Oğuz Güngörmez – Aslıhan Alkanat – ÖZEL HABER

9 Ekim’de Hatay’ın Belen, İskenderun ve Arsuz ilçelerinde ormanlık alanda çıkan yangının şehir merkezine sıçraması gerek bölge halkı nezdinde gerekse ulusal düzeyde paniğe sebep oldu.

Yangın itfaiye güçlerinin hem havadan hem de karadan gerçekleştirdiği müdahalelerin yanı sıra vatandaşların da desteğiyle kontrol altına alındı. Yangının başlamasıyla, yaz dönemlerinde Türkiye’nin çeşitli illerinde orman, fabrika, depo, bina ve araç sabotajları yaparak terör propagandası yapan ve PKK’ya bağlı otonom bir yapıya sahip olanAteşin Çocukları İnisiyatifi Hatay’daki orman yangınını “Hatay’daki kutsal ateşi selamlıyoruz” sözlerini kullanarak üstlendi.

Örgüt yapmış olduğu açıklamada Hatay’ın özellikle seçildiğini belirterek Türkiye’nin Afrin’de gerçekleştirdiği operasyonda Hatay’dan Türk ordusuna yapılan yardımlara karşılık “intikam” almak amacıyla bölgenin yakıldığını açıkladı. Hatay yangınını PKK’ya bağlı söz konusu örgütün üstlenmesi ise kamuoyunda ve sosyal medyada büyük tepkilere neden oldu.

Hatay yangını, özellikle 1990’lı yıllardan itibaren gerek Türkiye’nin turistik bölgelerindeki ekonomik faaliyete zarar vermek gerekse toplumda ve uluslararası kamuoyunda örgütün her yerde eylem yapabilme kapasitesine sahip olduğuna dair algı oluşturmak amaçlarıyla PKK’nın sıklıkla başvurduğu orman sabotajları stratejisini akıllara getirdi. Zira Hatay’daki orman yangınına sebep oldukları nedeniyle iki kişinin tutuklanarak cezaevine gönderilmesi de bu şüpheleri artırdı.

KİRLİ PROPANGADA

Elbette gerçekleşen tüm sabotajların PKK militanları tarafından yapıldığı yanılgısına kapılmamak gerekir. Zira terör örgütünün bir yandan çevre terörü kapsamında bu sabotajları gerçekleştirirken, bunların getireceği siyasi maliyetler ve kamuoyu tepkisi sebebiyle sorumluluğu reddettiği, diğer yandan ise otonom grupların, tanıtım ve propaganda maksadıyla, gerçekte ilgileri olmayan sabotajları sahiplenebildikleri görülüyor. İçişleri Bakanı Soylu da “1 Ocak’tan bugüne kadar, terör örgütünün çeşitli adlar altında üstlendiği, “Ateşin Çocukları” da dahil olmak üzere yaklaşık 850 olay var.

Bu olayların 400’ü hiç yok; hiç vaki olmamış. Neden? Bunlar da bir çeşit terör propagandasıdır” açıklamalarıyla söz konusu propaganda boyutuna dikkat çekiyor. Bakan Soylu’nun açıklamaları, örgütün gerçekleştirmiş olduğu sabotajların yanı sıra, terör propagandası maksadıyla hem ulusal hem uluslararası alanda PKK’nın gücünü koruduğuna dair algı oluşturmak amacıyla, faili olmadığı sabotajları üstlendiğine işaret ediyor. Zira Türkiye’nin etkin bir şekilde gerçekleştirdiği terörle mücadele operasyonları neticesinde gücünü kaybeden örgütün, çeşitli propagandalarla imajını güçlü tutmaya ihtiyaç duyduğunu söylemek mümkün. Benzer şekilde, örgütün terör propagandası ile halk arasında korkuya sebep olarak çevre terörizmi unsurlarından biri olan “psikolojik maliyet” oluşturmayı da amaçladığı görülüyor.

PKK’NIN KARANLIK SİCİLİ

Her ne kadar örgüte bağlı otonom gruplar günümüzde propaganda amacıyla olmayan yangınları üstlenseler de PKK’nın orman sabotajları konusundaki sicili epey karanlık. Hatay yangını da PKK’nın yıllardır gerçekleştirmiş olduğu orman sabotajlarını ve söz konusu karanlık sicili hatırlattı ve örgütün yeniden çevre terörü eylemlerine başvurmaya başlamış olabileceğini akıllara getirdi. Zira Ateşin Çocukları İnisiyatifi, Halkların Birleşik İntikam Milisleri (HBİM), TAK gibi PKK’ya bağlı otonom örgütler tarafından 2019 yılında da benzer şekilde orman sabotajları gerçekleştirildiği, sabotajların güvenlik kameralarına yansıdığı ve faillerin tutuklandığına dair haberler zihinlerde hâlâ tazeliğini koruyor.

ÇEVRE TERÖRÜNÜN HEDEFİ

Tam bu noktada PKK’nın neden çevre terörü yöntemlerine başvurduğu sorusu önem kazanıyor. “Terörizmin yeni yüzü” olarak değerlendirilen çevre terörü, doğanın politik ya da ideolojik amaçlar doğrultusunda bir silah olarak kullanılmasını ifade ediyor. Özellikle 2000’li yıllarda kavrama yönelik çalışmaların çoğaldığı ve terörizm çalışmalarında ön plana çıktığı görülüyor.

Doğaya zarar vererek eylem gerçekleştirmenin terör örgütleri tarafından birçok getirisi olduğu bu çalışmalarda ifade ediliyor. Çevre terörü konusunda ise orman sabotajları en yaygın yöntem olarak ön plana çıkıyor.

Can kayıpları, doğa turizmine ket vurulması, orman endüstrisine zarar verilmesi, sivil halkın ev ve iş yerlerinin tahrip edilmesi, hava kirliliği, ekosistemin yok olması, yangınla mücadele/sigorta giderlerinin artması gibi orman sabotajlarının birçok sonucu, terör örgütleri tarafından siyasi gündemlerine ve amaçlarına uygun görülüyor. Bunlardan çok daha önemli olan, çatışmadan uzak olan toplumu çatışmanın bir parçası haline getirmek ve siyasi iradeyi yıpratmak amacıyla çevre terörüne başvurulmasıdır. ABD, Fransa, Estonya gibi birçok ülkede çevre terörü yöntemi olarak orman sabotajlarının gerçekleştirildiği görüldü ve görülmeye de devam ediyor.

90’LI YILLARDA ORTAYA ÇIKTI

Türkiye’de de PKK’nın orman sabotajlarını 1990’lı yıllardan itibaren konjonktürel olarak başvurduğu terör yöntemi olarak benimsediği görülüyor. Ele geçirilen ve Yunanistan’da eğitildikleri ortaya çıkan PKK militanlarının Türkiye’nin turistik yerlerinde yangın çıkarmak için emir aldıklarını itiraf etmeleri, 90’lı yıllarda medyaya sık yansıyan haberler arasındaydı. Fakat 90’lı yıllardan farklı olarak çevre terörü, günümüzde PKK açısından konjonktürel bir yöntem olmaktan çıkarak eylem yapabilme kabiliyetini canlı tutma, sesini duyurma ve propaganda yapma stratejisine dönüştü. Bu stratejiyi de yukarıda isimleri sayılan, PKK’ya bağlı olan fakat hem güvenlik hem de siyasi nedenlerle sözde yönetim kademesinin bağlarını gevşek tuttuğu otonom yapılanmalar eliyle yürüttüğü görülüyor.

Çok daha az maliyet ve teknoloji gerektirmesi, az kişiyle icra edilebilmesi, planlaması basit ama toplumsal/siyasal zararının büyük olması sebepleriyle, terör örgütlerinin çevre terörü unsuru olarak orman sabotajlarına başvurduğu biliniyor. Türkiye’nin son dönemde Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Pençe-Kaplan harekâtları gibi yurtiçi ve yurtdışında etkin bir şekilde yürüttüğü terörle mücadele operasyonları neticesinde PKK’nın eylem kabiliyetini ciddi şekilde kaybettiği, tükenme noktasına geldiği ve çözülme sürecine girdiği gözleniyor. Bu sebeple dağda ve şehirde eylem kapasitesini yitiren PKK, düşük maliyetli çevre terörüne başvurarak ve toplum nezdinde korku panik oluşturarak siyasi iradeyi yıpratmaya çalışıyor.

Editör: TE Bilisim