi söz konusudur. Yürütme tek elde toplanıyor, yasama ayrılıyor, yargı ise bağımsızlaşıyor. Parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı’nın hiçbir hukuki sorumluluğu yok, aynı zamanda yetkilerinin düzenlendiği 101-106 maddeleriyle “Tek adam” olmak için yeterli gücü var. Ama yeni sistemde “Tek adamlık” iddiaları tam anlamıyla palavra. Başkandan ayrı olarak seçilecek Meclis, başkanı ve kabinesini denetleyecek, yasa çıkaracak, bütçeleri görüşecek, sorular yöneltecek, vatandaşın talebini yürütmeye iletecek. Ezcümle siyaset bir dinamizm kazanacak. Yargıda ise Meclis’in gücü daha fazla, yargının da kontrol altına alınması mümkün değil. Cumhurbaşkanı her hatasından sonra millete hesap verecek, suç işlemişse de yargıya… Tek parti iddiaları da düpedüz safsata. Tek parti olacak denilen AK Parti, Yeni Anayasa’yı bile MHP ile yazdı. “Sağ” merkezi tek çatı altında topladı. Kutuplaşmayı en aza indirdi. “Tek parti, tek adam” propagandası “CHP’nin biz asla seçilemeyeceğiz” itirafının bir tezahürüdür. Maraş’ı, Antep’i, Trabzon’u, Malatya’yı kabullenememesi, oradaki vatan evlatlarına uzanmayı istememesinin açık ilanıdır. Tek adamlık dönemi AK Parti ile tarihe gömüldü. Yeni sistem ile birlikte de Türkiye’nin çok farklı ideolojilerinin temsilcileri Meclis’te olacak, milletin temsilini bizatihi Cumhurbaşkanı yürütecek. Diğer yandan tarihin en büyük diktatörlüklerinin tamamı parlamenter sistemle kuruldu. Başkanlık ile yönetilen ABD’nin tek bir diktatörü bile yok. İnanıyorum ki millet, tek parti arzusuyla yanıp tutuşan, diktatörlük hasreti çeken CHP’ye 16 Nisan’da gereken dersi verecektir…

***

Neden Evet? 3 Doğrudan demokrasi için Evet

15 Temmuz’da vatanı kurtaran millet, yıllarca seçkinler grubu ve temsilcileri için daima “bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam, dağdaki çoban, kömür-makarnacı” gibi ahlaksız ithamlarla muhattap edildi. Hala da bu para oligarkları, Nişantaşı-bebek çetesi ve dönmeler tarafından da saldırıya uğruyorlar. Dünyadan habersiz, parayla kendilerine değer biçen bu azınlık güruhun , çoğunluğa tekamülü 3 Kasım 2002’de fiilen bitti. Ama parlamenter sistem, azınlığını çoğunluğa tahakkümü yeniden mümkün. Kast sistemini kıran kuşkusuz Cumhurbaşkanı Erdoğan. Kast sistemini getirmeye hayallerini kuranlara, dur demek için “Cumhurbaşkanlığı sistemini”de milletin onayına sunan yine Erdoğan. Parlamenter sistemde demokrasi doğrudan değil, hatta temsili bile değil. Bu köhne, geri kalmış, dünyaya ayak uyduramayan  parlamenter sistemde demokrasi sadece seçim günleri için geçerli, Ahmet amcanın evinin seçim arefesi dışında önemi yok, evladı da en fazla “Memur” olabilir, vekil olamaz.

Temsil oranı ortacak

Cumhurbaşkanlığı sistemi ise bize bazı güzellikleri dayatacak. En başta yasama ve yürütme birbirinden ayrılacağı için, doğrudan halk tarafından seçilen cumhurbaşkanının Meclis’te çoğunluğa ihtiyacı kalmayacak. Doğal sonuç olarak referandumunu akabinde gündeme gelecek ilk maddeler parlamenter diktanın dayatması seçim barajı ve dar bölge sistemi. Vatandaş, artık partilerin listelerine değil, kendi adaylarına, kendi adamlarına oy verecek. Ayrıca, Meclis’te çeşitlilik olacak, her görüşün temsilcisi, her ideolojinin sözcüsü bulunacak. Bu da Ahmet amcanın binbir zorlukla  okuttuğu oğlunun devleti yönetme hakkını doğuracak. Diğer yandan doğrudan demokrasi ile Türkiye’de “millete rağmen siyaset” dönemi tarih olacak. Milletin değerlerine, dinine, töresine, sosyolojik yapısına ters olan kimse temsil makamının sahibi olamayacak, hükümet edemeyecek. Seçilmiş  cumhurbaşkanı dış politikadan, ekonomiye, sektörel, sosyal yatırımlara kadar milli iradenin tercihine göre hareket edecek. Boşuna demiyoruz Anadolu ‘nun iktidarı diye, Anadolu’nun iktidarı için 16 Nisan’da sonuna kadar Evet..

***

Neden Evet? 4

Kaos koalisyonları tarih oluyor

1923’te kurulan Cumhuriyet, 93 yılda tamı tamına 65 hükümet gördü. Hükümetlerin görev süresi ortalama 16 ay, 25 günlük işbirliği bile söz konusu oldu. Geçici hükümetler, azınlık hükümetleri de Türkiye’nin yıllarını heba etti. AB ülkeleri, Asya’daki güçlü toplumlar hızla kalkınırken, Türkiye ideolojik çıkarları nedeniyle uzlaşamayan, kutuplaşmayı artıran, Türkiye için düşünemeyen partiler nedeniyle daima geri gitti. Koskoca imparatorluk varisi, koalisyonlarla sanayileşemedi, IMF’ye mecbur edildi, tablo daima zarar oldu. Batı, uzayda, Ay’da yaşamı tartışırken koalisyon hükümetleri “Türkiye’yi krize nasıl sokarız” sorusu üzerine kafa yordu. Türkiye mevcut durumuna en 20 yıl önce ulaşması gerekirken, koalisyonlar bu ülkeye bir arpa boyu yol aldırmadı… Türkiye partilerin görüşlerine, işbirlikçi hükümetlerin keyfine bırakılmayacak bir ülke.

Düşmanlar kapıda

Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı Sistemi, Türkiye’nin bir daha karanlık yıllara dönmemesi için koalisyon dönemlerini tarih ediyor. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde, hükümet belirsizliği, siyasi krizler söz konusu değil.

Devletin başı, bizatihi millet tarafından 5 yıl hükümet etmek için seçilecek. İktidar olmak için masa başı anlaşmalar, tavizler rafa kalkacak, artık tek uzlaşı noktası devletin sahibi millet olacak. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin sağladığı sürekli istikrar, iç ve dış politika, ekonomi yönetiminde de kalıcılık, sürdürebilirlik imkânı doğuracak. Bundan böyle 2 yılda bir ekonomi, eğitim sistemi tartışması yapmayacağız. Doğu mu, Batı mı? Artık gündemde değil. Cumhurbaşkanlığı Sistemi parti sistemi yerine, devlet sistemini getirecek. Hedeflerimiz değişmeyecek, isimler değişse de Büyük Türkiye yolu şaşmayacak. Bu bağlamda, düşman kapıdayken, Türkiye’nin koalisyonlarla kaybedecek 1 dakikası yok, sürekli istikrar ile kazanacağı onca zafer, alt edeceği bir düşman sürüsü var. Türkiye’yi ayakta tutmak için reyim “Evet”…

***

Neden Evet? 5 Din düşmanlarını iktidar yapmamak için Evet!

7 düveli canıyla, kanıyla Anadolu’dan kovan ve bize bir vatan bırakan ecdadımız 1925 Takrir-i Sükûn Kanunu’ndan itibaren büyük zulümler gördü. Başörtü yasaklandı, ezan Türkçe’ye çevrildi, Kur’an-ı Kerim okumak, okutmak büyük bir suçtu, kutsal kıyafetlerimize el uzattılar, Allah’ın evleri ahırlara çevrilip, 6 okun eşliğinde satıldı, tarihimiz silindi, dünyaya adalet ile hükmeden atalarımız ile bağlarımız kopartılmaya çalışıldı, Türkiye sadece bir avuç zümrenin yönetimine verildi. İnsanlığı en utanç dolu tablolarının ortadan kaldırılması 2013 yılına kadar sürdü. CHP, 1946’dan bu yana parti olarak iktidar olmasa da, daima vesayetle devleti yönetti. 28 Şubat daha taze, dün gibi hatırımızda… Uygulamaların, hukuksuzluk gerekçelerinin tamamı bir zihniyetin yansımasıydı. Bu ülke “Başörtüsü vatana ihanettir, laik olmayan insan değildir” diyen Anayasa Mahkemesi’ni gördü, Müslüman Türk milletini fişleyen Batı Çalışma Grubu ile tanıştı, zulüm gördü…

16 Nisan tarihi dönemeç

Daha önceki gün Fatma Dilara Aslıhan kardeşimiz, sırf başörtüsü taktığı için aklını yitirmiş, çağdaş diye pazarlanan irtica ürünü zihniyetin hipnozuna uğramış bir kadın tarafından saldırıya uğradı. Bu zihniyet, CHP ve yoldaşlarının özlemi. Parlamenter sistem devam ederse, CHP’nin darbe ya da başka bir tezgâh ile iktidara gelme durumu söz konusu olabilir. Ancak 16 Nisan’da Cumhurbaşkanlığı Sistemi millet tarafından kabul görürse tarihe, dine, töre düşman olan Kemalist ideolojinin, Gladio hücrelerinin önü tamamın kapanıyor. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde milletin değerlerine ters olan, Ahmet’i, Ayşe’yi bir kenara itip Hans’ı muteber gören hiçbir kimse cumhurbaşkanı olamaz, onun yeri en fazla yüzde 25’i geçmeyecek şekilde Meclis’te koltuk işgal etmektir. Cumhurbaşkanlığı Sistemi geçerse daima İslamcı, ülkücü, liberallerden oluşan sağ merkez ya da muhafazakâr birliği dediğimiz milletin temsilcileri iktidar olacak, Büyük Türkiye gemisinin güvertesini idare edecek. Bu neden 16 Nisan; çok ince, ama sonuçları çok önemli olan bir tarih. Anadolu’yu devletin sahibi etmek adına “Evet” demeliyiz, değerlerimizi düşman kuvvetlerinin temsilcilerinden korumak için “Evet” demeliyiz…

***

Neden Evet? 6 Türkiye, Türkiye’den büyüktür

Türkiye’nin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Kasım 2016’da “Türkiye Türkiye’den büyüktür” sözü ile Büyük Türkiye doktrinini ortaya attı. Tıpkı “Dünya 5’ten büyüktür” isyanıyla adil dünya manifestosunu açıkladı gibi… Selçuklu ve Osmanlı’nın bir yansıması olan bu doktrinin gerçekleşmesi için sistem değişikliğinin yaşanması bir mecburiyet. Türkiye; Kudüs, Gazze, Beyrut, Halep, Musul, Mogadişu, Sana, İslamad ile Türkiye’den daha büyük. 100 yıl önce koparıldığımız coğrafyaların tamamında bugün kan, gözyaşı, katliamlar, terör hakim, Müslümanlar zulüm altında. “Süper güçler” İslam topraklarını madden ve zihnen işgal etti. İnsanlığın en karanlık, en acı, en kanlı tabloları Ümmet-i Muhammed’in yaşadığı topraklarda cereyan ediyor. Bu düzenin değişmesi lazım. Düzeni değiştirmek içinse Büyük Türkiye hedefinin kurumsal kimliğe büründürülmesi gerekiyor.

En başta Türkiye dimdik ayakta durmalı. Düşman kapıda, küresel terör saldırıyor, emperyalistler yeni haritalar çizme peşinde, mezhep, etnik fitneler kol geziyor, tam da bu nedenle Türkiye’nin asla kaygan bir zeminde olmaması lazım. Kaygan zemin derken çift başlılık ile siyasi, ekonomik krizlerin yaşanmaması, koalisyonların vuku bulmaması elzem. 7 Haziran’ı hatırlayalım bölücü hainler, Güneydoğu’yu hendek, barikat, bombalarla zindana çevirdiler, özyönetim zırvalarıyla bölgeyi işgal etmeye kalktılar, bir anlık siyasi boşluk bölünme tehdidini doğurdu. 1 Kasım’da ise yeniden sağlanan istikrar tüm planları bozdu, PKK temizlendiği, 15 Temmuz’da FETÖ’cü hainler milletten Osmanlı şamarı yedi, 24 Ağustos’tan bu yana Fırat Kalkanı ile cihanı karşımıza alıp, topraklarımızı korumak için mücadele veriyoruz. Bu bağlamda siyasi istikrar olmazsa olmaz. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde asla 7 Haziranlar yaşanmayacak, yani vatanı parçalamak isteyen hainlere fırsat doğmayacak, FETÖ yapılanmaları kurulamayacak, hızlı karar mekanizması ile radikal kararlar alınıp düşman yok edilecek. Cumhurbaşkanlığı Sistemi aslında Türkiye’yi ayakta tutma sistemidir. Referandumda “Evet” oyu verecekler, sadece Türkiye’yi Büyük Türkiye yapmak için değil, tüm İslam beldelerine sahip çıkmak için bunu yapacaklar. Cumhurbaşkanlığı Sistemi bir beka meselesidir. Çanakkale’de, Maraş’ta, Urfa’da, Irak’ta şehit olmuş ataların evlatları da vatanın bekasını temin etmek için “Evet” diyecektir… 

***

Neden Evet? 7

Darbe zihniyeti ve terör bitecek

Dünya ekonomisinde ilk 10’a girme, ihracatını 500 milyar dolara çıkarma, dışa bağımlılığı ortadan kaldırma, hem bölgesel hem de küresel aktör olma, enerji üssüne dönüşme gibi hedefleri olan Türkiye, bu hedefleri 2023 için koysa da eğer sürekli istikrar, milli bir bürokrasi, toplumsal bir mutabakata sahip olsaydı yıllar önce hak ettiği noktaya taşınmıştı. 93 yıllık Cumhuriyet tarihinde 4 askeri darbe, AK Parti ve ANAP dönemi dışında ortalama 5 yılda bir ekonomik kriz gören Türkiye, 33 yıldır süren terör, bununla birlikte bölgesel karışıklıklar nedeniyle geri kaldı. Demokratik, özgürlükçü diye CHP-HDP ittifakı tarafından lanse edilen parlamenter sistem, Türkiye’nin ayağına adeta pranga vurdu. Yıllarımızı heba eden darbeler, bürokrasideki dışa odaklara bağlı cuntalar tarafından yapıldı, ekonomik krizlerin tamamı koalisyonlar,  aynı zamanda yürütmedeki çift başlılık nedeniyle çıktı. Türkiye’nin gelişimi, kalkınmasının önündeki bir diğer engel ise terör. Türkiye, şuanda hem yurt içi hem de yurt dışında küresel teröre karşı mücadele veren tek ülke. Bu başarının altında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ın uyumu var, AK Parti’nin tek başına iktidar oluşu, devlet kadrolarının büyük oranda millileştirilmesi var. Eğer yürütmenin başındaki isimler arasında uyumsuzluk yaşansa ve Türkiye koalisyon ile yönetiliyor olsaydı düşmanlara karşı koymak oldukça zorlaşacaktı. Bu bağlamda Cumhurbaşkanlığı Sistemi Türkiye’nin beka meselesidir.  Çünkü Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde darbe üreten zihniyet ortadan kaldırılacak, devletin içinde “Paralel devlet” kurmak isteyen gruplar palazlanmadan çökertilecek. Cumhurbaşkanı nasıl çoğunluğun temsilcisi olarak göreve geldiyse, bürokraside de milletin hizmetkârları olacak, bu sayede de kutuplaşmayı körükleyecek, karar ve uygulamalar gerçekleştirilemeyecek. Terör örgütleriyle mücadele sadece polis ve asker tarafından değil, bizatihi bütünleşmiş 80 milyon kişi tarafından yürütülecek. Toplumsal mutabakatın sağlanmasıyla da terörün oluşma zemini bulunmayacak. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle hedeflerine amasız, fakatsız şekilde daha hızlı yürüyecek. Bu nedenle Büyük Türkiye için “Evet”…  

***

Neden Evet? 8 Sivil Anayasa yapmak için “Evet”

Dünyanın siyasal, ekonomik, jeopolitik, sosyal konjonktürü gözle görülür bir şekilde değişiyor. Türkiye ise hâlâ milli iradeye kasteden Gladio’nun darbecilerinin 1982’de yaptığı Anayasa ile olduğu yerde sayıyor. Bürokratik vesayetin kuvvetlendiği, darbe zihniyetinin sıcak tutulduğu, koalisyonlara zemin hazırlandığı, istikrarsızlık üzerine kurulu için ekonomik krizleri pompaladığı ayan beyan belli olan bu Anayasa’nın miladı doldu. Türkiye’de Anayasa yapanlar hiçbir zaman sivil olmadı. Anayasa’ya bir asli bir de tali kurucu iktidarlar vardı. Asli iktidarlar sıfırdan Anayasa yapan, taliler ise sürekli değiştirenlerdir. Türkiye asli kurucu iktidarlar daima postallarıyla milleti çiğneyen cuntalar oldu. 1982 darbe Anayasası 1987’den bu yana 18 kez değişime uğradı. Lakin ne ANAP ne diğer koalisyon hükümetleri ne de AK Parti darbe, vesayet ruhundan kurtulan, milletin özünü yansıtan bir Anayasa yapamadı, milletin adamlarına Anayasa yaptırılmadı…

16 Nisan’da sandıkta oylayacağımız Cumhurbaşkanlığı Sistemi, milli iradenin devlet üzerindeki hâkimiyetini perçinleyecek. Milletin, milletin seçtiğinin yönettiği devlet, bu bağlamda sivil bir Anayasa yapma gücüne ulaşacak. AK Parti ve MHP’nin bizlerin önüne getirdiği 18 madde Büyük Türkiye adına bir başlangıç, aslında atılan bir temel. Eğer 16 Nisan’da “Evet” diyerek bu temeli el birliği ile atarsak, binayı çıkma şansımızda olur. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin gelmesi yeni zorunlulukları doğuracak. En başta yeni ve sivil bir Anayasa. 16 Nisan’da Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne “Evet” diyen vatandaş bir nebze yeni Anayasaya da “Evet” diyecek. Hazırlanacak yeni Anayasa’da tüm darbe emareleri kaldırılacak, anti demokratik uygulamalar tarih olacak, bürokrasinin gücü azalacak. En önemlisi de yapılacak yeni Anayasa, sorgusuz sualsiz Batı menşeili değil, 2 bin yıllık kültürümüzü, töremizi, uğrunda binlerce, milyonlarca şehit verdiğimiz, bin yıl sancaktarlığını yaptığımız yüce dinimiz İslam’ın emarelerini taşıyacak. Eğer Cumhurbaşkanlığı Sistemi gelirse, 80 milyonunun fikirlerinin harmanı olacak bir Anayasamız olacak. Büyük Türkiye’yi taşıyacak yeni, sivil, demokratik, gelenekçi bir Anayasa için sonuna kadar “Evet”…

Neden Evet? 

Siyasi krizleri tarihe gömmek için “Evet”

16 Nisan’da oylayacağım cumhurbaşkanlığı sisteminde yürütme, yasama ve yargıdan oluşan kuvvetler ayrılığı kesin bir şekilde sağlanırken, yürütme tek başlı olarak yürütülecek. Muhalefetin neden başlı sorusu isi çok kritik. Tarih sebep-sonuç ilişkileri etrafından şekillenir. Neden olmazsa, sonuç doğmaz, olaylar gelişmeler, yenilikler vücut bulmaz…  Demokrasinin geldiği 1950’den bu yana seçilen hükümetler ile  cumhurbaşkanları arasında ciddi problemler oldu. Kişiler arasındaki yetki, ideolojik problemler daima faturayı millete ödetti.  Turgut Özal ve Süleyman Demirel uyumsuzdu,  hatta Demirel,  Özal’a “Çankaya’daki zat” sıfatını yakıştıracak kadar ileri gitmişti. Özal’ın şüpheli ölümünden sonra Çankaya’ya çıkan Demirel, projesi Tansu Çiller ile bile sorun yaşadı, ikili arasındaki sorun 1994’te Türkiye’yi ekonomik krize sürükledi.  1995 seçimlerinde işbaşına gelen REFAH Yol hükümetinin Başbakanı merhum Necmettin Erbakan’da, Demirel’in hışmına uğradı. Demirel, bürokratik vesayetin Erbakan’a saldırılarına sessiz kaldı, hatta destekledi, sürecin sonunda 28 Şubat post modern askeri darbesi gerçekleştirildi, milletin iradesine ipotek kondu, yasaklar dönemi başladı, bürokratik vesayet, para baronları Türkiye’yi kontrol altında bankalar hortumları, fatura yine millete çıktı.

19 Şubat 2001 günü Ecevit ile Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasında yaşanan kriz ise neden çift başlılığın Türkiye’ye darbe vurduğunun en can alıcı noktası. Devlet Denetleme Kurulu üzerindeki tartışma üzerine Sezer, Ecevit’e Anayasa kitapçığı fırlattı, dönemin Başbakan Yardımcısı Cindoruk’ta üzerlerine gelen kitapçığı Sezer’e iade etti. Söz konusu krizin Başbakan Ecevit tarafından kamuoyuna duyurulmasının ardından, Türk Lirası bir gecede yüzde 40 eridi, borç 27 kat katlandı, enflasyon yüzde 60’ı aştı, faizler yüzde 160’ı gördü, Türkiye’den milyarlarca dolar para çıktı, işsizlik uçtu netice olarak  19 Şubat tarihin en büyük ekonomik krizinin fitili ateşli. Sorun hep iki başlılık, vesayetin temsilcileri ile milletin seçtikleri arasındaki kavgaydı. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle iki başlı krizler yaşanmayacak, millete fatura çıkmayacak, milletin seçtiğinni üzerinde bir güç olmayacak, Türkiye’nin ilerleyişi şahısların kavgası ile durdurulamayacak, işte bu yüzden “Evet” kalıcı istikrar için “Evet”, krizleri bitirmek için “Evet”

***

Neden Evet? 10 

2053-2071’e uzanmak için “Evet”

Türkiye, tarihi ve jeopolitik konumu gereği “süper güç” olmaya aday bir ülke. Bu doğrultuda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın koyduğu hedefler var; İstanbul’un fethinin 600. yıl dönümüne ilişkin 2053, Anadolu’yu vatan eylememizin 1000. yıl dönümüne denk gelen 2071… Hedeflerimiz slogan değil, hakikatin ta kendi. Lakin kutlu yolculuğun önündeki engellerin, prangaların teker teker sökülmesi, kaldırılması gerekiyor. Nedir bu engeller? Darbe zihniyetini akutlaştıran, darbeyi bir çözüm olarak gören, kaos koalisyonlarını mecburi kılan, sistemsizliği dayatan, ekonomik krizlerin can suyu, çift başlılık kavgalarının ana kaynağı parlamenter sistem. Türkiye, koalisyonlar ile asla hedeflerine yürüyemez, asla ekonomik istikrara kavuşamaz, yeri üretim yapamaz, enerji üssü olamaz, bütünlüğünü koruyamaz. 93 yılda 65 hükümetin değiştiği bir ülkeden bahsediyoruz, bugün en az Japonya olması gerekirken bürokratik vesayet, iş birlikçi hükümetler nedeniyle daha yeni yeni Erdoğan ile adım atan bir Türkiye söz konusu.

14 yılda büyük yol aldık; ekonomik, sosyal, teknolojik olarak. En önemlisi de zihniyet devrimi yaşadık, batıya bağlı köhne siyasetler değil, mazlumu, hakkı, adaleti ayakta tutan adil bir siyasete doğru yöneldik. Emperyal düzene, 2. Sykes-Picot’lara, Sevr projelerine, şeytani planlara kafa tuttuk. Bu kahramanlıkların hepsi Türkiye’yi siyasi istikrar ile yöneten bir dünya lideri ve kahraman millete sayesinde oldu. Parlamenter sistemin değişmesi 2053-2071 hedeflerinin en kritik eşiği. Eğer Cumhurbaşkanlığı Sistemi gelirse bizi yolumuzdan alıkoyacak hiçbir gelişme olmayacak. Yetkisini milletten alan cumhurbaşkanı en az 5 yıl, en fazla 10 yıl boyunca Büyük Türkiye için ter akıtacak, milli bir eğitim sistemimiz olacak, dışa bağımlılığımız kalmayacak, İslam alemi ve diğer mazlum milletlerin hamiliğine soyunacağız ecdadımız gibi. Dünya 5’li çetenin etrafından dönmeyecek. Terör bu topraklarda gezemeyecek, kan ve gözyaşı Müslümanlar’ın makûs talihi olmayacak, çünkü hepsini ayakta tutan Büyük Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile var olacak. 2053-2071 istikametinde Büyük Türkiye, İttihad-ı İslam ve adil bir dünya için “Evet”…

***

Neden Evet? 11 Hainlere göz açtırmamak için “Evet”

16 Nisan 2017’deki referandum Türkiye tarihi açısından bir kırılma noktası. Çünkü bir tercih yapacağız. Ya ekonomik, siyasi süper güç olmaya aday Büyük Türkiye’den ya da kutuplaşmanın, istikrarsızlığın, toplumsal bölünmüşlüğün, adaletsizliğin bulundu eski Türkiye’den yana. Taraflar net. Bir yanda Türkiye’yi 14 yılda şahlandıran, küresel siyasetteki rolünü artıran, ekonomiyi güçlendiren, emperyal düzene meydana okuyan AK Parti ve önce ülkem ve milletim mottosu ile milli meselelerde takdir edilecek bir duruş sergileyen MHP, diğer yanda din düşmanı, batının Türkiye şubesi, dikta tarihinin yazarı CHP, çukurcu HDP, darbeci, casus, CIA ofisi FETÖ ve bölücü, bebek katili PKK’nın oluşturduğu şer bloku var.

CHP-HDP-FETÖ-PKK birlikte çalışıyor, hep birlikte yemin etmişler Türkiye’yi bölmek için. CHP yeniden tek parti hayalini kuruyor, HDP iç savaş zemini hazırlıyor, FETÖ ülkeyi ABD’ye teslim etme peşinde, PKK’da eğer Türkiye istikrar olursa “Bölebiliriz” hesapları yapıyor. Hepsi “Hayır” cephesinde… Çünkü parlamenter sistem bunlar için bir hayat iksiri, rahat adım atmalarını sağlıyor, çünkü istikrar yok, çünkü kararlılık söz konusu değil, çünkü Türkiye güçlü değil, çünkü milli birliği baltalıyor. Ancak 16 Nisan’da, 15 Temmuz işgal girişimine karşı tarihi bir direnişe imza atan millet, cumhurbaşkanlığı sistemini getirirse bu şer blokuna değil adım atacak, nefes alacak bir boşluk bile kalmayacak. Türkiye sürekli istikrar zemine kavuşacak, yönetim boşluğu olmayacak. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin en önemli özelliklerinden bir diğeri de hızlı karar mekanizması… Milletten yetkiyi alan Cumhurbaşkanı, terör örgütlerinin ve ağababalarının üstüne kararlılıkla gidebilecek, halk tabiriyle “İnlerine” girecek. Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile terörün vücut bulacağı zeminler ortadan kalkacak. Türkiye’de terörü destekleyen siyasi partiler bulunamayacak, devletin parasını Kandil’e gönderecek belediye başkanları bulunmayacak. Türkiye, birliği ve bütünlüğü ile bu coğrafyada “terörle” yeniden harita çizmek isteyenleri hezimete uğratacak. 16 Nisan’da verilecek her “Evet” oyu, Türkiye’yi ayakta tutacak, küresel terörün belini kıracak, hain şebekelere diz çöktürecek. İşte bu yüzden “Evet”; gayemiz vatanı, bayrağı ayakta tutmak…

***

Neden Evet? 12

Batı’ya tahakküm zihniyeti bitecek

Medeniyet kavramını var eden ecdadın evlatları olarak, yıllarca medeniyet, bilgelik, gelişmişlik, modernlik kavramları etrafında Batı’nın hipnozu altında kaldık. Güneş Doğu’dan doğarken, bize aydınlanma Batı’da yalanını söylediler yıllarca. Dünyanın kalbi olan Anadolu ve Ortadoğu irtica, Batı ilericilikti. 65 hükümetin en az 55’i Batı kulübün şampiyonluğuyla Türkiye’yi idare etti. Batı, Ortadoğu’ya yönelirken, parlamenter sistemin batıcı iktidarları bizim yüzümüzü Batı’ya çevirdi daima. Bu bilinçli hata, tezgâhlanan oyun Erbakan Hoca ile çatırdamaya başlarken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bozuldu. Erdoğan, siyasi, hukuki, ekonomik olarak Türkiye’ye çağ atlatmasının yanı sıra, bir zihniyet devrimi yaptı. 500-600 sene hüküm sürdüğümüz toprakların haritadaki kadar uzak olmadığını hatırlattı Batılılaştırılmaya çalışılan devletin sahibi millete… Parlamenter sistemde vücut bulan darbecilerin, terör örgütlerinin, bürokratik vesayetin alçaklarına rağmen bu kahramanlığı gösterdi, Selçuklu’yu, Osmanlı’yı hatırlattı. Küresel siyasete bir duruş getirdi. Aslında hasta adamın iyileştiğini ve kardeş coğrafyaları, Evlad-ı Fatihan’ı, Yavuz’un at koşturduğu toprakları yalnız bırakmayacağını ilan etti, katil, sömürgeci batı ülkelerine.

Bu kutlu çizgiyi korumamız lazım. Parlamenter sistem, kutlu yolu alaşağı eder. Çünkü güçsüz, karmaşık bir yapısı var. Tek başına iktidarın yolu sadece milletten icazet olmaktan geçmiyor. Türkiye’nin iç ve dış siyasete yön vermek kolaylaşıyor parlamenter sistemde, koalisyon dayatması var, ekonomik kriz söz konusu, darbe ruhunun vücut bulması çok kolay. Biz dışarıya açılmak isterken, Batı’nın bizi 780 bin kilometrekareye hapsetmesi demek parlamenter sistem, çünkü kaygan zemin, çünkü kaos sistemi, çünkü ayrışmalar, kamplaşmalar çok fazla. Ancak 16 Nisan’da karara bağlayacağımız Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle kutlu yolun devamlılığı sağlanacak. Milletin en az 51’inin oyunu alması gereken cumhurbaşkanı, milleti kardeşlerinden koparamayacak, devletin hedeflerinden geri adım atamayacak. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle Türkiye İslam âlemi ve 3. dünya ülkelerinin sözcülüğüne soyunacak, çünkü güçlü olacak, adalet dağıtan, zengin, koruyucu bir role bürünecek. O yüzden Güçlü Türkiye için “Evet”…

***

Neden Evet? 13

Yargı bağımsızlığı için “Evet”

Devleti devlet yapan adaletidir. Bizler 20 milyon kilometrekare toprağa, 100’ü aşkın millete asırlarca adaletle hükmeden Selçuklu ve Osmanlı’nın varisleriyiz. Bugün dünyanın en temel ihtiyacı “adalet”, insanoğlu adalete ihtiyaç duyuyor. Maalesef, 93 yıllık Cumhuriyet ve parlamenter sistem tarihimizde adaleti sağlayan bir yargı mekanizmamız olmadı. Milletin vicdanı olarak bildiğimiz yargı ideolojik yapılanmaların merkezi, vesayet cuntalarının hücresi. Türkiye, “Başörtüsü takmak vatana ihanettir”, “Laik olmayan insan değildir” sözleriyle milletin değerlerine saldıran bir sözde hukuki yapılanma ile karşılaştı. Rejimi koruma bahanesiyle, milletin öz kimliğini yansıtan partiler kapatıldı, milli liderler cezalandırıldı, bu yargı sistemi vatan evlatlarını ipe götürdü. Tıpkı TSK’da olduğu gibi işlevinin dışına çıkan bir yargı sistemi ile yönetildi. Hafızamızı yormadan hatırlayabileceğimiz örnekler 367 krizi, AK Parti’ye kapatma davası, 17-25 Aralık hukuki darbe, MİT krizi, daha niceleri sayılabilir. Parlamenter sistem yargının belirli bir kesimin kontrolü altına girmesini kolaylaştırıyor.

Ancak Cumhurbaşkanlığı sisteminde durum farklı. Yargıda hücreler olamayacak, bürokratik vesayet kök salamayacak. 16 Nisan’da oylayacağımız Anaya değişikliği teklifinde, HSYK’nın ve Anayasa Mahkemesi değişiyor. Yargı artık sadece bağımsız değil, aynı zamanda tarafsız olacak. 22 üyesi olan HSYK, HSK’ya dönüşüyor üyesi sayısı ise 13’e düşecek. 13 üyenin 7’si Meclis, 4’ü cumhurbaşkanı olacak, mevcut sistemde olduğu gibi Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı daimi üyeleri olacak. Yani çoğunluk Meclis’te. Meclis’te AK Parti yerine başka partilerde çoğunluğu elde edebilir, üye seçimlerin 367 rakamının aranacağı belirleniyor, dolayısıyla “Yargı kontrol altına girecek” tamını düpedüz bir yalan. AYM’deki üye sayısı 15’e düşecek, 12’sini cumhurbaşkanı tarafından atanacak. Ancak, 12’sinin Cumhurbaşkanı tarafından atanması ileriki dönemler için güzel bir denetim sağlayacak. Anayasa Mahkemesi üyeleri 12 yıllığına atanıyor. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atadığı sadece 3 üye var, 14 üye geçtiğimiz dönemlerde görev başı yapmış. Yani AYM, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde kimsenin ya da bir yapının kontrolüne girmez. Yargının tam bağımsız, tarafsız olması için “Evet”…

Neden Evet? 14

Siyaseti gençleştirmek için “Evet”

16 Nisan günü sadece ekonominin, dış politikanın, hukukun, terörle mücadelenin, hedeflerin değil aynı zamanda siyasi arenanın da akıbetini tahin edeceğiz. AK Parti ve MHP’nin ortak, uzlaşıyla hazırladığı Anayasa değişikliği teklifinde siyasete dinamizm katacak, 2 önemli madde var. 1- Seçilme yaşının 25’ten 18’e düşürülmesi, 2- Milletvekili sayısının 600’e çıkarılması.

Seçilme yaşının 18’e düşürülmesi en çok gürültü kopartan madde, daha da garibi ise eleştirilerin yersizliği. 18 yaşında Türkiye’nin daha iyi olması için “rey” hakkı olan bir genç, neden seçilme statüsüne sahip olamasın. Seçmek, tercih etmek daha zor bir iştir, vebali veya mükâfatı büyüktür. Seçilmek ise daha kolay, gerek kendi başarınla, gerek partinin gücüyle. Dünyanın 57 ülkesinde seçilme yaşı 18, hem de ülkemizdeki sözde muhaliflerin “Modern, ilerici, muasır medeniyetler” seviyesinde gördüğü ülkelerde. Avrupa’nın en genç nüfusuna sahibiz, niteliğimiz artıyor, okuma oranları çok yükseldi. Bunca yatırım, gelişimin ardından Türkiye’de, 26 yaşında Avusturya Dışişleri Bakanı olan Sebastian Kurz kadar akıllı, başarılı bir genç yok demek akıl zoru olur. Bir diğer mesele siyasetin bir meslek haline gelmesi. 5-6 dönem süren vekillik saltanatları, vekilliklerin belirli soy adlar üzerinden gitmesi, milletten uzak bir Meclis olması. Gençlere söz hakkı verilirse, toplumsal sorunların kolay saptanıp, çözüm odaklı çalışmaların yapılacağı aşikâr. Eleştirdikleri nokta “18 yaşındaki ‘çocuk’ ne yapabilir ki?” diyorlar. Ne yapabilir ki diye sordukları gençlerden Ümit Yolcu, 15 Temmuz’da vatanı kurtarmak için şehit oldu, daha 20 yaşındaydı, yani CHP’ye göre asla ülke yönetemezdi. Vatan kurtaran bir kahraman nesil nasıl olurda ülke yönetemez?

Milletvekili sayısının 600’e çıkması da, Meclis’teki temsiliyeti artıracak. Nüfusumuz 80 milyonu aşmak üzere, kişi başı düşen vekil sayısı artmalı, milletin sözünü Milletin Meclis’ine taşına vekiller seçilmeli. Her iki değişimde siyasete dinamizm katmasının yanı sıra Edirne’deki çiftçi Mehmet Amcanın oğlu ile İstanbul’daki memur Hasan Bey’in kızı, Bitlis’teki Çoban Hakan Dayı’nın torununun Türkiye’ye bir şey katma, millet için bir değer üretmesinin yolunu açacak, siyasi kast sona erecek. Bu yüzden milletin devleti yönetmesi için “Evet”…

***

Neden Evet? 15

Ceddimizin mirasına sahip çıkmak için  “Evet”

Dünya tarihi açısından 1789 Fransız İhtilali ve 31 Mart Vakası bir dönüm noktasıdır. İşçi isyanı, hak arayışı görünümlü ihtilal, milliyetçilik akımıyla tüm dengeleri değiştirdi, isyanlar, çeteleşmeler, iç savaşları doğurdu, emperyal devletler “Özgürlük” vadettikleri devletleri kolonileri haline getirdi.

Tabii bu ihtilal en çok Osmanlı’yı vurdu, 500 sene kardeşçe yaşayan milletler, İngilizler’in, Fransızlar’ın, Ruslar’ın, Almanlar’ın hipnozuyla düşman oldular, 22 milyon kilometrekarelik devleti ebedi müddet eridi.  1909’da İttihatçılar tarafından Sultan Abdülhamid’in tahtan indirilmesiyse Ortadoğu’da, Güney Asya’da, Kuzey Afrika’daki sömürgelerin yolunu açtı. Sultan Abdülhamid hilafet bayrağı altında İslam âlemini, fitnelere, savaşlara, isyanlara, içerideki hainlere rağmen dimdik ayakta tutmuştu. Ancak 1909 darbesi, yıkım oldu. Cumhuriyet döneminde de 1909 zihniyetinin dışına çıkılmadı, Türkiye bin yıl sürdürdüğü İslam’ın sancaktarlığı görevini ifa etmedi.

Batı, Ortadoğu’ya ilerlerken, parlamenter sistemin başbakanları Müslümanlar’ı yalnız bıraktı, Batı’yı bölgede hakim kıldı.

Türkiye Ortadoğu’yu ne zaman hatırladı, bin yıllık tarihine ne zaman sarıldı? Tek başına iktidar olan Özal ile ve tabii Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’la.

Türkiye, ayakta kalmak zorunda, bazıları rolümüzü reddetse de adil bir dünya için Güçlü Türkiye’ye ihtiyaç var. Parlamenter sistem güçsüz, parçalanma adayı, şeftali üretebilen Türkiye’den yana. Çünkü kaygan zemin, çünkü kaos yumağı, çünkü istikrar yok, çünkü güçlü iktidarlara izin vermiyor,  ülkenin geleceğini bir pamuk ipliğine bağlıyor. Her karışı şehit dedelerimizin kanıyla sulanmış topraklarımızda farklı haritalar çizmek istiyorlar, parlamenter sistem Türkiye düşmanlarına bir nebze yardımcı olmaktır? Niye zira parlamenter sistemde Türkiye belini asla doğrultamaz, daima hasta adam olur. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde ise sürekli istikrar var, hedeflere hızla koşulabiliyor, düşmanlara karşı birlik ve beraberliğin sağlanmasının önü açılıyor. İşte bu yüzden hem Güçlü Türkiye, hem dünyanın kalbi olan Ortadoğu’yu yalnız bırakmamak için Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne “Evet”…

***

Neden Evet? 16

Devlet sistemi için “Evet”

93 yıllık Cumhuriyet tarihinde, bugün en az Japonya seviyesinde olmamız gerekirken epe geride kaldık. Darbeler, ekonomik krizler, toplumsal gerilim, siyasi kaoslar, sürekli değişen eğitim sistemi yolumuza daima taş koydu. 14 yıllık Erdoğan ve AK Parti döneminde şahlandık ama yine de eksikler çok ama tamamlamak için 16 Nisan tarihi bir fırsat. ABD’yi süper güç yapan, yada dünyanın 10 büyük ekonomik pastasına sahip ülkelerin tamamı “Devlet sistemine sahip.” Yani enstitülerde çizilen 50-100 yıllık planlar, o doğrultuda hükümet ve bu hedeflere inanan nüfus. Selçuklu ve Osmanlı’nın bin yıl adalet ile hüküm sürmesinin sebebi de “Devlet sistemiydi.”  İdareciler değişse de devletin çizgisi, kendine belirlediği yol değişmiyordu. Türkiye, sistemsizlikten kaybetti.  Türkiye’nin bugünkü sorunlarının tamamının altında parlamenter sistem var. 17 aylık hükümetler, ekonomik krizler, havada uçan kitapçıklar,  vesayetin milli iradeyi tutsak etmesi, dışa bağımlılık, yerlileşememek; hepsi Parlamenter Sistemin bir sonucu.

Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde ise devlete fren yaptıracak, hedefin saptıracak bir koalisyon hükümeti söz konusu değil, 5 yıldan önce lider asla değişmeyecek, ekonomi geri adım atmayacak, yetki sorunları yaşanmayacak, bürokrasinin içerisinde çeteleşmeler, milletin seçtiğini engellemeye ve devirmeye çalışan çeteleşmeler olmayacak. Eğitim sistemimiz her yıl değişişmeyecek, ilim-irfanda, bilime yatırım artacak, başta savunma sanayii olmak üzere teknolojik yatırımlar hız kazanacak. Dış politika da boyun eğme dönemi bir daha geri gelmeyecek. Artık bizimde 50-100 yıllık beka projelerimiz olacak, ecdad gibi 3 kıtaya gönül köprüleri kuracağız, bölgemizde sadece emperyalistlerin sesi çıkmayacak, hatta soluklarını da keseceğiz. Eğer 16 Nisan’da “Evet” dersek, Türkiye kalıplaşmış problemlerinden kurtulacak,  ayağına bağlanan prangaları kıracak, dış mihrakların el uzatamayacağı bir ülke haline gelecek.  Millet Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni getirirse, Türkiye süper güç olmak için hızla hareket edecek, çünkü sürekli istikrar, hızlı karar mekanizması olacak, 80 milyon aynı davaya inanıp, Büyük Türkiye için çalışacak. Makus talihin değişmesi için “Evet”

***

Neden Evet? 17

Hükümet devirme dönemlerini kapatmak için “Evet”

Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle hükümet kurmada yaşanan sıkıntılar ortadan kalkacak, hükümet düşürmeler tarih olacak, en az 5 yıl kesintisiz şekilde istikrarla yönetileceğiz. Türkiye güçlenecek, geri adım atmayacak, hedeflerine yürüyecek, işte bu yüzden Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne “Evet”… 

Türkiye, belki de dünyanın en zor, aynı zamanda en kıymetli bölgesinde bulunuyor. Hem üzerine bölücü haritaların çizildiği, hem şeytani planların yapıldığı hem de İnsanoğlunun adil dünya için umutla beklediği bir coğrafya burası. Türkiye daima güçlü olmak zorunda. Çünkü düşmanları çok güçlü, bir ve beraber. Parlamenter sistemde Türkiye’nin güçlü olma şansı yok. Zira kaygan bir zemin, adeta kaos yumağı, istikrarsızlık dayatılıyor. Parlamenter sistemde hükümet kurmakta zor, onu ayakta tutmakta. 1950’den bu yana tek başına iktidar olan Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi ve AK Parti dışında Türkiye kararlı adımlar atamadı, Avrupa, ABD, Rusya, Çin güçlendi, biz zayıfladık. Dile kolay ömürleri ortalama 17 ay olan 65 hükümet. 1977’de yaşanan Güneş Motel olayı bile parlamenter sistemin çarpıklığının ve Türkiye’yi taşıyamayacağının göstergesi. 1977’de Ecevit CHP’si gensoru ile 2. Milliyetçi Cephe hükümetini devirdi, Adalet Partisi’nin 11 milletvekilini Florya’daki Güneş Motel’de yapılan görüşme sonrası partisine dahil etti, 10’unu bakan yaptı ve hükümet kurdu. Yani parlamenter sistemde hükümet kurmak için bile siyasi rüşvetler, vekil satın almalar, şantajlar dönek zorunda.  28 Şubat darbesinde de, aynı olaylar yaşandı. Bir yandan cuntacı alçaklar, diğer yandan darbe sever medya ve hortumcu sermaye, aynı zamanda Demirel ve Cindoruk darbeyi birlikte yaptı. Refah-Yol hükümetinin yıkılmasının en temel sebeplerinden biri de DYP vekillerinin istifa edip, dağılması. Bugün bile AK Parti’nin 316 milletvekili var, 41’i istifa etse koalisyon tablosu ortaya çıkar. Dolayısıyla bu sistem tam anlamıyla bir deli gömleği, Türkiye üzerinde planlar kuran bir dış mihrak ya da yabancı ülke temsilcisi olsam mutlaka parlamenter sistemin kalmasını isterdim.

Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ndeyse güvenoyu ve gensoru tehditleri ortadan kalkıyor. En az yüzde 51 oy alması gereken Cumhurbaşkanı güvenoyunu da aracısız şekilde milli iradeden almış oluyor. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde yasama ve yürütme kesin olarak ayrılacağı için Güneş Motel hadiseleri yaşanmayacak. Sermaye grupları, medya cuntada bir olsa milletin iradesiyle seçilmiş Cumhurbaşkanı’nı alaşağı edemeyecek. Hiçbir vatandaş “Ne olacak ülkenin bu hali, hükümet kurulur mu, acaba liderler anlaşabilir mi” gibi soruları düşünmeyecek… Çünkü hükümet kurma problemi ortadan kalkacak, hükümet yıkmalar da tarih olacak, en az 5 yıl kesintisiz şekilde istikrar ile yönetileceğiz. Türkiye güçlenecek, geri adım atmayacak, hedeflerine yürüyecek, işte bu yüzden Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne “Evet”… 

***

Neden Evet? 18 28 Şubat’ların bir daha yaşanmaması için “Evet”

Türkiye, 4 askeri darbe,  cuntaların defalarca tekrarladığı, aynı zamanda siyasi, hukuki ve ekonomik darbe girişimleri gördü. 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 genel çerçevede siyasete yapılmış müdahaleydi, ancak dün 20. Yılına giren 28 Şubat post modern darbesi hepsinden farklıydı. 28 Şubat’ta, askeri cunta, bürokratik veyaset, yargı, medya ve para oligarkları, sendikalar birlikte hareket etti. Hedef alanın sadece Merhum Necmettin Erbakan’ın (Savunan adam) Başbakanlığını yürüttüğü Refah-Yol hükümeti değil, toplumun değerleri, Yüce Dinimiz İslam, yeşil sermayeydi. 28 Şubat 1997’deki 9 saat süren MGK  toplantısında Erbakan hocanın önüne sunulan alçak kararların tamamı ABD’li ve Siyonist enstitüler tarafından hazırlanmıştı, tamamı İslam’a kin kusuyor, dindar gençliğin okumasını engelliyor, Müslümanca yaşama darbe vuruyor. Bin yıl sürecekti, lakin zulüm gören Erdoğan’ın çığ gibi büyüyen kutlu hareketinin, davasının altında kaldılar. 28 Şubat bitti, yasaklar ortadan kalktı ama asla rahat olmamalıyız.

Zira Parlamenter Sistem, yeni 28 Şubat’ların önünü açıyor. Bu sistemde cuntalar yaşama ve devleti esir etme şansını buluyor, yaşanan her siyasi boşluk milletin iradesine kast eden alçaklarla doluyor. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde ise bürokrasinin gücü azalacak, engellemek üzerine değil, millete hizmet etmek, seçilmişlerin kararına uymak için çalışacaklar. Cumhurbaşkanlığı Sistemi gelirse, 28 Şubat bir daha yaşanmayacak, kimse milletin değerlerine saldıramayacak, para oligarkları operasyon çekemeyecek, millet düşmanı medya patronları hükümet deviremeyecek, çünkü Millet iktidar olacak. Bu bağlamda Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne “Evet” demek geçmişin kötü izlerini silmek, Türkiye’nin geleceğini aydınlatmaktır. Darbelerin, krizlerin, toplumsal kargaşanın yaşanmadığı, mazlumlara umut olan  bir Türkiye inşa etmektir. Hainleri sevindirmemek, ipi dışardaki sermayeleri güçlendirmemek, darbe zihniyetini ayakta tutmamak için “Evet” demeliyiz. Menderes’in, Özal’ın, Erbakan’ın hesabını darbecilerden sormak için “Evet”, başörtülü bacılarımıza uzanan elleri kırmak, İslam yapılan saldırılara karşı koymak için sonuna kadar “Evet”..

***

NEDEN EVET? 19 Dışa bağımlılığı bitirmek için “Evet”

Türkiye’nin ekonomik olarak belini büken en önemli etken dışa bağımlılık. Enerji sektörü ve teknoloji, cari açığın ve enflasyonun sebebi. Türkiye, özellikle teknoloji, ve sanayide ilk ciddi adımı Erbakan’ın 1956’da kurduğu Gümüş Motor Fabrikası’yla attı, tabii siyasi ve bürokratik cunta hemen devreye girdi. Erbakan’ın ifadesiyle dönemin bakanları, askeriyedeki hücreler, bir kısım medya hemen sahneye çıktı. Bu milleti şeftali üretmekle itham ettiler. Erbakan motor üretti, onlar kabul etmedi, reddetti. Hoca da tarihi şöyle not düştü: “Mesele Türkiye’nin şeftali yerine, motor üretmek istemesiydi.” Bu cuntanın derdi sadece siyasi değil ekonomik olarak da Türkiye’yi Batı’ya bağlamaktı ve yaptılar. Ama Erdoğan gelince iş değişti, darbe girişimlerine rağmen Erdoğan, Savunma Sanayii’ndeki dışa bağımlılığı yüzde 40’lara kadar geriletti, yerli otomobil bitme aşamasında, yerli savaş uçağı neredeyse hazır, uçak gemisi de geliyor. Eğer 14 yıllık sürekli istikrar ve güçlü hükümet dönemi olmasaydı, Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında problem yaşansaydı bu üretimler hayal bile edilemezdi. Parlamenter sistem devam ederse, yerli üretime elveda demek zorunda kalacağız, Çünkü her zaman Erdoğan ve AK Parti olmayacak, koalisyonlar, güçsüz hükümetler Türkiye’yi yine batıya mahkûm edecek. Cumhurbaşkanlığı Sistemi ise yerli üretimin de garantisi, küresel çapta markalar meydana getirilmesinin de…

Bir diğer konu ise enerji. Topraklarımızda doğalgaz ve petrol kaynaklarımız sınırlı. Lakin stratejik konumumuz bizi doğalgaz ve petrol zengini yapabilir. Avrupa’ya giden en kısa yol Türkiye. Rusya, İran, Azerbaycan, IKBY, İsrail kapımızda, “Bizim gazı AB’ye taşıyalım” diye tutturuyorlar. Bu da Türkiye’nin bir enerji üssü olma adaylığını ortaya koyuyor. Enerji üssü olanın mutlaka tehlikelerden korunması gerek, tıpkı finans konusunda İsviçre’nin olduğu gibi. Ancak hepsi Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne bağlı. Parlamenter sistem, Türkiye’yi koruyamaz, ayakta tutamaz, birliği sağlayamaz, güçlü bir devlet inşa edemez. Güvenliğin olmadığı yere anca kuşlar uğrar, o da mevsimlik… Cumhurbaşkanlığı Sistemi ise Büyük Türkiye’nin ana şartı, yerli üretim ve enerji üslüğü için yegâne yol; adeta bir teminat. Türkiye’nin bir daha belinin bükülmemesi için “Evet”…

***

NEDEN EVET? 

Haçlı-siyonist ittifakını yıkmak için “Evet”

150 yıldır, İslam aleminin başı belada. Huzur, refah yok, adalet yok, yüzde tebessüm yok. Çünkü, onları idare etmekle memur Osmanlı’yı yok, Türkiye güçlü değil.  Haçlı-siyonist lobisinin kan ve gözyaşına mahkum etmediği tek santimetre kalmadı bu topraklarda. Malları, yer altı kaynaklarının neredeyse tamamı sömürü altında.             Emperyalistlerin yüzü gülsün, cebi dolsun diye benim Ayşe annem ağlıyor.  Ezoterik yapılanların şeytani planları uygulamak için adım adım ilerlediği toprakların her karışı Müslümanlarla meskun olan bölge. Kendilerine göre haritalar çiziyorlar. Topraklarımızı işgal etmek için “Nükleer” yalanı uyduruyolar, diktatör iftirası atıyorlar, olmaza iç savaş çıkartıp “Özgürlük” vaat ederek bizi parçalıyorlar. Hedefleri bölgemizde, sınırları Türkiye’nin de bir bölümünü kapsayacak şekilde bir “Deccal” devleti kurmak. Başımıza gelen musibetlerin ana kaynağı bu blok. İsimlerine; Siyonist, haçlı, evanjelist, tavistak, Mason diyebilirsiniz ama cisimleri, akılları bir bu katillerin. Amaçları uğruna dünyanın yarısını öldürebilirler.

İslam alemi ise savunmasız, delik deşik. Zira lideri yok, Ümmet-i Muhammed’i tek vücut yapacak bir güç yok ama aday var. O aday da Türkiye… Yapmadığımız, yapamadığımız bir şeyden bahsetmiyoruz. Bu alçaklar yine beraberdi ama Osmanlı ve Selçuklu, Selahattin Eyyubi ellerini kırdı, fitneye izin vemedi, bölünmeyi engelledi. Bugün yine İttihad- İslam’ı gerçekleştirebiliriz. Batı Erdoğan ve Büyük Türkiye projesinden korkuyor. O yüzden PKK, FETÖ, DAEŞ, DHKP-C’yi üstümüze salıyor, saldırtıyor. O yüzden terör örgütlerine, CHP’ye, yalı aşiretlerine “Hayır” propagandası yaptırıyor. Cumhurbaşkanlığı sistemi Büyük Türkiye’nin yolunu açacak, Türkiye tarihi görevine dönecek. Parlamanter sistem ise onlar için Türkiye’yi idare etme yolu. Cumhurbaşkanlığı sistemi ile doğacak Büyük Türkiye, onlara bu coğrafyada adım atma imkanı vermeyecek, darbeler yapamayacak, kuklalar atamayacak, işgal edemeyecek, terör örgütleri ile iş bitiremeyecekler. Bu şeytani ittifakı yıkmak için 16 Nisan’da “EVET”…  

***

NEDEN EVET? Boyun eğmeyen bir Türkiye için “Evet”

Millete söz verdiği Anayasa için tek bir adım dahi atmayan, hatta milli bir Anayasa için başta Anayasa masasını dağıtmayı kendine görev bilen bir blok ile karşı karşıyayız. AK Parti ve MHP milli bir ittifak ile Anayasa hazırlayınca da ısıran, düşman kuvvetlerinin bile yapmadığı kürsü işgalini gerçekleştiren bir blok bu. Teklifin geçmesini engelleyemeyince FETÖ-PKK-HDP’yi yanına alan CHP “Hayırcı” başı olarak başladı iftira atmaya… Akıl almaz iddialarında biri de “Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni kendi için istiyor”.. Soruyoruz, neden diye? Diktatörlük arzusu var diyorlar. Bu CHP’nin 67 yıllık paranoyası. Menderes’e, Özal’a diktatör dediler, Erdoğan’a da hakaret rekoru kırdılar. Bu kadar aciz bir muhalefet olamaz. Parlamenter sistem Erdoğan’a diktatör olma şansı veriyor, başlı başına 105. madde bile buna yeter. Ama Erdoğan, Türkiye’nin önünü açmak istiyor. Kendisini denetleyen, gerçekten çalışan bir Meclis ve yargı için çaba sarf ediyor. Ayrıca Erdoğan, diktatör olsa Parlamenter Sistem’de ona hesap soracak hangi mekanizma var? Yok. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde ise gereksiz yere kullandığı mendil için bile yargılanması söz konusu. Ayrıca şahıslar üzerinden tartışma doğru değil. Zira yeni sistem “Şahıslar üstü” bir Türkiye üzerine kurgulanmış. Parlamenter sistem de daima Erdoğan’lar beklemek zorundayız, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde bu sıkıntı yok çünkü politikalar kurumsallaşmış oluyor, koalisyon yok, siyasi kriz yok, darbeler yok. Sisteme uyan şahıslar var. Dolayısıyla Erdoğan bir devrime daha imza atmak için yola çıktı. 15 Temmuz’da vatanı kurtaran millet, 16 Nisan’da da memleketi “Meçhullükten” kurtarıp yolunu çizmek için “Evet” diyecektir….

NEDEN EVET? 

Sorumlu bir Cumhurbaşkanı için “Evet”

Adım adım 16 Nisan’a yaklaşıyoruz, AK Parti ve MHP kanadı 18 maddelik Anayasa değişikliği teklifinin özü, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin gerekçeleri, parlamenter sistemin Türkiye’nin ayağına vurduğu prangaları millete anlatmaya çalışırken, CHP ve FETÖ-PKK-HDP’den oluşan “Hayır”cı şer bloku, kara propaganda yaparak sistemi çarpıtma uğraşında. Ellerindeki söylemler ne? “Diktatörlük, tek adamlık geliyor, kimse onu sorgulayamaz, yargı kontrol altına girecek.” Aslında yaptıkları kara propagandanın tamamı parlamenter sistemin neden değişmesi gerektiğinin açık gerekçeleri. 1982 Anayasası’nda Cumhurbaşkanı’na verilen yetkiler, onu adeta dokunulmaz kılıyor. Yani cumhurbaşkanlarının her biri diktatör “Kenan Evren” yetkileri ile donatılmış. Hayırcı cephesinin savunduğu Anayasa’nın 105. maddesinin 2. fıkrasında “Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil yargı mercilerine başvurulamaz” şeklinde bir ibare var, dokunulmazlık, hesap vermezliğin, sorumsuzluğun delili. Anayasa kitapçığı ile ekonomiyi tepe taklak edip doğmamış yetimin hakkını yiyen, darbelere destek veren, siyaseti kilitleyen cumhurbaşkanları parlamenter sistemde “Vatana ihanet” dışında tüm suçlardan muaf, ayrıca bu sistemde cumhurbaşkanını yüce divana çıkarmak mümkün değil.

16 Nisan’da karar bağlayacağımız Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde ise adeta Cumhurbaşkanlığı’nın zırhı kaldırılıyor. Cumhurbaşkanı, sadece vatana ihanetten değil, işlediği ya da işlediği iddia edilen en ufak suçtan bile Yüce Divan’a sevk edilebilir. 301 milletvekilinin oyu ile soruşturma açılabilir, 401 vekilin oyuyla ise Yüce Divan’da yargılanma süreci başlar. Erdoğan, şeffaf denetlenebilir bir yönetimin önünü açtı. HSK’ya dönecek, HSYK’nın 7 üyesini Meclis, 4 üyesini sadece seçilmiş cumhurbaşkanı atayacak. Alın size denetim. Meclis’te AK Parti çoğunluğunun bulunması garanti değil. AYM üyelerinin görev süreleri zaten 12 yıl. Bugünkü 17 üyenin sadece 3’ü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından atanmış durumda ve diğerlerinin görev süresi de devam ediyor. 5 yıllık seçimler yargı bağımsızlığının teminatı. Halka barışık, hukuka uygun hükümet, cumhurbaşkanı için 16 Nisan’da “Evet”…

***

NEDEN EVET? 

7 Haziranlar’a geri dönmemek için “Evet”

1909’dan bu yana ayağımıza pranga olan parlamenter sistemin, neden Türkiye’yi taşımayacağını, hedeflerinden saptıracağını, güçlendiremeyeceğini anlamak için en yakın örnek 7 Haziran 2015. CHP, FETÖ, PKK, HDP el ele Türkiye’yi felakete sürükledi. Türkiye 13 yıl sonra ilk kez siyasi istikrarsızlıkla tanıştı. Siyasi istikrarsızlıktan yararlanan PKK, FETÖ’nün de yardımıyla Güneydoğu’nun birçok ilini hendek, barikat, bombalı tuzaklarla cehenneme çevirdi. Lojistik desteği FETÖ sağladı, PKK bomba patlattı. Camilerimiz kundaklandı, terörist

ler sivilleri kalkan olarak kullandı. Ekonomi tepe taklak oldu, Türk Lirası değer kaybetti, yatırımcı kaçtı, turizme darbe vuruldu. Alçaklar, Mehmetçiklerimizi şehit etti. Parlamenter sistem yüzünden Türkiye düşmanları, bu coğrafyada plan yapan ezoterik çeteler, süper güçler ne istiyorsa başımıza geldi. Parlamenter sistem devam ettiği sürece 7 Haziranlar’ın önüne kimse geçemez, proje partiler, terör yandaşları Meclis’e girer, topraklarımız üzerinde haritalar çizenlerin eli güçlenir. Örneğin 2. Sykes-Picot’ı gerçekleştirmek isteyenlerin başında gelen ABD, 2030 yılına kadar Türkiye’den toprak koparıp PKK devleti kuracağını ayan beyan ilan ediyor, parlamenter sistem ise bu hainliği, caniliği kolaylaştırıyor.

Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yse 7 Haziranları tarihi gömecek. Bu sistemde istikrarsızlık yok, bu sistemde koalisyon yok, bu sistemde otorite boşluğu yok, bu sistemde teröristler sokaklarda cirit atamaz, hatta nefes bile alamaz, bu sistemde terörist partiler doğamaz, bu sistemde FETÖ’ler bir daha oluşamaz. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne “Evet” demek Türkiye’yi ayakta tutmak demektir. Çünkü en az 5 yıl boyunca hiçbir aksaklık olmadan bizi yönetecek, devletin bekasını koruyacak, 80 milyonu arkasına alarak düşmanlarla çarpışacak bir cumhurbaşkanımız olacak. Cumhurbaşkanlığı Sistemi gelirse, toplumsal kaoslar bitecek. Türkiye, emperyalistlerin istediği gibi at koşturduğu bir ülke olmayacak. 16 Nisan’da “Evet” dersek Türkiye yolundaki engelleri kaldırma kudretine erişecek, tüm mazlum coğrafyaların sözcülüğünü, liderliğini üstlenecek. 16 Nisan’da “Evet” demek Türkiye’ye varlık, yokluk mücadelesinde destek olmaktır, onu zafere ulaştırmaktır…

***

NEDEN EVET?

Güçlü Meclis için “Evet”

Meclis’in milleti temsil kabiliyeti, milletvekilleri ile milletin iletişimi, partiler ile milletin taleplerini, toplumsal sorunları dikkate alıp almadığı sürekli tartışma konusu. Cumhurbaşkanlığı Sistemi ise milletten kopuk Meclis’e karşı bize bir alternatif sunuyor: Milletin Meclisi. Parlamenter sistemde milletvekillerinin yetkisi yok; kavgalar, kürsü işgali, ısırmak, kendini kelepçelemeyi bile bu yetkisizlikte kendine görev edinen vekiller yok. Partilerin gösterdiği adaylarda belirli grupların temsilcisi, seçim dönemlerinde “esnafa” selam verip, Fatma annenin elini öpen tipten. Yetki kabine ve iktidar partisinin grubunda. Mevcut sistemde yasa tekliflerinin yüzde 90’ı Bakanlar Kurulu, yüzde 10’u ise AK Parti grubundan geçiyor. Diğer partilerin yasa yapma şansı yok, sadece itiraz edebilir ama yine de teklif yasalaşır. Bu da yasamanın, yürütmenin kontrolü altında olduğunun en büyük delili. Yürütme adım atmadan, yasama nefes bile alamıyor.

Cumhurbaşkanlığı Sistemi ise kuvvetler ayrılığını tam anlamıyla sağlıyor. Yani Güçlü yürütme ve güçlü yasama. Cumhurbaşkanlığı Sistemi, hükümetin elinden “Yasa çıkarma”, teklifte bulunma hakkını alıyor. 16 Nisan’da “Evet” çıkarsa, yasaları sadece ‘Milletin Meclisi’ yapacak. Meclis’in yasaları Cumhurbaşkanı’nın kararnamelerini bile düşürecek. Hükümetin getirdiği bütçe tasarısını Meclis oylayacak, beğenmediği yeri düzeltecek. Meclis tam manasıyla Cumhurbaşkanı’nı denetleyecek. Hatta gerekli durumlarda fesih bile edecek. 301 kişi ile soruşturma açabilecek, 402 kişi ile ise yüce divana sevk edilecek. Hükümet, Meclis’in içinden çıkmayacağı için partilerin vekil kriterleri de değişecek. Açıkça Anadolu’nun evlatlarına mebusluk kapısı açılacak. Yasama güçleneceği için Meclis’in ana gündemi milletin beklentileri, uzun süredir çözülemeyen sorunları olacak. Millet sadece seçim dönemlerinde hatırlanmayacak. Diğer yandan Cumhurbaşkanlığı Sistemi başta seçim barajı olmak üzere, birçok değişimi de dayatacak. Meclis’teki temsiliyet, fikir farklıkları, kısacağı Türkiye’nin zenginlikleri daha çok yer alacak. Parlamenter sistemin kalması durumunda ise güçlü Meclis ve denetleme mekanizmasından bahsetmek mümkün olmayacak…

***

NEDEN EVET?

Yenikapı ruhu için “Evet”

15 Temmuz 2016’da, tarihin en alçak casus örgütü, darbeci, hırsız, din düşmanı yapılanması FETÖ’nün işgal girişimine maruz kaldık. Hem de millete ait tanklarla, uçaklarla, silahlarla millete saldırdılar, çünkü o kadar alçaktılar. Memleket söz konusuydu, CIA’nın bölgedeki en büyük hücresi Türkiye’yi işgal edecek, iç savaş çıkaracak, sonra Sevr projesinin hayata geçmesi için ağa babalarını “Barış kuvveti” altında buraya çağırıp alenen topraklarımız gasp edecek, Türk milletini Anadolu’dan sürdürecekti. Suikast girişiminden kurtulan Erdoğan, yani Başkomutan, sırtını dayattığı millete “Vatanı kurtarın” talimatı verdi. 7’den 70’e milyonlar sokağa akın etti, şehit düştü, gazi oldu ama memleketi, namusunu çiğnetmedi. Türkiye artık düşmana karşı tek vücuttu, 80 milyonunun tamamı askerdi. 7 Ağustos’ta Yenikapı’da yapılan miting ise Türkiye’nin gücünün, milletin birliğinin, bu toprakların Türk milleti çiğnenmeden alınmayacağının, FETÖ ve benzeri terör örgütlerinin sahiplerine gösterildiği, adeta meydan okunduğu gündür. Yenikapı’da AK Partili, MHP’li, CHP’li, Türk, Kürt, Alevi, Sünni, laik, muhafazakâr her biri vardı, onlara göre fay hattı olan ayrımlar, Yenikapı’da birleşti. Yenikapı Türkiye’nin asla yenilemeyeceğinin ilanıydı, tıpkı Çanakkale, Kut’ül Ammare gibi.

16 Nisan’da oylayacağımız Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde tamamen Yenikapı ruhunu, Türkiye’nin birlik fotoğrafını bozmamak için kurgulanmış neden? Yeni sistemde cumhurbaşkanı en az yüzde 51 oy almak, kısacası 81 ili kucaklamak, her kesimin elini sıkmak zorunda, bu da eşittir toplumsal uzlaşı demek. Başa gelen cumhurbaşkanı, millet ile gelip millet ile gideceği için millet ne derse onu yapmak zorunda. Bir diğer yandan Türkiye’de güçlü bir iktidar… Erdoğan olmasaydı 15 Temmuz başarılı olurdu. Ama güçlü yönetim, darbenin püskürtülmesinde kilit rol oynadı. 15 Temmuz FETÖ’cüleri dize getiren milleti, koordine eden güçlü hükümet Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile süreklileşecek. Parlamenter sistem ise Yenikapı ruhunun en büyük düşmanı, çünkü ayrımcılık, ideolojik bölünme dayatıyor. Türkiye böldürmemek, kardeşi kardeşe kırdırmamalarına izin vermemek için 16 Nisan’da “Evet”…

***

NEDEN EVET?

Yatırım ve istihdam için “Evet”

Türkiye, Erdoğan devrimi öncesi adeta 3. dünya ülkesiydi, her yönüyle dışa bağımlı, itaatkar yöneticilerin idare ettiği bir ülkeydi. Erdoğan sonrasında ise ekonomisi 3 kat büyüyen, yeri üretimlerinde çağ atlayan, mega eserler meydana getiren, enerji konusunda önemli hamleler yapan bir ülke haline geldi. Hedefimiz dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmek, kısacası süper güç olmak. Bu hedefin parlamenter sistem ile ulaşmak mümkün değil. Parlamenter sistemde darbelerin önü açık, terörün rahat adım atabileceği, doğabileceği hatta büyüyeceği alanlar söz konusu, siyasi istikrar eğer bir Erdoğan çıkmazsa yok, kalıcı ekonomi politikası, üretimde yerlilik asla olmaz. Koalisyonların, toplumsal kaosun, terörün, cuntaların olduğu ülkelerin gelişmesini tarih henüz kaleme almamıştır. Cumhurbaşkanlığı Sistemi, Türkiye’nin hedeflerine ulaşması için önümüzü sunulmuş bir tarihi fırsat.

Çünkü koalisyon yok, Anayasa kitapçığı ile paramparça olan bir ekonomi yok, 17 aylık hükümetler yok, terör bitecek, toplumsal kutuplaşma büyük oranda azalacak, siyasi istikrarın, güçlü hükümetin düşmanlara karşı direnci artacak. 80 milyonluk Türkiye, iş gücü açısından yatırımcı bulunmaz bir nimet. Yani yatırımcının 1 verip 5 alacağı ülke Türkiye. Ama para ve dolayısıyla yatırımcı en başta güven ortamı ister. Eğer 7 Haziranlar, 15 Temmuzlar yaşanırsa yatırımcı gelmez, işsizlik oranı düşmez, üretim artmaz, küresel markalar meydana getiremezsin, borsan ayakta kalamaz, paranın değerini katlayamazsın. Eğer istikrara sağlayamazsan, üst aklın ekonomik operasyonlarına dayanamazsın, Gezi ile 17-25 Aralık ile, 15 Temmuz ile, Kobani ile, 7 Haziran ile sana diz çöktürebilirler. Cumhurbaşkanlı

Editör: TE Bilisim