Sümeyye Aksu / Ankara / Özel Haber

Dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs (Kovid-19), başta kronik hastalıklara sahip olan kişiler olmak üzere tüm toplumu tehdit etmeye devam ediyor. Kronik solunum hastalıklarına sahip kişilerin ise çok daha tedbirli olması gerekiyor. Bu süreçte kronik akciğer, astım hastalarının dikkat etmeleri gerekenleri Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) Astım ve Alerji Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Zeynep Ferhan Özşeker, Diriliş Postası gazetesine anlattı.

Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) Astım ve Alerji Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Zeynep Ferhan Özşeker

Astım hastalığını, solunum yollarında çeşitli nedenlere bağlı olarak meydana gelen, kendiliğinden ya da bronş genişletici ilaçlar yardımıyla düzelen darlık olarak tanımlayan Prof. Dr. Özşeker, tekrarlayan nefes darlığı, nefes alıp verirken ortaya çıkan hırıltı-hışıltı-ıslık sesi, göğüste baskı hissi ve öksürük gibi belirtilerle hastalığının kendini gösterdiğini belirtti.

ASTIM KONTROL ALTINA ALINABİLİR

Astım hastalarının nefes darlığı, göğüste baskı, sıkışma hissi, nefes alıp verirken ortaya çıkan kedi mırıltısını andırır hırıltı ve hışıltı sesi, öksürük, gece nefes darlığı ya da öksürükle uyanma gibi belirtiler yaşandığını söyleyenÖzşeker, bu belirtilerin tamamının aynı hastada olabileceği gibi bazen birkaç belirtinin de yaşanabileceğini söyledi.

Solunum yolundaki bu daralmaya alerjen tabir edilen maddelerin sebep olduğunun altını çizen Özşeker, “Bunlardan en sık ev tozu akarları ve polenleri, hava kirliliği, sigara dumanı, mesleksel maruz kalınan maddeler, virüs ya da bakterilerle ortaya çıkan solunum yolu enfeksiyonları, solunan tahriş edici maddeler sebep olurlar. Bazen aniden soğuk havaya çıkmak, kayak gibi soğukta yapılan aktiviteler, çok gülmek, çok ağlamak, stres, ani duygu durumu değişiklikleri, spor ya da efor gerektiren işlerden sonra da bu belirtiler oluşabilir” dedi.

Solunum yollarını tıkayan ve nefes almayı zorlaştıran kronik bir hastalık olarak tanımlanan astımın tamamıyla geçmese de tedavi edilebilen ve kontrol altına alınabilen bir hastalık olduğunu dile getiren Özşeker, “Astım hastalığı tedavi ile kontrol altına alınabilir, hastalarımız ilaçlarını doğru ve düzenli kullanırlarsa tamamen sağlıklı kişiler gibi yaşantılarına devam edebilirler. Düzenli doktor kontrollerini ihmal etmemeliler. Çünkü durumlarına göre ilaçlarının dozlarını arttırıp azaltabiliriz. Bu ilaç dozunun ayarlamasını kendileri yapmamalılar. Gereksiz yüksek doz ilaç yan etkiye sebep olabilirken düşük dozda ilaç kullanmak yetersiz geleceğinden ataklara neden olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

PANDEMİ SÜRECİ HASTALIK TANISINI GECİKTİRİYOR

Pandemi sürecinin astım hastalığının tanısını geciktirdiğini söyleyen Özşeker, “Nefes darlığı ya da öksürük şikayeti olan kişiler, ‘virüse yakalanırım’ korkusu ile ne yazık ki sağlık kuruluşlarına gitmiyor. Bu durum diğer hastalıklar için de geçerli ve bu pek çok hastada tanı gecikmesine neden oluyor. Elbette şu an sağlık kuruluşları koronovirüs bulaşması açısından riskli, ancak maske, mesafe ve el hijyen kurallarına dikkat edilirse böyle bir bulaş olma riski normal durumdan farklı değil” diye konuştu.

Özşeker, özellikle gençlerin nefes darlığı, öksürük gibi astım belirtileri ortaya çıktığında Kovid-19 tanısı almamak, izole olmamak ve işlerine devam edebilmek için doktora gitmediklerini, oysa bu belirtilerin başka hastalıklarının da habercisi olabileceğini ve doktora gitmemenin çok daha ağır durumlara neden olacağını dikkati çekti. Astım hastalarına kovid-19’la ilgili güzel haberlerinin de olduğunu dile getiren Özşeker sözlerini söyle sürdürdü: “Astım hastaları koronavirüs bulaşması açısından normal kişilerden daha fazla risk altında değiller. Kovid-19 hastalığı da normal kişilere göre daha ağır seyretmiyor astım hastalarında. Takibimde olan, üstelik de ağır astımlı hastalarım kovid-19’a yakalandılar. Hiçbirisi ağır hastalık geçirmedi ve iyileştiler. Tabi yine tekrarlıyorum mutlak maske, mesafe ve el temizliği kurallarına uymak şart, çünkü kimin ağır hastalık geçireceğini tahmin edemeyiz”

EV VE İŞYERLERİNDE BULAŞ NOKTALARININ TEMİZLİĞİ VE DEZENFEKTAN

Ev ya da işyeri temizliğinde aşırı dezenfektan kullanımının solunum yollarını tahriş edip, astım hastalarının atak geçirmesine sebep olduğunu dile getiren Özşeker, “Virüsün bulaş şüphesi olan yüzeyleri yüz kat sulandırılmış çamaşır suyu ile silebilirler. Çamaşır suyunu nasıl yüz kat sulandıralım bu bana hep soruluyor; yaklaşık 1 litre suya iki tatlı kaşığı kadar çamaşır suyu eklerseniz dezenfektan suyunuz hazır demektir (990 mililitre suya 10 mililitre çamaşır suyu). İş yerlerinde çok kişinin temas ettiği kapı kolları, koltuk kolçakları, çoklu kullanılan masalar, evde dış kapı kolu, giriş kapısı bölgesindeki yerler, banyo ve tuvalet kapı kolları bu şekilde dezenfekte edilebilir. Evde KOVİD-19 hastası varsa bu durumda tüm kapı kolları, tuvalet, lavabo ve musluklar gün içinde birkaç kez aynı şekilde silinebilir. Masa başı iş yapan ya da online çalışan hastalar mutlaka en az saat başı 5-10 dakika ayağa kalkıp hareket etmeli, kan dolaşımı duraksayacağından hayati organlara pıhtı atma riski olabilir. Ayrıca evde çalışma ve hareket kısıtlılığı nedeniyle hem abur cubur yemekten kilo almaktan kaçınmalılar Çünkü kilo, astım kontrolünü bozar ve astım şikayetlerini arttırır” ifadelerini kullandı.

KIŞ AYLARINA ÖZELLİKLE DİKKAT EDİLMELİ

Astım hastalarının, kış aylarında kapalı ve kalabalık ortamlarda bulunmaması gerektiğini vurgulayan Özşeker, bu ortamların Koronavirüs, Grip gibi pek çok hastalığın kaynağı olabileceğini söyledi. Astım hastalarının özellikle kış aylarında dikkat etmesi gerekenleri şu şekilde sıraladı:

● Düzenli beslenmeli, bol su içmeliler.

● Özellikle kalorifer ya da klimalar solunum yollarında kuruluğa ve öksürüğe neden olabilir, ortamı sıkça havalandırmalılar.

● Yeterli güneş ışını alamıyorlarsa D vitamini takviyesi kullanabilirler. Özellikle kış aylarında yılda bir kere D vitamini düzeyi baktırarak ihtiyaca karar verilebilir.

Son olarak Kovıd-19 aşısından da bahseden Özşeker, tüm hastalara Koronavirüs aşısını olmaları tavsiyesinde bulundu. Özşeker, pandemi öncesine dönebilmek için toplumun%60’ından fazlasının bu virüse karşı bağışık olması gerektiğini vurguladı.

KOVİD-19 KORUNMA TEDBİRLERİNE AZAMİ DİKKAT!

Özşeker, özellikle pandemi döneminde astımlı hastaların ciddi bir gereklilik yoksa evde kalmaları uyarısında bulunarak, salgına karşı özellikle ağır astımlı hastaların daha dikkatli olması gerektiğini vurguladı.

“EL DEZENFEKTANI AŞIRI BİR ŞEKİLDE KULLANILMAMALI”

Özşeker, sözlerine şöyle devam etti: “Astımlı hastalar pandemi sürecinde korona virüsten korunma tedbirlerine uymalılar. Yani maske, mesafe ve el temizliğine dikkat etmeliler. SARSCoV-2 virüsü açısından en şanslı olduğumuz kısım bu korona virüsün sabun ve alkolle ölüyor olması. O nedenle astımlı hastalarımızın el temizliğini mümkünse sabun ve su ile yapmasını, dış ortama çıkması gerekiyorsa bu durumda alkollü dezenfektan kullanmalarını öneririm. El dezenfektanı kullanımında aşırıya kaçmamalılar, aksi halde ciltlerinde incelme, egzama gibi yaralar oluşabilir. Maske kullanımına mutlaka uymalılar, maske seçiminde üç katlı ve CE belgesi olan maskeleri tercih etmeliler. Maske ile spor yapmalarını önermiyorum; spor yapacaklarsa kimseyle temas etmeyecekleri bir ortamı seçmeliler. Maskeyle spor yaparken kendi attıkları havayı tekrar soluyacaklarından kanlarındaki oksijen seviyesi düşebilir, bu da istemediğimiz bir durum”

Editör: TE Bilisim