Hazırlayan: Abdurrahman Akbaş İlahiyatçı-Yazar

Başa gelen musibet, felaket ve sıkıntılardan sabırla çıkılır. Sabır aydınlıktır…

Sabır; başa gelen musibetlerden dolayı yakınmamak, sızlanmamak; zorluklar karşısında hali yalnız Allah’a arz etmek, O’na tevekkül etmek, O’na güvenmektir…

Peygamberimiz (sav), Ramazan’ı sabır ayı, sabrı imanın yarısı orucu da sabrın yarısı olarak ifade etmiştir. Çünkü sabır Allah’ın emri doğrultusunda nefsi, hevasından (arzu ve hazlarından) menetmek, onu durdurmak demektir.

Oruç da nefsin alışageldiği şeylerin yokluğuna sabretmesi, organların şehvet ve isteklerin etkisinden alıkonmasıdır.

Oruç, insanı maddi zevk ve şehvetler peşinde koşturan, daima kötülükleri dayatan nefs-i emmâreyi teskin etmenin bir ilacı, aşırılıkları törpülemenin bir çaresidir.

Nefsin arzuları ve alışkanlıkları insan için öldürücü birer zehir olduğundan, onun dizginlerini elde tutmak zorunludur. Çünkü nefis aşırı derecede kötülüğü emreder (Yûsuf, 12/53) ve verdikçe büyüyen büyüdükçe isteyen bir özelliğe sahiptir.

Nefsin isteklerini kontrol altında tutabilmenin en güzel yolu, onu aç ve susuz bırakmaktır. Oruç nefse vurulan bir gemdir. Bu nedenle Hz. Peygamber (sav), maddi imkânları yeterli olmadığından evlilik yoluyla cinsel arzularını meşru yoldan tatmin edemeyen gençlere oruç tutmalarını tavsiye ederek şöyle buyurmuştur: “Ey gençler! Aranızdan evlenmeye gücü yetenler evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi yoldur. Evlenme imkânı bulamayanlar da oruç tutsun. Çünkü orucun şehveti kesme özelliği vardır.”

GÜNÜN AYETİ
“Hâ-mîm. Aydınlatan kitaba yemin olsun! Biz onu mübarek bir gecede indirdik; biz daima uyarmaktayız. O gecede bizim katımızdan bir emirle hüküm ve hikmet konusu olan bütün işler ayrılır.” Duhan Suresi, 1-4

Oruç, irade ve sabır eğitimidir. Oruçlu kimse sabahtan akşama kadar nefsinin arzularına set çekmekle, günah fırtınalarına direnmekle muhkem bir kale gibi irade ve tahammül gücü kazanır. Hayat, insan için rahat ve neşeli günlerin yanında, bazen de sıkıntı, zorluk ve belalarla doludur. Sabır, bir hedefe ulaşmanın ve başarının en önemli anahtarlarından birisidir.

Orucun kattığı değerlerle sabretmeye alışan kişi, hayatının sıkıntılı dönemlerini oldukça kolay atlatır ve başarısının doruğuna ulaşır. Bu yüzden Hz. Peygamber a.s. “Oruç, sabrın yarısıdır.” (İbn Mâce, “Sıyâm”, 44) buyurarak insanın sabır eğitiminde orucun ne kadar önemli olduğunu belirtmiştir. Yine İslam Peygamberi, oruçlu kimsenin çirkin, kötü ve kaba söz söylememesini, insanlarla dalaşıp kavga etmemesini tavsiye ettikten sonra, karşı taraftan buna benzer saldırı ve hakaretler gelirse kendisini tutup “ben oruçluyum” demesini isteyerek oruçla sabrın ne kadar özdeşleştiğini ortaya koymuştur. “Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz o sabır ve namaz Allah'a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir” Bakara, 2/45. ayetindeki sabrın “oruç” anlamına geldiğine dair görüşler bulunmaktadır.

GÜNÜN HADİSİ
Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Mübarek Ramazan ayı size geldi. Yüce Allah bu ayda size oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda sema (cennet) kapıları açılır, cehennem kapıları ise kapanır ve şeytanların azgınları bağlanır.” (Nesâî, Sıyâm, 5)

RESULULLAH VE RAMAZAN (RAMAZAN GÜNLÜĞÜ

Allah Resulü Ramazan’da çok Kur’an okurdu

Her zaman Kur’an’la iç içe olan Sevgili Peygamberimiz’in (sav) bu ayda Kur’an’la meşguliyeti daha da artardı. Hayatta bulunduğu süre içinde Ramazan girdiğinde vahiy meleği Cebrail, Peygamberimiz’in (sav)huzuruna gelir. Peygamber (sav) de Cebrail’e (as) Kur’an-ı Kerim’i okur; Cebrail (as)’in onu dinlemesiyle de karşılıklı okuma anlamındaki “ mukabele” gerçekleşmiş olurdu. Bu uygulama daha sonraki dönemlerde de hafızlar tarafından okunan Kur’an’ın takip edilmesi suretiyle hatim indirme geleneğine ad olmuştur.

HİKMETLİ SÖZLER
“Civanmertlik üç çeşmeli bir deryadır: Biri cömertlik, ikincisi şefkat, üçüncüsü de halktan doymuş olup Hakka muhtaç olmaktır.” (Ebü’l-Hasan Harakâni )

Genç sahabilerden İbn Abbas, Rahmet Elçisi’nin ramazan ayında Kur’an ile olan sıkı ilişkisini çarpıcı bir dille tasvir eder. Onun anlattığına göre “Allah Resulü, insanların en cömerdi idi. En cömert olduğu zaman ise, Cibril (as) ile Kur’an’ı karşılıklı olarak okuduklarında gerçekleşirdi. O, yağmur yüklü bulutları getiren rüzgârlar kadar cömertti.” (Buhârî, Bed’u’l-Vahy 1.)

İbn Abbas’ın bu rivayetindeki “karşılıklı Kur’an okuma” ifadesini Merhum Kamil Miras şöyle izah eder:

“Önce Hz. Peygamber, Cibril’e okurdu, buna “arz” denirdi. Sonra aynı ayetleri bu defa Cibril (as) okurdu ki, buna da “mukabele” denirdi.” (Tecrid-i Sarîh Tercemesi, VII. 316.)

İbn Abbas rivayetinden anlaşılan Cebrail (as) ile Rasulüllah (sav) arasında geçekleşen “Mukâbele”, aslında Kur’an’ın karşılıklı olarak korunmasına, ezberlenmesine ve anlaşılmasına yönelik bir çabaydı. Burada söz konusu olan şey, çok yönlü bir Kur’an çalışmasıydı.

İşte Cibrîl-i Emin ‘in Allah Resûlü ile yapageldiği Ramazan mukabeleleri asırlardır bizde, hemen hemen bütün camilerde hem erkekler, hem de hanımlar olarak geleneksel bir şekilde tatlı bir yadigâr olarak devam etmiş ve âdeta Ramazan’ın ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir.

GÜNÜN DUASI
“Ey Allah’ım! Senin rahmetini umuyorum, beni göz açıp kapayıncaya kadar (da olsa) nefsimle baş başa bırakma. Halimi tümüyle düzelt, Senden başka ilâh yoktur.” (Ebu Dâvûd , "Edeb", 110)

ORUÇ İLMİHALİ 

Yolculukta oruç tutabilir miyim?

Dinî anlamda yolcu, en az 90 km. mesafedeki bir yere gitmek üzere bulunduğu şehirden ayrılan ve gideceği yerde Hanefilere göre 15 günden az bir süre, Şafiî mezhebine göre giriş ve çıkış günleri hariç dört günden az bir süre kalacak olan kimsedir.

Bir kimse Ramazan günlerinde yolcu olursa oruç tutmayabilir. Tan yerinin ağarmasından yani oruca başladıktan sonra yolculuğa çıkan kimse ise o günkü orucu bozmaz, oruçlu olmaya devam eder. Ancak orucu bozacak olursa, sadece kaza gerekir, kefaret gerekmez. Yolculuk sebebi ile tutulamayan oruçlar, Ramazan ayından sonra kaza edilir.

Peygamberimiz (sav) çıktığı bir yolculukta oruç tutmamıştır. Şöyle buyurmuştur: “Eğer sıkıntı veriyorsa) yolculukta oruç tutmak iyilikten değildir.” (Tirmizî, “Savm”, 18) Bu hadisin hükmü, oruç tutunca sıkıntıya düşecek yolcular için söz konusudur. Bir kimseye yolculukta oruç tutmak sıkıntı vermeyecekse oruç tutabilir. Nitekim sahabeden, Hamza b. Amr el-Eslemî, Hz. Peygamberden misafirlikte iken oruç tutup tutamayacağını sormuş, bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) “İstersen oruç tut istersen tutma” cevabını vermiştir. (Tirmizî, “Savm”, 19) Yolculukta iken sahabeden bazısı oruç tutmuş bazısı tutmamıştır. Ne oruç tutanlar tutmayanları ne de tutmayanlar oruç tutanları ayıplamıştır. Gücü ve sağlığı yerinde olan tutmuş, zayıf olanlar tutmamıştır. (Tirmizî, “Savm”, 18)

Editör: TE Bilisim