Diriliş Postası Muhabiri Vahap Söztutan/İstanbul

31 Mart Yerel Seçimleri ve 23 Haziran’daki yenilenen İstanbul Oylaması’nda Büyükşehir Belediyesi’ni alan CHP’nin makyajı aktı, ‘kirli yüzü’ ortaya çıktı. Korona salgını ile gerçeklerin tüm çıplaklığıyla gün yüzüne saçıldığı dünyada, küresel düzen çökerken; CHP’nin temsilcilerinin oluşturduğu İBB Yönetimi de kendisini saklayamadı. Paralel bağış kampanyaları, yardımlaşma duygusunun fahiş fiyatlardaki “yardım kolileri” ile suiistimal edilmesi, naylon uygulama askıda fatura projesiyle toplanan paraların yandaşlara dağıtılması, son olarak “Fazilet Durağı Olayı” ile skandalların ardı arkası bir türlü kesilmedi.

BUNLARA “ALIŞIN”

Zaten ilk birkaç ay içinde önce iki yaz tatili sonra bir kış tatili ile makamında oturmayan, ülke faydasına olan projeleri ‘temel atmama töreni’ gibi laubalilik ile engelleyen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, bütün pişkinliğiyle tatillerin insani bir ihtiyaç olduğu düşüncesine sığınarak, “Tüm bunlara alışacaksınız. Yeni yönetim trendi böyle. Önce aile gelir” diyerek sel ve deprem ile sarsılmış insanların gözlerinin içine bakarak, ‘aldatılmış’ hissi yaşattı. Oysa seçimlerin hemen öncesinde pembe tablo çizerek, “Her şey ücretsiz olacak. İsraf bitecek” diyerek ortaya çıkan İmamoğlu, seçim sonrası aynı hızda ortadan kayboldu.

TOPLUM SAĞLIĞI ÖNEMSİZ SAYILDI

11 Mart’ta Türkiye’de ilk korona vakası görülmesinden sonra hükümet ivedi adımlar atarak, tüm toplumu ölümcül virüs tehdit ve risklerinden korumak için izole etti. Bir dizi kurallar ile insanların mobilizasyon ve sosyalizasyonu önü alınırken; bir anlamda bulaşı zinciri kırılmıştı. Tâ ki; Fazilet Durağı’ndaki görüntüler ortaya çıkana kadar… İnsanların evlerinde bile aile bireylerinden uzakta durması, odalarında izole olması çağrıları yapılırken; İBB’ye bağlı Ulaştırma A.Ş’nin parlak fikirle sefer sayılarını düşürdüğü otobüslerde yığılmalar yaşandı. İnsanlar sıkışık otobüslerde ölümle burun buruna geldi.

HUKUK KAPILARI YÜZÜNE KAPANDI

Toplumda bir infiale yol açan görüntüler sonrası İBB Sözcüsü Murat Ongun, hükümettekileri suçlarken; bunların “organize” olduğunu ileri sürdü. Yani önceki gün birkaç kişinin bindiği Fazilet Durağı’ndan 10’larca kişinin otobüslere doluştuğu ve ‘yönetim krizi’ oluşturulmak istendiğini savundu. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da yine hükümettekileri hedef göstererek, habercilik değil “partizanlık” yapan FOX TV’de “Lanet olsun böyle siyasete” demiş; utandığını öne sürerek, ‘mağduriyet oyunu’ sergilemişti. İBB Yönetimi ‘hukuk’ kozunu kullanırken; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da ihmâlleri sıralayarak, İmamoğlu’nun ekibinin haksızlığını yüzlerine vurmuştu.

“ŞOFÖR” SUÇLANDI

Peşi sıra olağanüstü olarak toplanan İBB Meclisi’nde yetkiler, CHP’den alınıp Cumhur İttifakı’na ve AK Parti’ye devredilmişti. Ancak Ekrem İmamoğlu ve CHP’lilerin hazımsızlığı bitmedi. Yargı yoluyla tescillenmiş ihmâller zinciri, ‘yenilgi’ olarak kabul edilirken; İmamoğlu, ‘en kolay’ olanı yapıp son olarak Fazilet Durağı Olayı’nda otobüs şoförü Ertuğrul Arslan’ı “suçlu” çıkardı ve işinden etti. Zaten CHP’lilerin eline geçen İBB’den kimler kimler suçsuz yere işlerinden edilmedi ki; daha ilk günlerinde binlerce insanı savunmasız ve haksızca işsiz bırakan İBB Yönetimi, kimlik siyaseti yaparak, ittifak paydaşları ile HDP’nin “terör” sempatizanlarını belediye iştiraklerine doldurdu.

“KULLANIP” ATTILAR

10 yıllarca İstanbul Belediyesi’nde mesai yapan tecrübeli insanlar, bir sabah kapı önüne bahanesiz olarak konulurken; Fazilet Durağı Olayı’ndaki şoför Ertuğrul Arslan’ın da şoförlük sertifikası, güya bağımsız ‘Tahkikat Kurulu’ kararıyla iptal edildi. İBB’ye bağlı Ulaştırma A.Ş ve Otobüs A.Ş’nin aldığı “siyasi karar” ile Arslan, kendisine olayla ilgili herhangi bir soru sorulmadan, savunması alınmadan meslekten uzaklaştırılarak, Ekrem İmamoğlu’nun imajı kurtarılmaya çalışıldı. 29 Mart’taki “kalabalık otobüs” sebebiyle ‘tanık’ olarak yaşadıkları anlattırılan şoför Arlsan’ın sözleri, İBB TV’de makaslanarak, montajlanarak, “maksatlı” şekilde yayınlanırken; bir de iş akdi feshedildi.

AYAK OYUNLARIYLA “SUÇ” İSNAD EDİLDİ

İETT’nin 62 Hattı’nda görev yapan Ertuğrul Arslan’ın prosedür gereği alınan savunma kâğıdı paspas altına atılırken; pandemi dönemindeki yolcu sınırı kurallarına rağmen 47 yolcu alınmasıyla İBB’nin kötülendiği, küçümsendiği, aşağılandığı iddia edildi. Oysa mahkeme kararıyla hem şoför Ertuğrul Aslan aklanmış hem İBB Yönetimi’nin ihmâli teyit edilmiş hem de yetkileri alınmıştı. Hâkim tarafından Ekrem İmamoğlu’nun ‘işçi kıyımı’ sonrası oluşturduğu “tecrübesiz kadro” suçlu bulunurken; şoför, ayak oyunlarıyla ‘suçlu’ çıkarıldı. Sebebi ise İmamoğlu ve Ongun’un Fazilet Durağı’nda ‘organize’ yolcu bindiği iddiasına rağmen; Arslan’ın “Fazilet Durağı’ndan hiç yolcu almadım” beyanı oldu.

KARALAMA KAMPANYASI ‘LİNÇ KAMPANYASI’ OLDU

İETT Şoförü Ertuğrul Arslan kendisini savunduğu ve suçlandığı olayla ilgili bir dahli olmadığını anlattığı için İBB tarafından “kusurlu” görülürken; ‘tanık’ olarak dinlendiği olayda bildiklerini anlatmakla hukuk önünde ‘mesuliyeti’ bulunmasına karşın; Ulaştırma A.Ş’yi kötülediği gerekçesiyle ortada bırakıldı. Arslan’ın topluma mâl olmuş bir olayda, “Medya önünde konuştuğu” iddiası ise yine İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olan İBB TV’ye konuşması, yani “asılsız iddialar” için otokontrol mekanizması olan bir kurumdaki sözleri yüzünden “suçlu” gösterildi. İBB’nin ‘organize’ diye iktidardakileri suçladığı; ancak organize biçimde kendisinin yürüttüğü ‘Fazilet Durağı Olayı’ adeta bir karalama kampanyası olmaktan çıkıp bir kişi için linç kampanyasına dönüştü.

Editör: TE Bilisim