Bundan tam 14 asır evvel Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ile Cebrail Aleyhisselam arasında başlayan Ramazan ayına özel bir Sünnet-i Seniyye olan Mukâbele, yıllar boyu Müslümanlar arasında bu mübarek ayın bir şiârı olarak sürdürülegelmiştir.

Mukâbele, [karşılık vermek] karşılıklı olarak Kur’ân-ı Kerîm’in okunması demektir. Bir kişi Ku’ân-ı Kerim’i okurken muhatabının susup dinlemesi şeklinde tatbik edilen bu Sünnet-i Seniyyeye, ‘Mukâbele’ adı verilmiştir.

Asr-ı Saadette her yıl Ramazan-ı Şerif ayı geldiği zaman Peygamber Efendimiz (s.a.v.) o zamana kadar nazil olan ayet-i kerimeleri Cebrail Aleyhisselam’a arz eder, okur, Cebrail Aleyhisselam da Peygamberimiz’e okurdu.

Ramazan ayında söz konusu muâraza’nın yapıldığı günlerde Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem Efendimiz’in her zamankinden daha cömert ve daha neşeli olduğu da Ashâb-ı Güz’ın efendilerimiz tarafından rivayet edilmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dâr-ı fenâdan dâr-ı bekâya irtihal buyurdukları senenin Ramazan-ı Şerif ayında ise, Cebrail Aleyhisselam bu muârazayı iki kez tekrarladılar. O yıl son kez tekrarlanan mu’âzaraya da (Arza-i Ahîre / son arz) denilmektedir.

Rasulullah Efendimiz (s.a.v) bu hususta kızı Hazret-i Fâtıma radıyallâhu anhâ validemize, ‘Cebrâil, her sene bir defa [o güne kadar nazil olan] Kur’ân’ı benimle muâraza [mukâbele ve müdârese] ederdi, bu yıl ise iki defa muâraza etti, bundan ecelimin yaklaştığını zannediyorum, ehl-i beytimden bana ilk kavuşacak olan kişi de sensin.’ buyurarak arza-i ahîre hakkında bilgi verirken, vefatıyla ilgili sırrı da haber vermişlerdir.

Kur’ân-ı Kerîm’in mushaf haline getirilmesinde de, Peygamberimiz (s.a.v.) irtihal buyurduğu yıl Hazret-i Cebrail’e arz ettiği usül, yani ‘Arza-i Ahîre’ esas alınmıştır.

Hadîs-i Şerîf:

“Kur’ân okuyunuz! Çünkü Kur’ân, kıyâmet günü kendi yârânına, (okuyup gereği ile amel edenlere) şefaatçi olarak gelecektir.”

Mukabele okunurken dinleyenler Kuran-ı Kerime bakarak diliyle tekrarlamadan takip etmelidirler. Sesli bir şekilde Kuran-ı Kerim okunurken, dinleyiciler tekrarlamaz. Çünkü âyet-i kerimede ‘Ve izâ kuri’e’l-Kur’ânü fe’stemi’û lehû ve ensıtû, le’alleküm türhamûn / Kur’ân-ı Kerim okunduğu zaman susunuz ve onu dinleyiniz ki rahmete nail olasınız’ [A’râf Sûresi, Âyet: 204] diye emredilmiştir. [1] Harfiyen dikkatle takip edilip tamamı dinlenildiği zaman, okuyan da dinleyen de Kur’ân-ı Kerim hatmi yapmış olur.

Kuran-ı Kerim okumayı bilmeyenlerin de tazim ve hürmetle dinleyerek, hatim sevabından müstefîd olmaları ümit edilir.

Not: [1] Bu hususla alakalı önemli bir detay da şudur ki; Kur’ân-ı Kerîmi hürmetle ve dikkatle dinlemeye imkan olmayan zamanlarda dijital kayıtları açıp da sesli bir şekilde yayınlamamalıdır. Zira Allâhu Teâlâ’nın ayetleri işitildiği zaman başka şeylerle meşgul olmak uygun olma. Okunan Kelâm-ı İlâhîyi tazim ve hürmet hali içerisinde dinleyerek, huşû ve hudû’unu benliğinde hissetmeye çalışmalıdır.]

Kur’ân-ı Kerim Mukâbele 13. Cüz

Kur’ân-ı Kerim Mukâbele 12. Cüz

Kur’ân-ı Kerim Mukâbele 11. Cüz

Kur’ân-ı Kerim Mukâbele 10. Cüz

Kur’ân-ı Kerim Mukâbele 9. Cüz

Kur’ân-ı Kerim Mukâbele 8. Cüz

Kur’ân-ı Kerim Mukâbele 7. Cüz

Kur’ân-ı Kerim Mukâbele 6. Cüz

Kur’ân-ı Kerim Mukâbele 5. Cüz

Kur’ân-ı Kerim Mukâbele 4. Cüz

Kur’ân-ı Kerim Mukâbele 3. Cüz

Kur’ân-ı Kerim Mukâbele 2. Cüz

Kur’ân-ı Kerim Mukâbele 1. Cüz

Editör: TE Bilisim