Sosyal Medya Uzmanı Deniz Unay

Ne yazık ki bazı çevreler din üzerinden provokasyon yapmak suretiyle sürekli toplumda bir gerginlik ortamı oluşturma peşindeler.

MESCİT VE CAMİLERİN ÖNEMİ

Özellikle son dönemde mescit ve camilerin maneviyatına yönelik yapılan saldırılar, aslında direk dini değerlere yönelik olduğunu bilmek gerekiyor. Çünkü; mescit ve caminin İslamiyetteki yeri çok önemlidir. İslâm dini nereye gitmişse oraya bir mescid yapılmış ve böylelikle o toprakların tapusu haline dönüşmüştür. Kuran-ı Kerim’in Tevbe suresi, 18. Ayetinde “Allah’ın mescidlerini sadece Allah’a ve âhiret gününe inanan, namaz kılan, zekât veren ve ancak Allah’tan korkan kimseler tamir ederler. İşte onlar doğru yolda olanlardır.” Buyuran Rabbimiz, mescit ve caminin müminle olana bağını anlatmıştır. “Kim Allah için bir ev inşa ederse (mescit yaparsa) Allah da cennette onun için bir ev yapar.” hadisiyle mescit ve cami yapımının Efendimiz (s.a.v) tarafından ne kadar önemli olduğu vurgulanmıştır.

TOPLUM HAYATININ MERKEZİ

İslamiyet cemaat yani birlik ve beraberlik dinidir. Efendimiz (s.a.v); “Cemaatla kılınan namazın sevabı, yalnız başına kılınan namazdan 25 veya 27 derece daha fazladır.” diyerek, beraber yapılan ibadetin değerini anlatmıştır. Mescit ve camiler toplum hayatının merkezinde bulunan bir ibadethane, bir okul, bir imarethane gibi görev görür. İyiliği emredip, kötülükten sakındırmanın en güzel tatbik mekanı mescit ve camilerdir. Gelecek nesillerin dinini öğrenip geliştirmenin başladığı yerdir mescit ve camiler. Eğer mescit ve camileri toplumun yaşantısının merkezinden çıkarırsanız oraları sadece ibadet mekanı olarak gösterip ve onları değersizleştirseniz bilin ki, din ve dini değerler yozlaşır sonunda din diye bir şey kalmaz. Bunu bilen din düşmanları sürekli olarak mescit ve camilere yönelik saldırılar yaparak birlik ve beraberliğin sembolünü ortadan kaldırmak istiyorlar.

SİSTEMLİ OLARAK YAPIYORLAR

Meşrutiyet dönemiyle başlayıp, Cumhuriyet dönemiyle devam ede gelen bir din ve dini değerler kargaşası sürekli toplumu gerdi. Önce 1932 yalında ezanın Türkçeleşmesi, bazı mescit ve camilerin kapatılıp hatta satılması, dini bilgilerin öğrenilmesine yönelik yapılan engellemeler yaşandı. Dini ve dindarı hor görme ve aşağılama aslında psikolojik bir baskıdır. İmam hatiplerin kapatılmak istenmesi, başörtüsü üzerinden toplumun sürekli gerilmesi zaman içerisinde yaşadığımız ve hala etkilerinin devam ettiği hadiselerdir. Bu yüzden, dün başka sebepler bugün mescit ve camiler üzerinden yapılanlar bize hep Bu İlk DEĞİL ve sonda olmayacak dedirtiyor.

İZMİR’DE BÜYÜK PROVOKASYON

Dini değerlere yapılan en son saldırı İzmirde gerçekleşti. 21 Mayıs 2020 tarihinde saat 17 sıralarında İzmir’in Karşıyaka, Konak, Çiğli, Buca gibi bir çok ilçesindeki camii hoparlörlerinden Çav Bella çalındı. Merkezi ezan sistemine korsan olarak girip bu eylemi yapanlar bir süre sonra bazı ilçe minarelerinden de Selda Bağcan’ın bir şarkısını çaldı. Bunun üzerine yapılan provakasyonu sosyal medyada büyük bir sevinçle paylaşanları gördük. Bu paylaşımların en göze batanı CHP İzmir Eski İl Başkan Yardımcısı Banu Özdemir’in twitter hesabından, Konak, Karşıkaya, Bornova ve Çiğli’deki dört camiden “Çav Bella”nın şarkısının görüntülerini paylaştı. Bu paylaşımın ardından açılan soruşturmayla, paylaşımlarından dolayı gözaltına alınan CHP İzmir Eski İl Başkan Yardımcısı Banu Özdemir, “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçundan tutuklandı. Bunun yanında CHP İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Beykoz Belediye Meclis Üyesi Gülay Demirel, Facebook hesabından, İzmir, Karşıyaka ilçesi İhsan Gültekin Caminden çalındığı iddia edilen İzmir Marşı için “Helal olsun İzmirim” paylaşımı yaptı. İzmir İl Müftülüğü bu iddiayı yalanladı.

AMAÇ RÖVANŞ ALMAK

Burada merkezi ezan sistemine girerek şarkı çalınması masumane bir şaka veyahut normal bir olay gibi görmek çok saf ve gelecek açısından tehlikeli bir durumdur.

Bu salgın günlerinde topluca bir yerde bulunmak riskli olduğundan mescitler ve camiler kapalı, namaz vakitlerinde o minarelerden sala, ezan, dua ve tekbirler okunuyor. Mescit ve camilere minarelerdeki hoparlörler üzerinden yapılan bir saldırıdır, toplumun dini hassasiyetine ve değerlerine yapılan bir saldırıdır.

Bu saldırı Türk halkına 15 Temmuz’u hatırlattı, o gece tüm halkı direnmeye çağıran selalardan rahatsız olanlar camileri basıp imam ve müezzinleri darp etmişti. Bu eylem aslında bundan rahatsız olan güruhun bir nevi ruh halini ortaya koyup rövanş alma şekildir. Bu saldırı üzerine hemen hemen her siyasi görüşten çok sert tepkiler geldi. Bilinmeli ki, su testisi kırıldıktan sonraki ahlar ve vahlar anlamsızdır mühim olan su testisi kırılmadan önce önlem almaktır. Bu önlemler siyasi veya ideolojik görüş ne olursa olsun herkesin değerlerine saygı duymakla başlar bunu başardığımız gün toplum olarak kucaklaşırız.

SAHNEDE BU KEZ MOTOSİKLET VARDI

Başka bir dini değere yönelik eylem bizzat Ankara Büyükşehir Belediyesi eliyle yapıldı. 19 Mayıs bahane edilerek, Hacı Bayram-ı Veli camii ve türbesi önünde motorsikletle drift yapıldı. Özellikle Ankaralı vatandaşlardan büyük tepki alan bu durum da gösteriyor ki, işi din ve dini değerlerle mücadele olanlar hiçbir fırsatı kaçırmadan hareket ediyorlar. Müslümanların boş bıraktığı, savunamadığı hatta çekimser kaldığı her yerde ve her platformda aktifler.

OLAYIN HUKUKİ BOYUTU

Olayın Hukuki Boyutunu da Avukat Kamil EKİNCİ bizim için değerlendirdi. İzmir’de yaşanan provakatif eylemin ardından, TCK’nın 5237 sayılı bölümü  216 maddesine göre soruşturma başlatıldı. Yasanın ilgili maddesinde dini değerlere saldırı suç olarak kabul edilmiştir. 216. Maddenin 3. Fıkrası; “halkın bir kesimini kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” suçu olarak  düzenlenmiştir. Bu suç 5237 sayılı yasada “Kamu Barışına Karşı Suçlar” bölümünde yer almaktadır. 3. Fıkra:  “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklindedir. Ancak bu tür organize ve provokasyon içerin eylemin bireysel bir eylem olduğunu düşünmek saflık olur. Bu nedenle bu tür eylemleri yapan kişilerin örgüt bağlantıları araştırmak suretiyle adli takibatın bu yönüyle göz ardı edilmeden yapılması gerekmektedir. Bireysel olarak bu eylemin gerçekleşmediği kanısı bizde hakimdir.

CEZALAR CAYDIRICI DEĞİL

Kamu barışını bozmak gibi önemli bir başlık altında düzenlenen ve inanç özgürlüğünü korumaya yönelik bir madde olan 216 maddedeki cezalar, belirlenen ceza süreleri itibarıyla ertelenebilen ve hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verilebilen suçlardan olup,  bu haliyle caydırıcı olmaktan uzaktır. Bu nedenle maddenin yeniden düzenlenerek caydırıcı hale getirilmesi, özellikle son dönemde kamu barışına ve inanç özgürlüğüne saldırıların artması göz önünde bulundurulursa, bir gereklilik haline gelmiştir.

Editör: TE Bilisim