Diriliş  Postası Haber Müdürü Muhammed Şimşek

Marmara depreminde devletin operasyonel gücü felç olmuştu. Elazığ depreminde ise devlet ve millet tek yürek olurken yaralar hızla sarıldı. Depremin duyulduğu ilk dakikadan itibaren harekete geçen bakanlar soluğu bölgede alırken 81 ilin kamu ve sivil toplum kuruluşları şehre yardım yağdırdı

1999’da Türkiye’nin yaşadığı travma binlerce insanın hayatını karartırken bugün Elazığ’da yaşanan 6,8’lik depremin ardından yürütülen çalışmalar ülkemizin göğsünü kabarttı. Felaketin yaşandığı daha ilk dakikadan itibaren devlet refleks göstererek bölgeye tüm imkânlarını seferber ederken başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere ilgili bakanlar depremin merkezine gitti.

Oysa Marmara depreminin merkez üssü Gölcük’e günlerce yardımlar ulaştırılamazken dönemin Başbakanı Ecevit’in yardımcılarının kurduğu “Ecevit’i uyandırmaya kıymadık” cümleleri milletin yüreğini dağlamıştı. Bugün bu iki fotoğraf arasındaki büyük fark Elazığ depremiyle kendi ortaya koydu.

İLK SAATLERDE ORADAYDILAR

Merkez üssü Elazığ’ın Sivrice ilçesi olan depremden Malatya başta olmak üzere bir ilde büyük hasar oluştu. Acı gelişmeyi haber alır almaz İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca soluğu deprem bölgesinde aldı. Bakanların bölgeye gitmesiyle an be an bölgeden bilgileri alan Cumhurbaşkanı Erdoğan ise depremin sabahında Elazığ’a giderek çalışmaları yerinde inceledi.

UYANDIRMAYA KIYAMAMIŞLARDI

Ancak acısı hafızalarda hala çok taze olan 7,2 şiddetindeki Marmara depreminin yaşandığı gece koca bir bölge yerle bir olurken dönemin Başbakanı Ecevit’e ulaşılamıyordu. O saatlerde uykuda olan Ecevit’e yardımcıları haber vermemeyi tercih etmişlerdi. Ecevit depremi sabah saatlerinde öğrenmiş ve yardımcıları bu durumu ‘Uyandırmaya kıyamadık’ gibi trajikomik cümlelerle özetlemişti.

GÖRÜLMEMİŞ ACZİYETE SON

1999 yılında binlerce insanın evinin başına yıkılmasına yol açan Gölcük depreminde görülmemiş bir acziyet tablosu sergileyen devlet kurumlarının, deprem bölgesine ulaşması günler almıştı. Geçen onca zamana rağmen bölgeye hiçbir lojistik desteğin sağlanamaması ve kurtarma ekiplerinin günler sonra bölgeye gitmesi tam bir fiyaskoydu. Devletin operasyonel kabiliyeti felç olmuştu. Halk tamamen kendi imkânlarıyla arama kurtarma faaliyetleri sürdürürken hükümet bölgeye bir darbeli matkap dahi gönderemeyecek kadar acziyet içindeydi.

İnsanların afet bölgesinde canhıraş çığlıklarla sağa sola koşturduğu ve enkaz altından imdat çığlıklarının geldiği dakikalarda İstanbul ve Ankara’dan çıt çıkmıyordu. İstirahate çekilen Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Etiler’deki evindeki elektrik kesintisi yüzünden kendisiyle irtibat koptuğu için açıklama yapamamış Başbakan Bülent Ecevit ise büyük felaket karşısında küçük bir açıklama yaparak “Milletimize geçmiş olsun” demekle yetinmişti.

Ölü sayısını halktan gizleyen hükümet önce 15 bin rakamını açıklarken bu rakam daha sonra 18 bin olarak revize edilmişti. Ancak kamuoyu gerçek rakamı bakanlık tarafından verilen 45 bin adet “ceset torbası” siparişi üzerinden öğrendi.

BUGÜN İSE ANINDA MÜDAHALE

Elazığ’da yaşanan 6,8’lik depremin hemen sonrasında arama ve kurtarma ekipleri bölgeye sevk edildi. Cumhurbaşkanlığı ve AFAD’ın koordinesinde ülkenin dört bir tarafından yardımlar saatinde deprem bölgesine ulaştı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, depremin ilk saatlerinde deprem bölgesine giderek incelemelerde bulundu. Daha sonra ise Elazığ Valiliğinde basın toplantısı düzenlendi. Başkan Erdoğan, Elazığ’da depremde hayatını kaybeden anne ile oğlunun cenaze törenine katıldı. Erdoğan daha sonra Sivrice’de incelemelerde bulundu. Erdoğan, Malatya’da da süratle adımların atılacağını açıkladı.

İLK SAATLERDE LOJİSTİK DESTEK

Deprem bölgesine yardımlar yurdun dört bir yanından gelmeye devam ediyor. Şu ana kadar 8 bin 965 çadır, 17 bin 188 yatak, 34 bin 595 battaniye, 524 yastık çarşaf seti, 1563 ısıtıcı, 4 mobil mutfak, 2 sahra mutfak kiti, 7 ikram aracı yönlendirildi. Ayrıca bölgeye AFAD, JÖAK, STK, UMKE VE İtfaiye ekipleri başta olmak üzere 3530 personel ve 499 araç takviyesi yapıldı.

17 AĞUSTOS’TA KIZILAY KAPALIYDI

Marmara depremi sırasında umutların bağlandığı Kızılay’da kaos yaşanıyordu. Zira dönemin Kızılay Başkanı olan eski CHP Milletvekili ve İnönü hükümetinin Sağlık Bakanı Kemal Demir her fırsatta balolar tertiplediği Ankara Oteli’nin süitinde olup bitenleri sadece televizyondan izlemekle yetiniyordu. Öyle ki deprem bölgesine gıda, giyim ve temizlik gibi ihtiyaçları ulaştırmak üzere seferber olan vatandaşların kapısına gittikleri Kızılay’ın İstanbul şubeleri kapalıydı. Afet bölgesine yakın bölgede ilk başvurulan depolardaki içler açıcı manzara görenleri dehşete düşürmüştü. Çünkü çoğu boşaltılmış depolardan 17. Yüzyıldan kalma sahra çadırlarından başka elle tutulur hemen hiçbir şey çıkmamıştı. Zaten günün kayıtlarına kayıp diye not düşülen modern ekipmanlar ve ihtiyaç malzemeleri sonraki yıllarda “Kızılay yolsuzluğuyla” anılacaktı.

Türkiye’nin kriz yönetme becerisi

Marmara depremindeki görülmemiş acziyet yerini üst düzey kriz yönetme becerisine bırakmış durumda. Zira Elazığ’da yaşanan deprem bütün Türkiye’nin yüreğinde aynı acıya dönüşürken devlet ve millet tek yürek olarak kendi yaralarını el birliğiyle sarmayı bildi. Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir kriz yönetme becerisiyle ortaya atılan devlet ve millet eliyle varlık gösteren kuruluşların hepsi, elini yıkılan betonların altına koyarak vatandaşının üzerindeki enkazı kaldırdı. 6.5 şiddetindeki depremin vurduğu şehirde camiler, okullar, kışlalar, spor salonları, KYK yatakhaneleri, devlet misafirhaneleriyle tren vagonlarına varıncaya kadar her yer dışarıda kalan vatandaşlara sığınak oldu. AFAD ve Kızılay’ın başını çektiği tam 16 STK organize olarak bölgedeki afetzedelerin yardımına koşarken depremin duyulduğu ilk dakikalardan itibaren çevre ilerden yardım konvoyları şehre ulaştı. Bölgede binlerce aile daha önce yüzünü görmedikleri insanlara evlerini açtı. 81 ilin yerel yönetimleri destek mesajları ve kampanyalarıyla seferberliğe katılırken Türkiye bütün dünyaya felaketler ve krizler karşısında tek yürek olmanın ne demek olduğunu gösterdi. Neticede Türkiye olarak hiçbir ülkede görülmeyen kriz yönetme becerisiyle deprem karşısında devlet ve millet bir birine sarılarak ayakta kalmayı başardı.

Editör: TE Bilisim