Deniz Unay/Röportaj

Emniyet Teşkilatı’nda 1. Sınıf Emniyet Müdürü olmanın yanı sıra mesai saatleri dışında sanat alanında ilklere imza atan biri Ahmet Sula. Bugüne kadar Türkiye’de ve dünyada 30’u aşkın kişisel sergi açan ve sergilerinde 60 bini aşkın sanatseverle buluşturan Sula, ‘Mehmetçik Kûtûlamâre’ dizisi, ‘Ertuğrul 1890’ filminin yanı sıra birçok kurumun ve çeşitli üniversitelerin logolarını tasardı. 1970 Ankara doğumlu Sula, başarıyla sürdürdüğü sanat hayatı ve hedefleriyle ilgili Diriliş Postası’nın sorularını cevapladı.  

Size “Ahmet Sula kimdir” desek bize Ahmet Sula'yı 3 kelimeyle özetleyebilir misiniz?

Aslında bu cevabı vermek için geçen günlerde yaptığım canlı yayına katılıp yorum yazan insanların yazdıkları şeyleri söylemek isterdim. Fakat o kadar çok yazan oldu ki hangisini söyleyeceğimi bilemiyorum. Ama hepsini toparlayacak olursak ve benim kalbime en çok dokunan şeyi yazacak olursak “gönül deryasında kaptan” diyebiliriz.

Bildiğimiz üzere gençlere ve gençlerin sanat alanında gelişmesi, bilgilenmesi ve ilgi duyabilmesine değer veren bir insansınız. Verdiğiniz seminerlerdeki hedef kitleniz nedir?

Statü, yaş, cinsiyet, inanç, kültür gözetmeksizin bütün insanları hedef kitlem olarak görüyorum. Lakin önceliğim geçlerde. Zira uzun vadeli yatırım için geleceğimiz olan gençleri önceliyorum.

Sesinizi duyurmak istediğiniz kitleye tam olarak ulaşabildiniz mi? “Şu da olsaydı eğer dünyanın en mesut insanı ben olacaktım” dediğiniz bir konu var mı? Bu konuda hedefleriniz ve düşünceleriniz nelerdir?

Öğrendim ki en büyük ilim kişinin kendini bilmesi imiş. Bu açıdan da en büyük isteğim insanların kendilerine ulaşmasına vesile olmak. Hedefim bunu yayabilmek. Bunun için değil sadece ülkemiz dünyada da popüler bir kültür hakim... Bu hedefime ulaşabilmek için daha fazla tanınmak, bilinmek ve daha fazla insana, daha fazla kitleye sizlerin de sayenizde ulaşmak beni fazlasıyla mutlu edecektir. Bu açıdan da sanatımın icrasından çok felsefesini paylaşmayı seviyorum. “Niye” sorusunun cevabını arıyorum. Sanatı niye yapıyoruz?.. Niye daha fazla insana ulaşmaya çalışıyoruz?..

GERÇEK SANATKÂRLAR ANADOLU ERENLERİDİR

İnsanlarımızın kötü olaylardan sonra unutkanlık ve acıma duygusunun olmaması gerektiğini birçok röportajınızda dile getirdiniz. Peki bunun için ders niteliği taşıyan bir eser çıkartmayı ve resmetmeyi düşündünüz mü?

Benim nezdimde; sanata bakışım, insana bakışım itibarıyla tüm zamanların en büyük ressamları ve sanatkârları Anadolu erenleridir. Çünkü biz ressamlar resimlerimizi bir düzleme çizerken onlar insanların kalbine çiziyorlardı. Bu yüzden bu söyleşiler, konferanslar, etkileşimler, iletişimler, insanların kalbine resmettiğim resimlerdir. Zaten yapmış durumdayım ve yapmaktayım. Zahiri görsel olarak örnek verecek olursak “Nuh Tufanı” isimli çalışmam da buna hizmet etmekte. Sanırım bu olayı söyleşilerle ve “Nuh Tufanı” isimli eserimle yapmış bulunmaktayım.

Resimleriniz ve resimler için yazdığınız şiirler çok konuşuluyor. Peki resim yapmadan önce şiir yazıp resminizi ona göre mi oluşturuyorsunuz yoksa önce resim yapıp ardından şiir yazıyorsunuz. Resmi ve şiiri oluştururken ki süreci ve ilham aldığınız şeyleri açıklayabilir misiniz?

Bu resimleri ortaya çıkartırken ki ilk hareket noktam herhangi bir harf, kelime veya bir kavram oluyor. Sonrasında bu kavramı iskelet olarak görüp ete kemiğe büründürme aşaması yürürlüğe giriyor. Normalde ressamlar eskiz çalışır ve ne yapacaklarını önceden bilirler. Fakat ben bir çağrı ve ilhamla yola çıkarak sonucun ne olacağını bilmeden eserlerimi ortaya çıkartıyorum. Karşısında bazen saatler, günler, haftalar, aylar ve bazen yıllarca süren bir şiir çalışması yapıyorum. Burada vermek istediğim mesaj şu ki, “Eşyanın kıymeti kendisinden değil muhatabının ona bakışından kaynaklanır”. Bu sözleri yazarken “Ben şunu çizdim” demiyorum. “Birisi bu resmi çizmiş, ben bu resimden bunu anlıyorum” diyorum. Anlatmak istediğimi değil, anladığım şeyleri yazıyorum. Sıralama olarak gidecek olursak; yazı, resim ve ardından söz diyebiliriz.

KENDİ DEĞERİNİZİ BİLİN

Genç neslin yaptığınız sanata karşı olan bakışı sizce nasıl? Gençlerin şu anki ilgisi sizi nasıl etkiliyor?

Sanat aslında bir kalp işçiliğidir. İnsanın kendini merakı. Kendini keşfetmesi için bir vasıta. Bu süreçte öyle gençler çıktı ki karşıma 50-60 yaşındaki insanların bakış açısını ve tecrübesini yakalayabilecek derecede kabiliyetli insanlar. Hal böyle olunca da benim geleceğe ve gençlere yönelik yatırımıma dair şevkim artıyor. Böyle cevval gençlerimiz var. Bu gençlerin varlığı yaptığımız bu işlerde bizleri daha azimli ve daha heyecanlı kılıyor.

İnsanlar tarafından sürekli olarak rol model gösteriliyorsunuz. Bizce de insanın sadece mesleğinden yola çıkarak değerlendirilemeyeceği konusunda çok büyük bir rol oynuyorsunuz. Bu durum sizin mesleğinizi ve sanatınızı yoğun bir tempoya rağmen aynı anda sürdürmenizdeki gayretinizi nasıl etkiliyor?  

Bu soru çok kritik bir soru. Yaptığımız konferanslar, söyleşiler ve seminerler için tam olarak kitabın ortası niteliğinde. Çünkü insanlar sosyal statü itibarıyla stilleriyle, sıfatlarıyla kendilerini ifade ediyor veya diğer insanlar onları algılıyorlar. Bu aşamadan bakınca da insanlar taşıdıkları statüdeki insanmış gibi tanımlanıyorlar. Bunun böyle olmadığının farkında birisi olarak “insan insan olur” diyorum. Bir kişi mimar, belediye başkanı, emniyet müdürü, komutan, vali olmaz. Bu işleri yapar. Bunun üzerinde durduğumdan dolayı da rol model olarak aldıkları doğrudur. Vermek istediğim mesaj da bu. Evvela insan kendini keşfetsin varlığının kıymetini ve değerini anlasın. Aşık Veysel’in de dediği gibi “insan” olsun. Hayatın daha ziyade kaba, sert, soğuk ve zor işleriyle muhatap olmuş birisi olarak çarpıcı bir rol model olarak gösteriliyorum. Hayatın acımasız yüzüyle karşı karşıya iken en naif alanı sanatla ilgilenmek özellikle gençlere çok büyük örnek oluyor. Rızkınızı kazanmak hayata tutunmak için her ne iş yapıyor olursanız olun öncelikle kendinizi keşfedin ve kendi değerinizi bilin.

“ÇÜNKÜ BEN SENİM!”

Kendinizi bir resim olarak çizseydiniz ortaya nasıl bir sonuç çıkardı?

Koskoca bir tuvale sadece ayna koyardım. Çünkü Mevlana Hazretleri bir sözünde diyor ki: “Beni gözünüzle izlerseniz beni görürsünüz, kalbinizle izlerseniz kendinizi görürsünüz. Çünkü ben senim!” Sanata bakış açım da budur. Arz ettiğim gibi eşyanın kendisi değildir bir şey ifade eden, insanın ona yüklediği manadır. Bu yüzden ayna etkili bir çizim olurdu. Aslında insan beğense de beğenmese de kendini beğeniyor veya kendini beğenmiyor. Herkes eşyada kendini görür. kutu

ALLAH’TAN İSTE AMA ÇALIŞ

İsminizi sözlükteki herhangi bir kavrama karşılık olarak seçme şansınız olsaydı o kelime ne olurdu?

İnsanların büyük bir çoğunluğu dünyada mülk edinme derdinde. Pek azı hikmet arayışında. Çoğunluğu kendini hancı olarak görüyor. Bu sebeple benim seçeceğim kelime “yolcu” olurdu. Çünkü yolcu kendini keşfetmeye hayatını anlamlandırmaya çalışan bir seyyahtır.

Kendinizi ünlü sanatçılarla karşılaştırdığınız oldu mu? Sonuç olarak dünyada bu tür çalışmalar yapabilen tek sanatçısınız. Belki de yeni bir akımın başlangıcını oluşturan bir insansınız. Bu konuda söyleyecekleriniz nelerdir?

Ben değil ama yerli yabancı çoğu insan Rönesans’ın kudretli sanatçıları Leonardo Da Vinci, Picasso, Salvador Dali gibi isimler ile karşılaştırıyorlar. Burada öncelik olarak kendi insanımıza sonra da diğer insanlara vermek istediğim mesaj şu. Hiçbirimizin bir diğerinden üstünlüğü veya altta kalmışlığı yok. Büyük düşün, Allah’tan iste, ama çalış. Böyle olduğu vakit ümit ediyorum ki yeni bir akım, farklı bir bakış açısı itibarı ile insanlara yeni bir gayret, bir yol açma derdi var. Bu gibi şeyler beni şımartmıyor. Bilakis daha fazla azimlendiriyor.

İNSAN DEĞERLİ BİR VARLIK

İnsanlara en çok hangi konuda yardımcı olduğunuzu düşünüyorsunuz?

Seminer ve söyleşilerde gelen geri bildirimler üzerine konuştuğumuzda insanların bana “Hayatım boyunca ilk defa kendimi bu derece değerli hissetim” şeklinde geri dönüş yapmaları ve kendilerinin farkına varmalarını sağlamak, onlara ilham olabilmek, mezara götüreceği tek varlığın bizzat kendisi olduğunu idrak ettirebilmek ve böyle olduğunda evvela insanın kendini sevmesini, sonrasında da diğer canlıları sevmeye başlamasını sağlayabilmek ve kendilerine yolculuk için iyi bir araç olabilmek insanlara yardımcı olduğum en önemli konulardan birisi olarak ön plana çıkıyor.

SEN SENİ FARK ET!

Ülkemizdeki değerli sanatçıların eserlerinin, sanatçı dünyadan göçüp gittikten sonra değer kazanması ve değerinin bilinmeye başlanması gibi bir durum söz konusu maalesef. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz ve bu duruma düşmemek için gereken her şeyi yaptığınıza inanıyor musunuz?

Bu soru muhteşem bir soru. İnsanoğlu zayıf yaratılmış. Maalesef eşyanın kıymetini kaybettiği zaman anlıyor. Bu duruma düşmemek için elimden gelen her şeyi yaptığıma inanıyorum. Aslında bu duruma düşmemek için değil, insanları bu duruma düşürmemek için onlara yardımcı oluyorum. İnsanoğlu egosu sebebiyle marifetliymiş gibi “ben” diye geçinir ya; işte sen seni fark et. Sanatçının kıymetini öldükten sonra anlıyorsan eğer eksiklik sanatçıda değil sendedir diye subliminal mesaj bırakmakta fayda görüyorum.    

Editör: TE Bilisim