Bir filmde“zaman nedir?” şöyle anlatılıyordu: “Zaman! Zaman! Zaman nedir? İsviçreliler onu imal eder. Fransızlar onu stoklar. İtalyanlar onu arar. Amerikalılar onun para olduğunu söyler. Hindular onun var olmadığını söyler. Benim ne dediğimi bilmek ister misin? Ben zaman bir hırsızdır diyorum.”
Bize göre zaman hayatın ta kendisidir. Zamanı iyi değerlendirmeliyiz. Zira“İki günü eşit olan zarardır.” hadisi her şeyi güzel özetliyor.
Hayata bakıyorum; içimden şöyle bir çığlık yükseliyor:
“Usta savaşçı kaybedeceği savaşa girmez!” Anlatılanlar başka, GERÇEKLE YAŞAMAK bambaşka… Biraz düşünmeye ne dersiniz? Ne kadar az düşünüyoruz! Hayat, yemek içmekten mi ibaret… Nasıl olsa bizim yerimize birileri düşünüyor değil mi: Annemiz, babamız, hocamız, arkadaşımız, sevdiğimiz… Aklıma takılıyor düşünmeyen insanın hayvanlardan ne farkı var?
Velhasıl insan olmak başka, insan kalmak bambaşka, sevmek bambaşka, hedefe yürüyen adam olmak bambaşka, düşünmek bambaşka, kaybetmek bambaşka, kazanmak bambaşka…
ZAMAN “YILDIZLARI TOPARLAYABİLMEKTİR.”
Nasıl mı?
BAMBAŞKA…
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethi için hazırlıklar sürerken kendisini caydırmaya çalışan elçilere verdiği yanıt: “İmparatoruna söyle, bizim elimizin ulaştığı yerlere onların hayalleri bile ulaşamaz!” Gemilerin karadan yürütüleceğini söylerken, “İmkânın sınırını görmek için imkansızı denemek lazım. “Ya ben İstanbul’u alırım ya da İstanbul beni…” Ve yaşam pusulası “BİZ TOPRAKLARI DEĞİL GÖNÜLLERİ FETİH ETMEYE GİDİYORUZ.”
“Fatih Sultan Mehmet, dünyanın dört bir tarafından yaratıcı, şair, ressam, düşünür, filozofları bir araya topluyor. Amerika’nın ortak başarı sırrı nedir? Aslında “Yıldızları toplamak.” Osmanlı İmparatorluğu’nun ve bugün Amerika’da o buluşları yapanlar Amerikalılar mı? Hindular, Türkler, Çinliler, Ruslar, SIR, “Yıldızları toplayabilme yeteneği”. Osmanlı İmparatorluğu bunu zamanında böyle yapmış. Şimdi Amerika yapıyor.”
BAMBAŞKA…Bir bilgeye sormuşlar, ‘en mutlu insan kimdir’ diye. ‘Dağdaki çobandır’ demiş. Neden diye sormuşlar. ‘Çünkü insan bildikleriyle yaşar. Çobanın bildikleri koyunları ve çevresiyle sınırlıdır. Kendisini mutsuz edecek veya kafasını karıştıracak fazla bir bilgiye sahip değildir… Ama diğerleri öyle mi?’ der.
Yani gönlün değişirse dünyan değişir: Ateş olmazsa kaynar mı kazan? Sen oflaya, puflaya pişeceksin… Bir tek ipek mendil
için 100 ipek böceği can verir!” ya sen sıkılmadan nasıl olgun insan olacaksın?
ÇALIŞMAK, ÜRETMEK, ZAMANI İYİ YÖNETMEK, SABIR VE MÜCADELE ETMEKTEN BAŞKA YAPABİLECEĞİMİZ BİR ŞEY YOK! Freud dayı demiş ya; “İlham perileri bana gelmeyince, ben onlara gidiyorum.” Aynen öle.
Kısacası BÜYÜK RESMİ GÖRMELİYİZ: “HEDEFE YÜREYEN ADAM OLMALIYIZ.”
Not: Salı (7 Mart 2017) günü saat: 16:00’da TRT Diyanette Ayşe ÇAĞLAYAN Hanımefendinin sunduğu“Şimdi Ne yapmalı?” Programınakonuk olacağım. Geleceğin trendlerini, algı yönetimini ve Türkiye’nin Kahramanlarını konuşacağız. Bekleriz efendim.
Uğur Işılak diyor ya;
Ne hakim, ne savcı, ne de doktor ol Hedefe yürüyen adam ol yeter Çıksa da önüne bin bir türlü yol Hedefe yürüyen adam ol yeter.
***
Elbet seni hakir görenler olur Kınayanlar olur, yerenler olur Vazgeç diye akıl verenler olur Hedefe yürüyen adam ol yeter.
***
Kararlı ol, kim ne ederse etsin Düşmana el salla kör dövüş bitsin Sonsuza talipsen aldırma gitsin Hedefe yürüyen adam ol yeter.
***
Engeller çıkarsa pes etme sakın Ölümüne giden bir tavır takın Kışlar bahar olur, uzaklar yakın Hedefe yürüyen adam ol yeter.
***
Şu sahte dünyada gözün kalmasın Dışın alsa bile için almasın Makamın, şöhretin varsın olmasın Hedefe yürüyen adam ol yeter.
***
Garibi, mazlumu üzen değişmez Ezilen değişmez, ezen değişmez Lafazanlık ile düzen değişmez Hedefe yürüyen adam ol yeter.
***
Bir çınarsın, kimse bükemez seni İstediği yöne çekemez seni Hesaplar, planlar yıkamaz seni Hedefe yürüyen adam ol yeter.
***
Mertlik ve dürüstlük hileyi yener Yalancının mumu yatsıda söner Mutlaka bu devran tersine döner Hedefe yürüyen adam ol yeter.
***
Abbovvvv: Damar bir şiir… :)))) Hedefe yürüyen adam olmak tüm mesele bu! SİZİN HEDEFİNİZ NE? HANGİ HEDEFE YÜRÜYORSUNUZ… Bi düşünü verin gari ?
Yazar: Harun Emre Karadağ
