Diriliş Postası Muhabiri İbrahim Seçkin Talaş/Ankara

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Moskova’da yaklaşık 6 saat süren görüşmesinin ardından İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi için ateşkes kararı çıktı. Taraflar, Suriye’nin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne olan taahhütlerini yinelerken iki ülkenin Dışişleri Bakanları gece yarısı başlayan ateşkese ilişkin muhtırayı okudu.

Muhtıraya göre, Türkiye ve Rusya terörizmle mücadele ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nce ‘terörist’ olarak tanımlanan grupların ortadan kaldırılmasına ilişkin kararlılık ortaya koyarken sivillerin ve sivillerin bulunduğu yerlerde altyapının hedef alınmasının mazur görülemeyeceği yönünde karar aldı. Suriye’de yaşanan iç savaşın askeri çözüm olamayacağı taraflar tarafından muhtıra metnine yansıtılırken taraflar tarafından ihtilafın yalnızca Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde, BM kolaylaştırıcılığında BMGK 2254 Sayılı Kararı’yla siyasi süreçle sona erebileceğinin altı çizildi.

İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde temas hattı boyunca askeri faaliyetler 00.01’den itibaren durduruldu. M4 Karayolu’nun kuzeyinde ve güneyinde 6’şar kilometre derinlikte güvenli bir koridorun tesisi noktasında mutabık kalınırken güvenli koridorun işleyişine dair esas ve usuller, Savunma bakanlıklarınca 1 hafta içerisinde belirlenecek. Türk/Rus ortak devriyeleri 15 Mart 2020’de M4 Karayolu’nun Trumba’dan Ain Al Havr’a kadar olan kesimi boyunca gerçekleşecek.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Moskova’da görüşmesinin ardından İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi için çıkan mutabakat muhtırasını, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi (AYBÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, Diriliş Postası’na değerlendirdi.

Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin

BIÇAK SIRTI DİPLOMATİK SÜREÇ

Bilgin, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ne ilişkin Moskova’da Türkiye ve Rusya liderlerinin görüşmesiyle oluşan mutabakata dair şunları söyledi:

“Kısaca Moskova Mutabakatı değerlendirilecek olursak, uzlaşmayla sonuçlanmış ve ateşkes ilan edilmiştir. Türk-Rus ilişkileri küçük hesaplara ya da İdlip meselesine kurban edilmemiş sağduyu ve aklıselim galip gelmiştir. Çok zorlu ve kritik geçen 6 saatlik tabiri caizse bıçak sırtı bir diplomatik süreç yaşandı.”

Protokol metninin birinci maddesinde, 6 Mart 2020 tarihi itibariyle ateşkes ilanının kabul edildiğine değinen Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, ikinci maddenin insani krizin önlenmesi, sivillerin korunması ve ihtiyaç sahiplerine yardım yapılmasına olanak tanıdığını ifade etti. Bilgin, “Yine bu madde çerçevesinde Suriye Krizinin ülkenin toprak bütünlüğünün sağlanması için BM Cenevre Görüşmeleri kapsamında barışçıl bir çözüme kavuşturulması gereği belirtildi” dedi.

Muğlak durumlar var

Ateşkesin hem Türkiye hem Rusya hem de rejim için önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hacı Mustafa Eravcı, ikinci ve üçüncü maddelerin sahada, Mayıs 2019’da başlayan Ocak 2020 ile artan Rusya ve rejim saldırılarının yoğunlaştığı M4 Karayolu’nun güvenliğiyle ilgili olduğuna işaret etti. Prof. Dr. Hacı Mustafa Eravcı, M4 Karayolu’nda Türk-Rus ortak devriyesinin İran destekli milislerin ve rejimin yanı sıra radikal örgüt kabul edilen gruplar tarafından ateşkesi bozacak hareketlere karşı kontrol mekanizması oluşturduğunun altını çizdi. Eravcı, “Rusya’nın İdlib’de 4 milyon insana ‘terörist’ yaklaşımı var. Dolayısıyla taraflar arasında görüş ayrılığı bulunuyor. Astana ve Soçi mutabakatlarına ilişkin muğlak durumlar var” diyerek sözlerini noktaladı.

Üçüncü maddenin ise, M-4 Karayolu’nun kuzey ve güney kısımlarında Trumba’dan (Serakib’in 2 kilometre Batısı) AynelHavra’ya kadar olan bölgede altışar kilometrelik güvenli bir koridor temin edilebileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Bilgin, şu ifadeleri kullandı: “Bu maddeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde ikinci madde ile Türkiye’nin talepleri karşılanırken üçüncü maddenin ise Rus talepleriyle ilgili olduğu görülmektedir. Türkiye’nin temel hedef ve tezlerinden birisi, İdlip’te insani dramın önlenmesi ve mülteciler için bir güvenlikli bir bölgenin oluşturulmasıydı. Bu gerçekleşmiş oldu. Rusya ise, Lazkiye’de bulunan Himeymim hava üslerine yapılan saldırıların önlenmesini talep ediyordu ki bu talep İdlib’in kuzey ve güneyinde oluşturulacak olan güvenli bölge ve Türk-Rus devriye görevinin icrasıyla yerine getirilmiş oldu.”

Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, “Moskova mutabakatı genel hatlarıyla değerlendirildiğinde bunun bir uzlaşma metni olduğu görülmektedir. Mutabakatta belirtilmeyen Türk askeri gözlem noktalarının durumu, güvenli bölgenin nasıl oluşturulacağı konuları ise sonraya bırakılmıştır. Türk ve Rus askeri heyetleri önümüzdeki 7 gün süre içinde bu konuları görüşecektir” diye konuştu.

Prof. Dr. Hacı Mustafa Eravcı

GÖÇ KRİZİ KAPIDAN DÖNDÜ

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hacı Mustafa Eravcı ise İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi için çıkan mutabakat muhtırasına ilişkin, “3 maddelik mutabakat sahadaki mevcut statünün tescillenmesini veyahut bu mutabakatın sahaya göre şekillendiğini gösteriyor. Bu mutabakatı madde madde ele alırsak daha doğru bir yaklaşım sergilemiş oluruz” değerlendirmesini yaptı. Prof. Dr. Hacı Mustafa Eravcı, birinci maddeyle sınıra dayanan 1,5 milyon Suriyelinin göç ihtimalinin ortadan kalkmasının sağlanacağını söyledi. Eravcı, “Türkiye barındırdığı 4 milyon Suriyeliye eklenecek 1,5 milyon Suriyelinin oluşturacağı sorunlarla karşı karşıya kalacaktı. Ateşkes süreciyle bir defa bu ortadan kalktı. Bu bağlamda ateşkes önemlidir. Hiç bir şey insan canından ve kanından daha değerli değildir” diye konuştu.

Editör: TE Bilisim