Hazırlayan: Abdurrahman Akbaş İlahiyatçı-Yazar

O Kur’an, insanoğluna Yüce Allah’ı, ahireti hatırlatır, en gerçekleri hatırlatır, ibretler sunar, ölü ruhları diriltir. Furkan’dır, hakkı ve batılı ayırır. Beyandır, iyilik ve kötülüğü, haramı ve helali açıklar. O nurdur, gönülleri ve aklı aydınlatır.

Ramazan vahiy mevsimidir. İlk vahiy miladi 610 yılında Ramazan ayının Kadir Gecesi’nde sabaha karşı, Hira’da vahiy meleği Cebrail’in Peygamberimiz’e (sav) Alak Suresi’nin ilk beş ayetini getirmesiyle başlamıştır.

“Hâ Mîm. Apaçık olan kitaba yemin olsun ki, biz onu (Kur’ân’ı) mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz, insanları uyarmaktayız.” (Duhân, 44/1-3)İslâm bilginlerinin çoğunluğuna göre, bu ayette sözü edilen “mübarek gece” Kadir Gecesi’dir. Kur’ân’ın Kadir Gecesi’nde indirildiği ise Kadir suresinde açıkça bildirilmiştir.

Kur’ân Kadir Gecesi’nde, bir defada Levh-i Mahfuzdan, dünya semasına (Beytü’l-İzze’ye), buradan da 23 senede Peygamberimiz (sav) e indirilmiştir.

Mübârek Ramazan ayını anlam kılan Kur’an-ı Kerim’in bu ayda inmeye başlamasıdır.

Nitekim Kur’an-ı Kerim’in Ramazan ayında indirilmeye başlaması ve indiriliş maksadını Yüce Rabbimiz şöyle ifade etmektedir: “(O sayılı günler), insanlar için bir hidâyet rehberi, doğru yolun ve hak ile bâtılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır…” (Bakara, 2/185)

Peygamber (sav) de Ramazan ayında daha çok Kur’an-ı Kerim okumaya ve dinlemeye özen gösterirdi. Ashabını da Kuran okumaya teşvik ederdi. Ashap içinde güzel Kur’an okuyanları dinler, bazen gözyaşlarını tutamadığı olurdu.

Özellikle Hz. Peygamber’in (sav) Ramazan’daki yapmış olduğu ibadetlerden biri de mukabele idi. Resûl-i Ekrem’in vefatından önceki son ramazanda mukabele iki defa gerçekleşmiştir.

Hayatta bulunduğu süre içinde Ramazan ayı girdiğinde vahiy meleği Cebrail (as) Peygamberimiz’in (sav) huzuruna gelir. Sevgili Peygamberimiz (sav) de Cebrail (as) Kur’an-ı Kerim’i okur; Cebrail (as) onu dinlerdi. Ardından Cebrail (as) da okur ve karşılıklı okuma anlamındaki “mukabele” gerçekleşmiş olurdu.

Mukabele günümüzde olduğu gibi ramazanlarda cami, mescit ve evlerde daha çok sabah, öğle, ikindi namazları öncesinde hâfızlar tarafından okunan Kur’an’ı takip etmek suretiyle hatim indirme geleneğine ad olmuştur.

Bu geleneği sürdürmeliyiz. Zira Kur’an küfür ve isyan kirleriyle kararmış, imansızlıkla katılaşmış, şefkat ve merhamet duygularından mahrum, insani düşüncelerden uzak olan kalpleri yumuşatır, hidayete açar. Bir şifa kaynağıdır. En doğru yol Kur’an yoludur. Kur’an’a uyan asla dalalete düşmez. Ona uyan kurtulur.

Kur’an, Allah’ın ziyafet sofrasıdır. Bu sofranın nimetleri sınırsız ve sayısız değildir. Süreli de değildir. O sofra da bütün insanlığa yetecek ve herkesi doyuracak zenginlikte nimetler, sayısız hikmetler vardır. Onu okumak başlı başına bir ibadettir. Her bir harfine ecir ve sevap vardır. Onun okunması en önemli ibadet olan namazın şartıdır.

Kur’an’ı sevelim. Çünkü onun sevilmesi Allah’ın sevilmesidir. Bu yüzden müminler olarak bizlerin ilk önce muhatap olması, okuması ve öğrenmesi gereken kitap Kur’an’ı Hakimdir. Onu okuyan ve onunla amel kişi, toplumları edenleri Allah yükseltir. Onun ahlakı ile ahlaklanan Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmış, vasıfların en büyüğüne ulaşmıştır. Onu bilmek insanının ilmine ilim, faziletine fazilet katar.

Sevgili Peygamberimiz (sav), “Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir.” (Tirmizî, “Fedâilü’l-Kur’ân”, 15) buyurmuştur.

Ramazan vesilesiyle uygun ortamlarda bolca Kuran okuyalım. Onu anlamaya çalışalım. Onu anlamak, hayatımıza anlam katacak ve birçok psikolojik ve toplumsal sorunlarımızın çözümüne katkıda bulunacaktır. Onun rehberliğinde iyi, doğru ve güzeli bulmak kolaylaşacak, imanın doyumsuz huzur ve sükûnunu yaşayacağız.

GÜNÜN AYETİ
Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara, 184)

HZ. PEYGAMBER VE RAMAZAN GÜNLÜĞÜ

Allah Resulü mü’minleri Ramazan’a hazırlardı

Peygamberimiz (sav) her konuda olduğu gibi Ramazan’ı değerlendirme konusunda da bizlere en güzel örnek ve rehberdir.

Ramazan’a son derece önem veren ve onu aylar öncesinden büyük bir hasretle bekleyen Peygamberimiz (sav), Receb ayı girdiğinde; “Allah’ım! Receb ve Şaban aylarını hakkımızda hayırlı ve mübarek kıl, bizi Ramazan’a ulaştır!” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 259) diye dua ederek bu mübarek aya olan özlemini dile getirirdi. Bu aylara duyduğu sevgiyi ve verdiği önemi ifade için, Receb ayının Allah‟ın ayı, Şaban‟ın kendi ayı, Ramazan’ın da ümmetinin ayı olduğunu söylerdi. (Münâvî, Feyzü’l-kadîr, IV, 162.)

Sevgili Peygamberimiz (sav), Ramazan öncesinde yaptığı sohbetlerle, ailesinin ve ashâbının zihinlerini ve gönüllerini bu mübarek aya hazırlardı. Ramazan öncesi ailesi için hazırlık yapar, onların nafakasını, iftar ve sahurda yiyeceklerini temin ederdi. Müslümanların evlerinin ve mescitlerinin temiz olmasını söylerdi. Mescidin Ramazan için hazırlığına bizzat iştirak ederdi. Müminlerin saf tutacakları yerleri belirlerdi. Huzurla Ramazan’ın geçirilmesi için her türlü önlemi alır, özellikle fakirlerin yetimlerin iftar etmelerinin sağlanmasını isterdi.

Huzurlu bir Ramazan için çarşı ve pazara giderek denetimlerde bulunur ve esnafa da doğruluk ile hareket etmelerini tavsiye eder ve bereket için dua ederdi. Nitekim Ramazan ayının bu niteliklerini şu sözleriyle özetlemişlerdi: “Ramazan ayı geldi. Bu ay, Allah’ın oruç tutmayı farz kıldığı mübarek bir aydır. Bu ayda semanın (cennetin) kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve Allah’a karşı gelen azgın şeytanlar bağlanır. Bu ay içinde öyle bir gece vardır ki, bin aydan daha hayırlıdır. Bu gecenin faziletinden mahrum kalan (bin ayın faziletinden) mahrum kalmış olur.” (Nesâî, Sıyâm, 5) 

GÜNÜN HADİSİ
Ebû Hüreyre"nin rivayet ettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde, beş vakit namaz ile cuma, bir sonraki cumaya kadar ve Ramazan diğer Ramazan’a kadar, aralarında işlenen günahların bağışlanmasına vesiledir.” (Müslim, Tahâret, 16)
SAHUR DUASI
Rahman ve rahim olan, rahmeti her şeyi kuşatan Allah'ım. Senin rızan için bugün sahura kalktım. Lütfettiğin nimetleri yedim ve içtim. Bugünün orucunu tutmaya niyet ediyorum. Orucumu bereketli ve kazançlı eyle. Sevabını azaltacak günahlardan uzak eyle.

HİKMETLİ SÖZLER

“Yavrucuğum! Merhamet eden merhamet görür. Susan selamet bulur. Hayır işleyen bundan faydalanır. Bâtıl söyleyen kaybeder. Şerri sevmeyen kendini korur. Diline sahip olmayan pişman olur.

Yavrucuğum! Mazlumun bedduasından sakın; çünkü o, Allah’ın katına en çabuk çıkan ve en çabuk kabul edilen duadır. (Lokman Hekim)

ORUÇ İLMİHALİ

Oruca niyet nasıl yapılır?

Niyet, insanın yapacağı ibadetin bilincinde olması demektir. İbadetin yalnızca Allah rızası için yapılması gerekir. Bu sebeple niyet bütün ibadetlerde temel şarttır. Niyet edilmeden yapılan hiçbir ibadet geçerli değildir. Çünkü ibadet, yalnız Allah’ın emri ve sırf O’nun rızasını kazanma bilinci ile yapılmalıdır. Başkası adına yapılan ibadet şirktir. Şirk ise en büyük günahtır. Bu nedenle niyette ise kesinlik ve olmalı ve bir şüphe içinde olmamalıdır. Oruç ibadetinde “günün belli süresince yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durulur. Orucu Allah rızasını gütmeden, kilo vermek, perhiz düşüncesiyle kişi yaparsa o açlık olur. Özellikle orucu perhizden ayıran şey niyettir. Hz. Peygamber Efendimiz (sav), “Ameller niyetlere göre değerlendirilir. Herkes için ancak niyet ettiği şey vardır” buyurmuştur. (Buhârî, “Bed’ül-Vahy”, 1) Ramazan ayında ve diğer zamanlarda tutulan her oruç için ayrı ayrı niyet etmek gerekir. Çünkü her gün tutulan oruç müstakil bir ibadettir. Oruç için sahura kalkmak da niyet yerine geçer. Niyetin dil ile ifade edilmesi şart değildir. Fakat dil ile ifadesi iyi olur.

Editör: TE Bilisim