Ankara Şehir Hastanesi Psikiyatri Kliniği Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Erol Göka, geçmişte yaşanan büyük küresel salgınların yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından çok daha öldürücü ve can yakıcı olduğunu, buna rağmen unutulduğunu anlattı…

Tarihte yaşanan diğer küresel salgınlara karşın Kovid-19’un psikoloji, yaşam ve düşünme tarzları üzerindeki etkilerinin daha kalıcı olacağını ifade eden Göka, ‘Kovid-19 salgını Çin’in Wuhan’ından başlayarak her gün adım adım önce gözümüzün içine sonra ülkemize ve evlerimize girdi. Her yeni enformasyonla anbean zihinlerimizde büyüyen travmatik bir oyuk oluşturdu. Kolayca iyileşmeyecek, salgın hangi biçimi alırsa alsın etkisi sürecek, bırakın hemen unutmayı, benzeri her tehlikede yeniden varlığını hissettirecek, canımızı acıtacak bir oyuk…’ ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Göka, günlük hayattan psikolojiye kadar birçok şeyin artık salgından önceki zamanlardan farklı olacağını anlatabilmek için ‘yeni normal’ tabirinin kullanıldığını belirterek, şöyle devam etti:

‘Yeni normal, sadece maske, mesafe ve temizlik diye formüle ettiğimiz tedbirler zinciri değil. Bu zincirle hayatımızın her alanında birçok değişiklik olacak. Eğitim, büyük ölçüde yeniden yapılanacak, eğlence, yeme-içme, seyahat, sinema, tiyatro, spor mekanları fiziksel mesafe kuralına göre düzenlenecek, turizm uzun süre eski düzenine kavuşmak için yeniliklere zorlanacak. Çevreci girişimler, çevreyle uyumlu ulaşım ve araçlar ilk anda artacak ama bunun uzun süreli olacağını sanmıyorum. Aynı şekilde yatay mimari ve kırsala gidiş eğilimlerinde de geçici bir artış olacağını sanıyorum.’

‘Kalabalık ortamlar uzun süre korkuya neden olacak’

Prof. Dr. Göka, insanların artık kontrollü bir sosyal hayat yaşamaya çalışacağını ve bunun her yaş grubunda ve her yerde etkisini göstereceğini savunarak şu ifadeleri kullandı:

‘Fiziksel temas, yabancılarla hemen tamamen yakınlarla kısmen sınırlanacak, selamlaşmaların değişmesi sürecek, tokalaşma belki uzun süre yapılamayacak, sarılma ve yanak yanağa öpüşme ise çok özel bir davranış haline gelecek. Ev ziyaretleri, kalabalık yerlerde buluşmalar azalacak, internetten alışverişler alışveriş merkezlerine tercih edilecek, evden ve esnek çalışma, uzaktan eğitim, görüntülü toplantılar, elektronik imza öne çıkacak. ‘Kalabalıklar’ artık uzun süre korkuya neden olacak, dijital sosyalleşme yöntemleri, internet ve sosyal medya kullanımı artacak. Toplu taşıma birçokları için çekinilecek bir hale gelecek. Yine aynı şekilde ‘Korona ile mücadele edeceğiz derken geleneklerimizden mi olacağız?’ diye asker uğurlama törenleri, nişan, düğün merasimleri, cenaze taziyeleri, mevlit ve özel toplantılar gibi topluluk davranışlarından bir türlü vazgeçemediğimiz durumlar söz konusu.’

‘Komplike matem tehlikesine karşı önlem alınmalı’

Prof. Dr. Erol Göka, sadece ölümlerin değil, bu süreçte hastalanan, Kovid-19 hastalığına yakalanan, sosyoekonomik durumlarında ciddi sarsıntılar geçiren, evlenemeyen, hayat planları aksayan binlerce insanın kayıplarının da ‘matem’ tepkisi içinde düşünülmesi gerektiğini vurguladı.

Yas tutabilmenin, sağlıklı bir psikolojinin de en önemli işaretlerinden birisi olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Göka, ‘Salgın tehlikesi azalır azalmaz hızla normalleşme süreçlerine geçmeye çalışmamızı, matemlerin komplike hale gelmemesi için normalleşmeyle birlikte sanki kaybımız yeni olmuş gibi mezar ziyaretleri yapmayı, taziyeler düzenlemeyi, psikolojik yardım için başvurmayı, ekonomik ve sosyal kayıpları toplumsal dayanışma ile el birliğiyle aşmaya çalışmayı öneriyorum. Yapılamayan düğünlerin yerine ikame olabilecek eğlenceler tertip edilmesini tavsiye ediyor, aksi takdirde yapılamayan düğünlerin bile hatıralarımıza bir hüzün hali olarak yerleşebileceğine dikkati çekiyorum.’ diye konuştu.

Küresel salgının psikolojilerde çok ciddi etki yaptığını, psikolojinin içinde adeta bir ‘protez bölüm’ açıldığını aktaran Prof. Dr. Göka, ‘Sanıyorum psikolojilerimizde açılan bu protez bölümü, salgın sonrasında da uzun süre muhafaza edeceğiz, sanki salgın veya bir salgın ihtimali varmış gibi yaşamayı ve davranmayı sürdüreceğiz.’ değerlendirmesinde bulundu.

‘Pandemi döneminde aile içi çatışmalarda artış gündeme geldi’

İnsanları en temel varoluşsal gerçekliklerinden olan sosyalleşmeyi kısıtlayarak yaşamaya zorlamanın birçok psikolojik soruna neden olacağının önceden de bilindiğini ifade eden Prof. Dr. Göka, sözlerini şöyle sürdürdü:

‘Salgın sırasında, uzun süre evde kalmaya, belli sınırlar içinde kalarak davranmaya zorlanmaya bağlı öfke, gerilim ve iletişim problemlerinde, aile içi çatışmalarda artış gündeme geldi. Bu sorunlara bağlı olarak önceden ruhsal rahatsızlığı bulunanların rahatsızlıkları alevlendi. Nasıl virüsü her bünye kendi gücüne, bağışıklık potansiyeline bağlı olarak karşıladıysa pandemiyle de her psikoloji kendi imkanlarıyla baş etmeye çalıştı. Kaygılı kişilik yapısına sahip bulunanların takıntılı ve şüpheci tepkileri çoğaldı. Fiziksel izolasyon sonucunda, insanların dar fiziksel alanları monoton aktivitelerle paylaşmak durumunda kalmaları, ancak internet ve telefonlarla kısıtlı iletişim kurmaları, saatlerce internet ve sosyal medyada belli bir amaç olmadan vakit geçirmeleri, şimdilerde kimse fark etmese de aslında zihinsel ve duygusal becerilerimize zarar verdi. Bu olumsuz durumun ileriye de sarkmaları olacağını daha şüpheci ve komplo teorilerine daha fazla inanır hale gelmemize, insan ilişkilerindeki gerilim ve çatışmaların artmasına, şiddet davranışlarına katkıda bulunacağını tahmin etmek zor değil. İşte böylesine zorlu bir psikolojik baş etme sürecinde insanlar, kendilerine uygun olan rahatlama ve gevşeme yollarına başvurdular. Araştırmalar, maneviyata yönelmenin bu dönemde en çok başvurulan huzur bulma yöntemlerinden olduğunu gösteriyor. İnşallah sandığımdan çokturlar, bir kısım insan da bu süreçte gerçek bir manevi aydınlanma yaşamış, insanın doğası ve insan-insan, insan-tabiat ilişkilerine dair derin kavrayışlar geliştirmiş olabilir.’

Editör: TE Bilisim