Diriliş Postası Muhabiri İbrahim Seçkin Talaş/İstanbul

Doğu Türkistan’da yaşanan olaylar maalesef hiç arzu etmediklerini, insanlık tarihinin hiç de şahit olmadığı dramla, zulümle karşı karşıya olduklarını belirten Doğu Türkistan Milli Meclisi Başkanı Seyit Tümtürk, “Ağır bir durumla imtihan ediliyoruz” diyerek Çin zulmünün Müslüman Uygur Türkleri için bir sınav olduğunu dile getirdi. Seyit Tümtürk, Çin zulmüne ilişkin Diriliş Postası muhabirinin sorularını yanıtladı.

Doğu Türkistan 1949 yılında Komünist Çin yönetimi tarafından işgal edildiğinde 70 yıllık bir süre geçtiğine değinen Tümtürk, Müslüman dünyasının sessizliğinin artık bozulması gerektiğini belirterek, sözlerin fiiliyata dökülmesi gerektiğine dikkati çekti. Tümtürk, şu ifadeleri kullandı: “70 yıllık süre içerisinde 67 yılı bizim dayanabildiğimiz, buna karşı direnç gösterebildiğimiz kendimizi muhafaza edebildiğimiz bir asimilasyon süreciydi. Her ne kadar zulüm asimilasyon politikasına dönüşmüş olsa da biz inançlarımızla, kimliğimizi kendi milli ve manevi değerlerimize sımsıkı sarılarak gelmiştik. Son 3 yıldır, yani 2016 yılında Tibet’te rahiplerin kendisine yaklaşabilene kadar varabilecek antidemokratik zulüm politikalarıyla ün yapmış Çin Komünist Partisi tarafından Doğu Türkistan’a bölge valisi olarak atanan Çin Çenko’nun iktidarı var.”

Çin gibi nüfusu kalabalık rejim olarak yalnız bir ülkede terörden söz etmek mümkün müdür?

Tibet’i örnek alarak yaptığı sert, acımasız kuralsız bir zulüm politikası icra etti ki özellikle kamplar ve cezaevleri adeta bütün insanları tecrit eden, bütün insanları zapturapt altına alan bir yönetim. 2012 yılında iktidara gelen Xi Jin Ping, Çinli demokratları umutlandırdı. Batı eğitimi almış olması, batı ekolünü temsil ediyor olması demokratik açıdan bir eşitlik, bir adalet, bir açılım getirir beklentisi vardı. Tam tersi uygulandı. Özellikle azınlık milletlerin bulunduğu Doğu Türkistan ve Tibet’te ilk açıklamaları teröre karşı sert darbe gibi söylemler oldu. Kapalı rejimde terörden söz etmek mümkün değildir. Çünkü ne fikir hürriyeti ne vicdan ne de toplanma/gösteri hürriyetinden söz etmek mümkün değildir. Olsa olsa devlet teröründen bahsetmek gerekir. Çin Komünist yönetimi bunun en bariz örneğidir.

ÇİN İSTİHBARATI PROJESİ

İslam’ın en mutedil yaşandığı yerdir. Özellikle Hanefi/Maturidi, yani ehl-i sünnet İslam’ıdır. Radikalizmden, terörizmden her türlü aşırıcılıktan uzak, en barışçıl, en hoşgörülü yaşandığı bir coğrafyadır. Burada Çin yönetimi hem inanç hem de milli kimliği yasaklayarak asimilasyon politikasına tabi tutuyor. Namaz, hac, oruç ibadetinin engellenmesi, Kur-an eğitimi engellenmesi, zorla oruç açtırılması için operasyonlar yapılıyor. Bırakın ibadeti dini semboller terörizmin birer aracı haline getirilmiş durumdadır. Çin tarafından ezan sesi, Kâbe görüntüsü ya da telefondan ‘Selam ün aleyküm’ sözü, radikal İslami terörist olarak cezalandırmanız için geçerli bir sebep oluyor. Bütün bunlar Doğu Türkistan’da bazı kişilerin sözüm ona İslam’ı savunan radikal grupların insan devşirmesine neden oluyor. Buna Çin müsaade ediyor. Çin istihbaratının projesidir.

Sınır güvenliğinin en üst noktada olduğu Çin’de nasıl olur da binlerce Doğu Türkistanlı Tayland, Kamboçya, Vietnam gibi Güneydoğu Asya ülkelerine kaçabildi. Çin’in Doğu Türkistanlılar’ı illegal, hukuk dışı zemine çekme operasyonu olduğunu söylesek de bu oyunu bozamadık. Radikal grupların cennet, şehadet vaatleri daha ilgi çekici geldi. Çin, Suriye ya da başka ülkelerdeki Doğu Türkistanlı Müslümanlar’ı afişe ederek El kaide, DAEŞ, Taliban gibi terör örgütlerinin yandaşı olarak dünya kamuoyuna algı ve ötekileştirme operasyonu gerçekleştirdi.

MİLLİ MANEVİ DEĞERLERİN GARANTİSİ YOK!

Çin’in Doğu Türkistan’da asimilasyon politikasının bir parçası olarak ‘ev aletine barkod’ sistemini duymuştum. Çin, farklı bir eziyette bulunuyor mu?

Satır, nacak, keser vb. her türlü aletin barkod sistemiyle 7/24 izlendiği bir yer olan Doğu Türkistanlılar’ın hayatı Birleşmiş Milletler(BM) rakamlarına göre kamp ve cezaevinde 1 milyondan fazla Müslüman Uygur Türk’ünün bulunduğu bir ibare vardır. Hatta Avrupa Konseyi, bu kampları kapatarak, Uygur Türkleri’ni serbest bırakması yönünde Çin’e tavsiye kararı yayınladı. Bize göre bu sayı en az 5 milyondur.

Asimilasyon için Doğu Türkistanlı ailelerin evlerine resmi sayılara göre 1,5 milyon Çinli memur gönderildi. Böylece ahlaksızlığı da uygulamaya koydu. Karşı çıkan kızlarımız da ‘radikal, terörist, dinci, vatan haini’ olarak cezalandırılıyor. Bazı kardeşlerimizin kendi canlarına kıymak için fetva talebi bile zaman zaman bize ulaşıyor. Ailelerin erkekleri kamplarda cezaevlerine gönderildi. Kamp ve cezaevlerinde komünist, ateist ideolojiyle devşiriliyor.

20-45 yaş arasında Doğu Türkistanlılar’ın kamplarda organları alınarak Çinli işadamların, bürokratların ve siyasilerin organ ihtiyacı karşılanıyor. Bunun dışında petrol babası Arap şeyhlerine ‘helal organ’ diyerek ticarete dönüştürüldü. Dinimizin, kimliğimizin, canımızın, hiçbir şeyimizin garantisi yok. Manevi her türlü değerimiz ayakaltı edilmiş durumdadır.

ULUSLARARASI CAMİADAN TEK SES TÜRKİYE’DEN

Çin’in Doğu Türkistan’da yaşanan zulüm ve asimilasyonuna ilişkin uluslararası kuruluşlar tarafından ‘yaptırım kararı’ için ne gibi çalışmalar yapılıyor?

Çin, BM’nin 5 daimi üyesinden bir tanesidir. BM’de Çin diplomatik her türlü engellemelerine rağmen BM İnsan Hakları Komisyonu’nda Çin’in zulüm ve hukuk ihlallerini gündeme getirdik. BM Evrensel Beyannamesi’nde yazan hakların hiç birinin Doğu Türkistan’da maalesef yoktur. Çin’in etkin gücü, daimi ülke olması karar almayı zorlaştırıyor. Uluslararası bir yaptırım uygulanmış değildir. Kararlar genelde tavsiye niteliği taşıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İSEDAK toplantısında yaptığı konuşmada, Türkistan’a, Myanmar’a, Filistin’e sahip çıkılması için Müslüman dünyaya yaptığı çağrının ardından Türkiye’de bütün siyasi partiler bu açıklamayla bir dik duruşun sözden fiiliyata dökmenin geldiğini ifade ediyor. 15 Aralık’ta Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu bir açıklama yaptı. Türkiye’de iktidar-muhalefet, sanatçı-entelektüel, sporcuların hem fikir olduğu birlik oluştu. Arsenal’de top koşturan Mesut Özil’in yaptığı açıklama, Türkiye ve dünyada geniş yankı uyandırdı. Bu bizi umutlandırdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İslam dünyasına verdiği mesajını, Doğu Türkistan özelinde ancak bütün mazlum coğrafyalar için bir davet TBMM’de ortak bir karar almasını istiyoruz. TBMM İnceleme Komisyonu’nun hukuk ihlali tespitine yönelik bir ekip kurmasını hatta yakınlarını kaybetmiş Türkistanlı kardeşlerimizin de bu ekibe müdahil edilmesini istiyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu çağrısı yüzde 100 karşılık bulacaktır.

Editör: TE Bilisim