Hazırlayan: Abdurrahman Akbaş / İlahiyatçı-Yazar

Hz. Peygamber’in (sav)“Allah katında duadan daha kıymetli bir şey yoktur.” (Tirmizî, “Deavât”, 1; İbnMâce, “ Dua”,1) ifadesi, bu ibadetin önemini göstermesi açısından dikkat çekicidir.

Nitekim onun dua ile ilgili olarak “Dua ibadetin özüdür.”, (Tirmizî, “Deavât”, 1) başka bir rivayete göre ise, “Dua ibadetin ta kendisidir.” (Tirmizî, “Deavât”, 1; EbûDâvûd, “Tefrîuebvâbi’l-vitr”, 23) şeklindeki açıklamaları da duanın kıymetini vurgulamaktadır.

Sonsuz güç ve kudret sahibi olan Allah “Bana dua edin ki, duanıza icabet edeyim.” (Mü’min, 40/60) âyetiyle kullarını kendisine çağırır adeta.

“(Resûlüm!) De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkân, 25/77) ifadeleriyle, yaratılış gayelerini kullarına hatırlatır. Böylece kendisine kulluk için yarattığı insandan, kulluğunu göstermesini ister. Kulluğun özü ise duadır!

Bizim milletimizin geleneğinde hep dua vardır. O, kurduğu bütün devletlerin temelini dua ile atmıştır. Evine girişi dua ile, çıkışı dua iledir. Onun doğumu dua ile karşılanır. Evliliği dua ile kurulur. Sünnet, nişan, düğün, nikâh, asker-hacı uğurlama-karşılama, hasta ziyareti, taziye, cenaze, doğal afetlerde hep dua vardır. Hayatı baştan sona dua ile örülmüştür. 

Duanın tek bir formülü yoktur. Duanın belli bir “dil”i de yoktur. Cenab-ı Allah her dilden anlar; Yeter ki dua can ü gönülden yapılmış olsun. Yeter ki herkes gönlünden geldiği, dilinin döndüğü, zihninden geçtiği gibi, sade ama samimi, yalın ama yanık, uzun veya kısa ifadelerle dua yapsın.

Dua, rahmet kapısını nedamet tokmağıyla çalıştır. Dua, kapıda son nefese kadar bekleyiştir.

Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Sizden her kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmıştır. Allah’tan istenilen şeyler arasında O’na en sevimli geleni, afiyettir.” Resûlullah (sav) konuşmasına şöyle devam etmiştir: “Dua, başa gelen ve henüz gelmeyen belaya karşı fayda sağlar. Öyleyse ey Allah"ın kulları, duaya sarılın!” (Tirmizî, Deavât, 101)

Dua, şeytanın hileleriyle günaha sürüklendikten sonra bağışlanma talebidir. (Hz. Âdem ile Hz. Havva). Dua, kuyudan zirveye yürüyüştür (Hz. Yusuf). Dua, ateşin suya inkılabıdır (Hz. İbrahim). Dua, berk hızıyla Kızıldeniz’i geçmektir(Hz. Musa). Dua, Rahman’ın merhametini konuşturmasıdır (Hz. Yunus). Dua, gözlerin ihlas gömleğiyle açılmasıdır (Hz. Yakup)… Dua hastalığa duçar olanın Rahmet-i İlahiye sığınmasıdır… (Hz. Eyyûb)

Dua, yalvarıştır. Dua, yakarıştır. Dua, ağlayıştır. Dua, bekleyiştir ta mahşere kadar… Mahşerde ise cennet yoldaşıdır.

***

Oruç İlmihali

Kazaya kalan oruçlar nasıl tutulmalıdır?

Ramazan ayında tutulamayan oruçların ve başlanıp da bozulan oruçların kaza edilmesi gerekir. Kur'an-ı Kerim'de; “İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar.”(Bakara 2/184) buyrulmaktadır. Kazaya kalan oruçlar, oruç tutulması yasak olan günler dışında, ardı ardına veya ayrı olarak tutulabilir. Farz olan ramazan oruçlarının dışındaki nafile oruçlar, bozulmuş iseler kaza edilmesi gerekir. Adanan orucun (nezir orucu) tutulması vaciptir. Vacip orucun da bozulması halinde de kaza edilmesi gerekir.

Günün Ayeti
“Şüphesiz ‘Rabbimiz Allah'tır’ deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vadedilmekte olan cennetle sevinin!” (Fussilet, 41/30)

Ancak bu oruçların, geciktirilmeden bir an önce tutulması uygun olur. Çünkü bu bir borçtur, hemen ödenmelidir. Bedeni yıpratan hastalıktan, bunaklığa sebep olan ihtiyarlıktan ve ansızın geliveren ölümden önce hayırlı ameller işlemeye gayret etmelidir. Nitekim er ya da geç ölüm kapıyı çaldığında ameller kesilecektir. Bu nedenle mümin, bir an evvel ibadetlerindeki eksiklikleri telafi etme çabası içinde olmalıdır.

RESULULLAH VE RAMAZAN GÜNLÜĞÜ

Peygamberimiz oruçluya iftar vermeyi önemserdi

Ramazan; elimizdeki ekmeği, kabımızdaki çorbayı, dilimizdeki duayı paylaşma ayıdır.

İşte Peygamber Efendimiz (sav)de Ramazan’da iftar sofrasını başkalarıyla paylaşmaya önem verirdi.

Selman-ı Fârisi Hazretleri’nin anlattığına göre Peygamberimiz (sav)bir hutbesinde şöyle demişti:

“…Bu ay müminin rızkının arttığı bir aydır. Kim bir oruçluyu iftar ettirirse bu, onun günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden kurtulmasına sebep olur. İftar ettirdiği Müslümanın aldığı sevaptan bir şey eksilmeksizin onun kazandığı kadar da ayrıca sevap kazanır.

- “Bizim hepimiz bir oruçluyu iftar ettirecek imkâna sahip değiliz…” dediler.

Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem (sav);"Allah Teâlâ bu sevabı bir oruçluyu bir hurma veya bir yudum su ya da bir içim süt ile iftar ettirene de verir”(Münzirî,II,94-95; İbnHuzeyme, Sahih, III, 191-192.)

Bir keresinde de şöyle buyurmuştu:“Her kim bir oruçluya iftar yemeği yedirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap verilir; oruçlunun ecrinden de hiçbir şey eksilmez.” (Tirmizî, “Savm”, 82; İbn Mâce, “Sıyâm”, 45.)

Günün Hadisi
“Oruç tutan nice kimseler vardır ki oruçtan nasibi sadece aç kalmaktır. Geceyi ibadetle geçiren nice kimseler vardır ki kıyamdan nasibi sadece uykusuz kalmaktır.”İbnMâce, Sıyâm, 21) “Yalanı ve yalana göre hareket etmeyi terk etmeyenin yemeyi içmeyi bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur!” (Buhârî, Savm, 8)

***

Hikmetli Sözler

Malım mülküm servetim, hepsi evde kaldı,

Eşim dostum akrabam, geçtiğim yolda kaldı,

Dostlarımdan birisi, benden hiç ayrılmadı,

Allah için yaptığım iyilikler bende kaldı.

Hacı Bektaşi Veli

Editör: TE Bilisim