Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu. Dış ve iç politikaya dair çok önemli açıklamalar yapan Erdoğan, Anayasa çalışmlarında toplumun tüm kesimlerinin dahil olması gerektiğini söyledi. Dış politikada Kıbrıs meselesinde de çok net mesajlar verdi. Erdoğan "Yunan ve Rum tarafının Kıbrıs Türkünü yok sayan tutumlarında en küçük bir değişiklik olmadığını görüyoruz. Artık iki devletli çözümden başka Kıbrıs'ta çıkış yolu kalmamıştır." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

Dünyada halkının Kurtuluş Savaşı'nı bizzat yürüten, yeni devletini bizzat kuran, her badirenin ardından tekrar ayağa kalkıp hizmete devam eden pek az meclis vardır. Ülke ve millet olarak böyle bir Meclis'e sahip olmakla ne kadar övünsek azdır.

Şimdi TBMM'yi yeni ve tarihi bir görev daha bekliyor. Bir süredir hazırlıklarını yürüttüğümüz reform paketimizin çatısını oluşturan yeni anayasa teklifimizi geçtiğimiz hafta kabine toplantımızın ardından milletimizle paylaştık. Cumhur İttifakı'ndaki ortağımız MHP'nin de bu teklife olumlu bakmasıyla inşallah Türkiye, tarihinde ilk defa sivil bir anayasa hazırlama ve gerçek bir özgürlük ortamında milletin takdirine sunma şansına sahip olmuştur. Milli iradenin gücünü yansıtacak yeni Anayasamızın, Cumhuriyetimizin 100'üncü yılı için belirlediğimiz hedefleri taçlandıracağına inanıyorum.

"TÜM PARTİLER SÜRECE DAHİL OLMALI"

Yani yeni anayasayı konuşmak ve hazırlamak için şartlar gayet uygun. Üstelik küresel siyasi ve ekonomik güç dengelerindeki değişimde hak ettiğimiz yeri alma fırsatını kamil manada değerlendirebilmek için de daha sağlam bir çatıya ihtiyacımız bulunuyor. Milletimizin reform gündemimize olan samimi ilgisi ve yüksek beklentisi de bizi yeni anayasa hazırlama teklifimizi kamuoyuna sunma konusunda cesaretlendirmiştir.

Anayasalar doğaları gereği mümkünse toplumun tamamını ama mutlaka kahir ekseriyetinin desteğini almak mecburiyetindir. Bu da ancak yeni anayasanın ülkedeki tüm kesimlerin kendilerini içinde bulabileceği bir formülle hazırlanmasıyla mümkün olabilir. Geçmişteki reform çalışmalarımızla bu konuda epeyce bir birikim ve tecrübe sahibi olduk. Kimi başarıyla biten, kimi kısmi olarak sonuçlanan, kimi de neticesiz kalan reform çalışmalarımız bize yeni anayasa hazırlıklarında nasıl davranmamız gerektiği hususunda yol gösterecektir. Tercihimiz tüm siyasi partilerimizin bu sürecin içinde yer almasıdır. Bunun için sonuna kadar samimi bir gayret göstereceğiz. Ancak şu veya bu sebeple kimi siyasi partiler kendini bu sürecin dışında tutsa bile biz, milletimizin tüm kesimleriyle oturup konuşarak yeni anayasa çalışmalarının içinde olmalarını mutlaka temin edeceğiz. Bunun için sonuna kadar acele etmeden, her kesimle gereken istişareleri yaparak, önümüzdeki asrın ihtiyaçlarını karşılayacak bir metin ortaya çıkarmalıyız. Hatta bu öyle bir metin olsun ki Türkiye Cumhuriyeti’nin 150'nci, 200'üncü yılları kutlanırken bu anayasa çalışması tarihi dönüm noktası olarak gösterilsin.

"SALGIN SONRASI DÖNEME HAZIRLANIYORUZ"

Batılı ülkeler salgınla baş etmekte zorlanırken, biz salgın sonrası dönemin hazırlıklarına başladık. Faaliyetlerine ara verilen esnaflarımız başta olmak üzere, salgından olumsuz etkilenen her vatandaşımızın sıkıntısını biliyor, meselesini yakından takip ediyoruz. Bu sıkıntıların çözümü için sürekli yeni destek programları geliştiriyoruz. Sadece sosyal koruma kalkanı kapsamında vatandaşlarımıza ve çalışanlarımıza verdiğimiz destekler 51 milyar lirayı geçti.

Hazinemiz, esnafımızın ve milletimizin emrindedir. Bay Kemal bunları takip edemiyorsa ben ne yapayım. Biz kasamızdan çıkanı, nereye, ne verdiğimizi gayet iyi biliyoruz.

"SANDIKTA HESABINI VERECEKLER"

Çiğli Tramvayı temel atma töreninde konuşan CHP Genel Başkanı, kendi belediyesinin Hazineden daha uygun şartlarda borçlandığını övünerek anlatıyordu. İzmir Büyükşehir Belediyesi, bütçesinin neredeyse 2,5 katı borçlu bir belediye olarak, zaten böyle bir borçlanma hakkına sahip değildir Bay Kemal, bunları öğren.

İstanbul'u, sokakları çöplerden geçilmeyen, musluklarından su akmayan, ulaşımı felç, etrafı altyapısı olmayan gecekondularla çevrili, havası kirli, insanları sahipsiz ve mutsuz bir şehir olarak devralmıştık. Ekibimizle el ele verip, birkaç yıl içinde şehrin tüm sorunlarını çözüm yoluna koyduk. Maalesef bu kötü manzaraların bazıları, son dönemde İstanbul’da yeniden hortlamaya, İzmir’de ve CHP’li belediyelerin işbaşında bulunduğu başka şehirlerde sıkça görülmeye başlandı.

Kendi partisi içindeki taciz, tecavüz, hırsızlık, arsızlık işlerinin üzerini kapatmaktan, milletin derdine derman olacak konularla ilgilenmeye fırsat bulamayanlar, bunun hesabını elbette sandıkta verecektir.

"İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM"

Artık kongrelerimiz büyük oranda bitti, bitiyor. İnşallah martın sonu gibi büyük kongremizi yapacağız. Salgının gerilemesine paralel şekilde gönül seferberliği anlayışıyla, her fırsatta milletimizle de kucaklaşacağız.

Yunan ve Rum tarafının son günlerdeki açıklamalarına baktığımızda, Kıbrıs Türkünü yok sayan tutumlarında en küçük bir değişiklik olmadığını görüyoruz. Artık iki devletli çözümden başka Kıbrıs'ta çıkış yolu kalmamıştır. İster kabul edersiniz ister etmezsiniz.

"HADDİNİ BİLECEKSİN"

Miçotakis'le görüşebiliriz diyorum, ben bu açıklamayı yapıyorum, Miçotakis meydan okuyor. Sen bu meydanı okuduktan sonra biz seninle nasıl bir araya gelelim? Önce haddini bileceksin. Eğer gerçekten bir barış arayışı varsa sende bana meydan okuma. Haddini bil, eğer haddini bilmezsen sen masayı tekmeledin, masadan kaçtın. Biz masadan kaçmadık, biz masadaydık ve bu şekilde gitmesi halinde biz seninle masaya oturamayız. Adalarda yaptığınız ortada. Neyinize güveniyorsunuz ya? Bir yerlerden size yine destekler gelecek buna mı güveniyorsunuz? Eğer buna güveniyorsanız yanılıyorsunuz. Nereden ne gelirse gelsin, şunu bilin ki Türkiye dimdik ayaktadır, yerindedir, gereğini de gerektiği yerde yapmayı bilir.

Editör: TE Bilisim