Fatih Ketancı, Ankara İskitler’de bulunan bit pazarında dini hayat ve kültüre dair eşyalar ararken 1978 tarihli iki tane “Hac Günlüğü” bulmasıyla başlayan yolculukta, Türkiye’ye ait Hac geleneklerini ortaya çıkarmayı hedefliyor.

Kur’an tilavetiyle kendine hayran bırakmıştı | İmam olmak istiyor

Kültür Sanat

Habere Git

Ketancı, şu ana kadar yaklaşık 200 kartpostal, 100 orijinal fotoğraf ve 600 obje biriktirdiği “Hac Hatırası” hikayesini, karşılaştığı ilginç anıları ve gelecek planlarını anlattı.

Çocukluğundan beri bir şeyler toplamaya meraklı olduğunu belirten Ketancı, Hac’la ilgili hikayesinin 2014’teki 10 günlük Hac vazifesi esnasında başladığını söyledi.

HAC ANILARINI TOPLAMAYA 3 YIL ÖNCE BAŞLADI

Ketancı, daha sonra kutsal topraklara tekrar gitmeyi çok arzu ettiğini fakat nasip olmadığını dile getirerek, “Uzun süredir hafta sonlarını bit pazarlarında gezerek değerlendiriyordum. 3 yıl kadar önce bit pazarlarında Mekke, Medine fotoğraflarıyla karşılaşmaya başladım. Orada karşılaştığım satıcıların bir kısmı çok ihtimam gösteriyordu bu fotoğraflara. Kutsal, kıymetli saydıkları için bunları mümkün mertebe bel üstünde tutmaya gayret ediyorlardı. Hacca tekrar gitmek nasip olmadı ya ‘Bunlar kıymetli hatıralar, ben bunları toplamaya başlayayım.’ dedim.” ifadelerini kullandı.

Elinde benzeri materyaller bulunan kişiler paylaşabilir diye Hac hatıralarını sunmaya başladığına değinen Ketancı, konu üzerine okumalar da yaptığını dile getirdi.

“İNSANLAR HAC HATIRALARINI PAYLAŞTIKÇA GÜZEL HİKAYELER ÇIKTI”

Ketancı, özellikle Hac yasaklarının kalktığı döneme dair az sayıda malumat bulunduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

“Son bir senedir arkadaşlarımla otururken veya yaşça büyüklerin olduğu bir mecliste bulunduğumda bu meseleyi de gündem etmeye başladım. İnsanlar kendi evlerindeki Stereoskopik dürbün, fotoğraf, misk kutusu gibi birtakım şeyleri bana hediye etmeye başladı. ‘Sen madem bu işle ilgileniyorsun, sende durması daha güzel olur.’ diyerek getiriyorlardı. ‘Hac Hatırası’ sayfası vesilesiyle de şöyle güzel bir şey oldu. Kendi paylaştığım hikayelerin yanında ara sıra da takipçilerden kendi büyüklerinin hikayelerini paylaşmalarını rica ettim. Özellikle bu salgın günlerinde bunu birkaç defa talep ettim. ‘Madem evlerdeyiz, bu günleri biraz daha değerlendirip aile büyüklerinizle konuşsanız da onların Hac hatıralarını bizimle paylaşsanız.’ dedim. Bu vesileyle insanlar hem kendi hikayelerini hem de aile büyüklerinin hikayelerini paylaşmaya başladılar. Böylelikle çok güzel hikayelerle karşılaştık.”

Hafızlıklarını online eğitimle tamamladılar

Kültür Sanat

Habere Git

“HAC HATIRASI SERGİYE DÖNÜŞECEK”

Ketancı, odaklandığı şeyin “halkın Haccı” olduğunu ve bu iş vesilesiyle insanların Hacca olan muhabbetinin artmasını umduğunu vurgulayarak, “Hac 20. yüzyıla kadar, daha çok, imkanı geniş belli başlı kimselerin yapabildiği bir ibadetti. Onlardansa daha sıradan fakat oranın aşkıyla yanıp tutuşan insanların hikayesini anlatmak, onu ortaya çıkartmak gibi bir niyetim var.” dedi.”

Ketancı, şu ana kadar 200 civarında kartpostal, 100 civarında orijinal fotoğraf ve 600’ün üzerinde de obje topladığını aktararak, şunları kaydetti:

Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan hüsn-i hat sanatını dünyaya tanıtacak kısa film

Kültür Sanat

Habere Git

“Birinci Dünya Savaşı esnasında, 1917’de Hac yollarının tehlikeye girmesi ve sonrasında ekonomik nedenlerle Hac imkanı ortadan kalkıyor ve 1947’ye kadar Hacca gitmek yasaklanıyor. Buradan, muhtemelen az sayıda insan çeşitli yollarla gidebiliyor ama kafileler halinde Hacca gitmek mümkün olmuyor. 1947’de ilk defa serbestlik geliyor ama 1948’de yasaklanıyor, 1949’da tekrar serbest bırakılıyor. O dönemde Hacca giden birini bulmak belki de artık mümkün değil ama 1950’lerde ilk defa Hacca gitmiş birileri hala var ve hayattalar. Bu insanlar anılarını, hikayelerini yazmamışlar. Aslında ben bu salgın günlerinden önce böyle bir sözlü tarih çalışmasına başlamıştım. Yani bu insanlara ulaşıp hikayelerini, yolculuklarını konuşmak, hikayelerini dinleyerek bu bilgilerden yola çıkıp özellikle o ilk on, yirmi yıla ilişkin bir kaynakça oluşturmak arzusundaydım. Bununla alakalı birtakım fotoğraflar, evraklar, objeler vs. topladım. Bunları ileride bir sergiye dönüştürmeyi çok istiyorum. Bununla ilgili ilk adımı da atmış bulunmaktayız.”

Soğuk bir şubat günü Ankara İskitler’de bulduğu Banka emeklisi Erdoğan Amcanın Hac albümlerinin sosyal medyada gördüğü ilgiden bahseden Ketancı, kendisi için de özel bir yeri olan Erdoğan Amcanın güzel huylu, çok latif birisi olduğunu, ayrıca albümleri kendi yapacak kadar yetenekli, becerikli bir insan olduğunu ifade etti.

Osmanlı Devleti’nde salgınlara karşı tedbir uygulaması: Kabe-i Muazzama’nın örtüsüne karantina

Kültür Sanat

Habere Git

“HAC ALBÜMÜ OKUYANLARI HAC YOLCULUĞUNA ÇIKARIYOR”

Ketancı, Erdoğan Amcanın farklı içeriklerde altı tane albüm yaptığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:

“Dört tane albümde şehir kartpostalları, Türkiye’nin şehirlerinden, ilçelerinden kartpostallar var. İki tanesinde de 1978’de eşiyle birlikte yaptığı yolculuğun hikayesini anlatıyor. Bir tanesi başından sonuna Hac yolculuğu, diğeri de Suudi Arabistan’ın coğrafyası, botaniği üzerine bir albüm. Şöyle düşünün; albümde mesela bir tane kartpostal var, Suudi Arabistan çöllerindeki çiçeklerin olduğu bir kartpostal. O kartpostalın yanında Erdoğan Amca o çiçeklerin Latincelerini yazmış. Son derece sıra dışı bir durum.”

Albümün ilk sayfasından son sayfasına gelindiğinde bir Hac yolculuğu yapmış gibi hissedildiğini anlatan Ketancı, “Erdoğan Amca o kadar kıymetli bir şey yapmış ki, sanki Allah o şeyin kaybolmasına müsaade etmemiş. Ben buradan kendime bir pay çıkartmıyorum ama şunu düşünüyorum; ‘Eğer ben onu almamış olsaydım muhtemelen onu satın alan kişi kartpostalları kesip tek tek kartpostal olarak satacaktı.’ Dolayısıyla defter ortadan kaybolacaktı.” dedi.

Editör: TE Bilisim