AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kurtulmuş, istismar ve hukuksuzluğun kapısı İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme ile ilgili hazırlık yapıldığını belirterek “Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır” dedi.

Kurtulmuş, “İstanbul Sözleşmesi, imzalanması yanlıştı. O zaman hangi usul ile yürürlüğe girdiyse aynı şekilde kaldırılacak.” ifadelerini kullandı.

“MARJİNAL GRUPLARIN EKMEĞİNE YAĞ SÜRÜYOR”

Kurtulmuş, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik soruya, “İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanması gerçekten yanlıştı. 2011 yılında İstanbul’da imzalandı ve Türkiye 2012’nin Kasım ayında bunu Parlamentodan geçirerek yasalaştırdı. 2014’te de bu sözleşmeye imza atan ülke sayısı 10 ülkeye çıkınca 2014’te de İstanbul Sözleşmesi, uluslararası bir hukuk metni haline getirildi. Bu metnin içerisinde iki tane önemli husus var dikkat çekmemiz gereken ve bizimle asla uyuşmayan, bunlardan birisi toplumsal cinsiyet meselesi bir de cinsel yönetim yönelim tercihi. Şimdi bunlar ve başka şeyler de var ama bu iki meselenin demin konuştuğumuz çerçevede tam da bu LGBT vesaire gibi unsurların marjinal unsurların ekmeğine yağ sürecek kavramlar olduğu ya da onların arkasına sığınarak faaliyet yapabilecekleri alanlar oldu görülüyor.” yanıtını verdi.

“İstanbul Sözleşmesi evet yanlış bir şeydir, bu çok açık söylüyorum.” ifadelerini kullanan Kurtulmuş,  şöyle devam etti:

“Bunlar çoğu arkadaşımızın, milletimizin ve çoğu arkadaşımızın kanaati de bu noktadadır. AK Parti hükümetleri bütün uygulamaları içerisinde özellikle kadının çalışma hayatının içerisinde var olabilmesi bakımdan olağanüstü ön açıcı faaliyetlerde bulundu. Bugün eğer yanılmıyorsam eğitim sistemimizin içerisinde yüzde 50’nin üzerinde yüzde 56’lara varan bir kadın istihdamı söz konusudur. Hakimlerimizin, savcılarımızın ve hukukçularımızın yaklaşık yüzde 30’una yakını aynı şekilde kadınlarımızdır. Sağlık çalışanlarımızın önemli bir kısmı kadınlarımızdır. Kadınlarımızı her yerde siyasetin içerisinde en çok kadınların önünü açan parti AK Parti’dir. Bunda hiçbir tereddüt yok. Kadın erkek fırsat eşitliğinin önündeki her türlü engellerin kaldırılması başka bir konudur.

“ŞEHİR EFSANESİ, YALAN PROPAGANDA!”

Ayrıca kadına karşı şiddet bu topluluğun kanayan bir yarasıdır, namussuzluktur, insanlık dışı bir davranıştır. Herhangi bir adam bırakın öldürmeyi, yaralamayı bir kadına eli kalkıyorsa o eli kırmak lazımdır. Bundan hiç tereddüt yok. Bu el insani bir el değildir gayri insani bir eldir. Bunlarla ilgili de yasal düzenlemelerin aşağı yukarı önemli bir kısmı tamamdır. Yani “İstanbul Sözleşmesi olmazsa Türkiye’de kadına karşı şiddet artar” tezi de bir şehir efsanesidir. Yalan, bir yanlış propagandadır. Dolayısıyla bunları sakin bir şekilde değerlendirmek zorundayız. Türkiye’de toplumsal olarak da bunların araştırmalarını yaptırdık. Türkiye’de bütün siyasi partilerin tabanlarında İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ya da bunun bir düzenlemeyle revize edilmesi konusunda çok ciddi beklentiler vardır. Bunun aileye zarar verdiği konusunda endişeler var.”

“SÖZLEŞMEDEN ÇIKILIR”

İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline ilişkin gelen soruya Kurtulmuş, “Tabii ki, yani siyaset şöyle bir şey değil, siyaset yukarıda bir alan ve halk ne düşünüyor bununla ilgilenmeyen bir alan değil. Halkımızda böyle büyük bir beklenti varken AK Parti olarak biz buna bigane kalmayız. Nasıl usulünü yerine getirerek bu sözleşme imzalanmışsa, aynı şekilde usulü yerine getirilerek bu sözleşmeden çıkılır.” karşılığını verdi.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?

11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi (kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi), 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi. Özel olarak kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti hedef alan ilk Avrupa sözleşmesi olma niteliğini taşıyan Sözleşme, bugüne kadar Türkiye dahil Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylandı. Türkiye, Sözleşme’yi imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalamış, 14 Mart 2012 tarihinde onayladı.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN İÇERİĞİ

Merkezinde toplumsal cinsiyet kavramı yer alan İstanbul Sözleşmesi’nde cinsiyetin sosyal bir yapı olarak kavramsallaşması bilimsel zeminden ziyade, politik argümanlara dayanıyor.

Toplumsal cinsiyet kavramı pek çok farklı bağlamda, daha geniş içeriklerde kullanılıyor. Toplumsal cinsiyet ile ilgili metinlerde cinsel kimlik ve cinsel yönelim de ele alınan ve savunulan olgular olarak görülüyor.

Sözleşme hükümlerinde cinsel yönelim ve cinsel kimliğe yönelik ayrım yapılmaması adına, bu olgular da legallik elde ediyor.

LGBTİ örgütleri bu sözleşmeye dayanarak, siyasi iktidarın LGBTİ haklarına dair ifadelerin ve statülerin anayasallaştırılması ve yasallaştırılması konusunda hukuki yükümlülüğü olduğunu iddia ediyor.

Ayrıca kadın ve erkeğin doğuştan getirdiği biyolojik cinsiyeti ile toplumsallaşma sürecinde elde ettiği varsayılan toplumsal cinsiyet arasındaki ayrımlar literatürde net olarak belirtilmiyor.

İstanbul Sözleşmesi’nin perspektifini oluşturan toplumsal cinsiyete dair metinlerde din bir ayrımcılık kaynağı olarak sunuluyor. Sözleşmeye göre din, ataerkil iktidara meşruiyet sağlayarak kadına ikincil bir rol veriyor.

Editör: TE Bilisim