İstanbul-Fatih Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesi Öğrencileri

Ailelerimizle yaptığımız güzel sohbetlere özlemimiz bitti. İftar zamanı yaklaşınca da zaman çabucak geçsin diye birbirimize anlattığımız fıkralar arasında uçuşan gülücüklere duymuş olduğumuz özlem bitti. Bitti artık ayrılık, hasret, hicran. Geldi, sonunda Şehr-i Ramazan. Geldi sonunda cehennem kapılarının sonuna kadar kapandığı mağfiret ayı... Tövbe kapılarının ardına kadar açıldığı bereketli ay... Geceleri ibadetle meşgul olup zikirle sabahlayacağımız güzel günler gelip çattı. Yaklaştı, sonunda teravih ve hatmi Kur’an. Ve Geldi sonunda gönüllerimizin sultanı, kalplerimizin tacı.

Hatırlar mısınız bilmem, yaşımız küçükken dakika başı annemizin eteğinden tutup “Anne, iftara kaç dakika kaldı?” diye art arda sorduğumuz, annelerimizin de her seferinde bıkmadan, usanmadan “Canım oğlum, sabırlı oğlum az kaldı.” diye cevapladığı dakikaları. Ben hatırlarım. Hatırladıkça da o anların ne kadar güzel olduğunu tekrardan anlamış olurum.

KARDEŞLERİMİZİN BUNA İHTİYACI VAR

 Ve yine hatırıma gelir bazı anılarım. Eskiden Ramazan gelince tüm ailenin bir sofranın başında toplanıp yapmış oldukları güzel sohbetleri. Hatırladıkça da o günlerin ne kadar paha biçilemez olduğuna tekrardan emin olurum. Peki ya şimdi? Şimdi ise aramıza "sosyal mesafe’" girdi. Bu mesafe sadece fiziksel değil belki de manevi yönden girdi. Fiziksel mesafenin ne kadar uzak olduğunun hiç önemi yok ama asıl önemli olan birbirimize olan gönül bağlarımıza konulan sosyal mesafe. Biz ne kadar uzaklarda, farklı iklim ve coğrafyalarda olsak bile gönüllerimiz bir olduktan sonra geri kalan hiçbir şeyin önemi yok. Elbette, bu kritik pandemi döneminde fiziki mesafenin arasını açacağız ama gönüllerimiz arasındaki mesafeyi yaklaştıracağız. Zira tam da şu an Suriye’deki, Arakan’daki, Doğu Türkistan’daki ve daha nicesini sayamadığım mazlum coğrafyalardaki kardeşlerimizin buna ihtiyacı var. Onların yalnız olmadıklarını, bizim her zaman onların yanında olduğumuzu bilmeleri her şeyden daha mühimdir. Bu birliktelik hem maddi hem de manevi yönden olmak zorundadır. Bizler şu an sahur ve iftarda "Bugün hangi yemeği yesek?" diye düşünürken onlar “Bugün sahurda karnımızı doyurabilecek miyiz?" diye düşünüyorlar.

RAMAZAN NEFSİMİZİ CİLALAMIZA VESİLE 

 Evet, bunlar yaşanıyor. Biz iftarda karınlarımızı bir güzel doyururken kardeşlerimiz sıkıntı çekebiliyor. Bizim bunun bilincinde olmamız lazım. Müslümanlığın gerektirdiği de budur. Resulu Ekrem (sav) bir hadisi şerifinde: “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” diye buyurmuştur. Düşünebiliyor musunuz bu sözün mahiyetini? Sofradan her kalktığımızda bu hadisi şerifi hatırlamamız ve mazlum kardeşlerimiz için ne yapabileceğimizi düşünmemiz lazım. Ne zaman bu farkındalığı oluşturursak işte, o zaman tekrardan Müslümanların Ehl-i Saadet döneminde, Endülüs’te, Osmanlı’da olduğu gibi aydınlık çağı başlamış olur. Zira, tarih tekerrürden ibarettir. Elbette ki o günler de gelecek. Önemli olan bizim o günlerin gelmesi uğrunda ne yaptığımız veyahut yapacağımız.

Ramazan-ı Şerif ne güze bir aydır ki bizim yukarıda saydığımız görevleri bizlere hatırlatır. Fıtratımıza; temiz ve saf olan aslımıza dönmemizi sağlar. Oruç ayı, Müslümanlığın gerektirdiği görevleri hatırlatma ayıdır bir nevi. Sabrımızı, nefsimizi cilalamamıza vesile olur. Neyi, ne zaman yapmamız gerektiğini öğretir. Mesuliyetlerimizin olduğunu bildirir. Başka aylarda oruç tutmasak bile aç olarak sokaklarda gezmek zorunda kalan Müslüman kardeşlerimizin halini anlamamızı sağlar. Açlığın, susuzluğun ne olduğunu bize öğretir.

GÜNAHLARIMIZIN AFFEDİLECEĞİ AY

 Bu mübarek günleri elimizden kaçırmamamız ve bu ayı en verimli halde nasıl geçire bileceğimizi düşünmemiz lazım. Zira, bu ayda bin aydan daha hayırlı olan, gizlenmiş bir gün vardır. Bizim ise o günü arayıp geceleri ibadetle geçirmemiz gerekiyor. Bu ay dağlar gibi birikmiş olan günahlarımızın af edileceği mübarek aydır. Bir sevabımızın katbekat yazıldığı, günahlarımızın silindiği aydır. Öyleyse, bize düşen bu kaçınılmaz ‘fırsat’ı en iyi bir şekilde değerlendirip Rabbimizin huzurundaki makamımızı yükseltmektir.

HER GÜNÜMÜZ RAMAZAN GİBİ OLSUN

Ne yazık ki her şeyin de bir sonu vardır. Elbette, Ramazan ayı da sayılıdır. Birkaç hafta sonra ne zorlukla ulaştığımız ve ulaşınca da Allah Teâlâ’ya şükrettiğimiz bereketli günler de sona erecek. Ama bu mübarek ay bitti diye eski halimize dönmemiz, kendimize yapacağımız büyük hatamız olacaktır. Bundan sonraki her sabahı oruç tutar gibi günahlardan kaçınmak, akşamları da bu akşam Leyle-i Kadir gecesi düşüncesiyle ibadetle meşgul olmak gibi hissedelim. İşte, o zaman burnumuzda tüten Ramazan’ı her gün yaşamış oluruz. Her günümüz Ramazan gibi olsun...

 AHMET CAN HALMURADOV / ÖZBEKİSTAN

 ALİYA İZZETBEGOVİÇ

 Aliya İzzetbegoviç'i, bıraktığı eserler sayesinde yakından tanımış oluyorum. Kâğıda döktüğü eserlerin tesiri altında şaşkın şaşkın kaldığımı anımsıyorum. Yaşantısından örnekler/ibretler alarak hayatımıza faydası dokunacak bir duygu, şuur vs. katmak amacıyla yaşamını kısaca yazıya aktarmanın gereğini duydum. Bilge Kral der ki: "Baştan sona bir hayat..." bu güzel sözleri sayesinde hakikaten gerçek Müslümanları tesir altına alıyor. İslamiyet'e, yaptıklarıyla insanları içten etkiliyor.

“Bilge Kral kim?” diye sorarsanız, sizlere biyografisiyle cevap vermek isterim.

Hukukçu, yazar, filozof... Boşnak Devlet Adamı ve Bağımsız Bosna-Hersek'in İlk Cumhurbaşkanı olan Aliya İzzetbegoviç... Bosna Hersek'te bağımsızlık yolunda liderliği ve derin bilgi birikiminden dolayı "Bilge Kral" olarak tanınmıştır. 1925'te bugün Bosna-Hersek'in kuzeybatısında bulunan Bosanski Šamac kasabasında dünyaya geldi. Ailesi İslâmî duyarlılığa sahip bir aileydi. Ancak Aliya İzzetbegoviç, İslam karşıtı bir çevrede yetişti.

 MÜSLÜMAN GENÇLER KULÜBÜ

Saraybosna'da bir Alman Lisesi’nde eğitim gördü. Bilime, önem veren ve disiplinle çalışan bir öğrenci olarak tanındı. Lise çağında üstün kabiliyetleri ile ve İslami konulara ilgisi ile öne çıktı. O dönemde bazı arkadaşlarıyla birlikte dinî konuları tartışmak amacıyla Müslüman Gençler Kulübü adını verdikleri bir kulüp kurdu. Bu kulübü kurduğunda henüz 16 yaşındaydı. Fakat oldukça etkin ve üretken bir düşünce kabiliyetine sahip olduğu gözleniyordu. Bu nedenle kurduğu kulüp bir düşünce kulübü olmaktan çıkarak aktivite kulübüne dönüştü. Dolayısıyla birtakım eğitim ve hayır faaliyetlerine önderlik etmeye başladı. Ayrıca genç kızlar için de ayrı bir birim oluşturdu. Siyasi, askerî ve fikri alanlarda mücadele ederek ülkesinin gerçek bir lideri, komutanı ve entelektüeli oldu.

İkinci Dünya Savaşı boyunca faşist ideolojiye karşı çıkan Aliya İzzetbegoviç, savaş esnasında da ihtiyaç sahiplerine yardım etti. Halkı için verdiği mücadele sırasında tutuklanan ve hapis hayatını zor koşullarda sürdüren Aliya İzzetbegoviç, 1988 yılının sonunda Yugoslavya hükümetinin "sözlü muhalefet sebebiyle cezalandırılanlara tanınan aftan" yararlanarak serbest bırakıldı.

BİR DEVLET VE BAYRAK BIRAKTI

Ülkedeki en güçlü Boşnak partilerden olan Demokratik Eylem Partisi'ni (SDA) 1990'da kuran İzzetbegoviç, Bosna'da 1992-1995 yılları arasındaki savaşta halkına önderlik etti. Savaşı bitiren Dayton Antlaşması'nı 21 Kasım 1995 tarihinde imzalayan Aliya İzzetbegoviç, bu anlaşmayla halkına uluslararası arenada tanınan bir devlet ve bayrak bıraktı.

Rahatsızlığı nedeniyle Ekim 2000'de devlet başkanlığı görevinden çekilen Aliya İzzetbegoviç, 19 Ekim 2003'te hayata gözlerini yumdu. Bosna Hersek'in efsane lideri Aliya İzzetbegoviç, her vefat yıldönümünde İslam dünyasında büyük bir saygı ve minnet duygusuyla anılıyor. Soykırımın izlerini silemeyen halkı için verdiği mücadeleyle gönüllerde taht kurmuştur. Devlet başkanlığı örnek gösterilen Aliya İzzetbegoviç, Türkiye’deki vatandaşlar tarafından da tanınan ve sevilen liderlerden biridir.

KARINCALAR GİBİ ÇALIŞMAK

Bilge Kral'ın yazarlık tarafı da aydınlıktır. Aliya İzzetbegoviç, sadece Bosna Müslümanlarını siyasi önderliğiyle değil, belki daha fazla düşünür yönüyle önemli ölçüde etkilemiştir. Tıpkı Muhammed İkbal, Said Halim Paşa, Mehmed Akif, Seyyid Kutub, Said Nursi, Necip Fazıl ve Sezai Karakoç gibi... Müslümanların yeniden doğuş imkânları üzerine ufuk açıcı değerli eserler verdi. Necip Fazıl'ın söylediği gibi "Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak gerekir." İşte, Aliya İzzetbegoviç, karıncalar gibi çalışarak hayata, Müslümanlara ve gençliğe büyük eserler bıraktı. İslami düşünce ve kültür, bağımsızlık duygusu, tavizsiz duruş sergileme, birlik ve beraberlik gibi konuları içeren çok kıymetli kitaplar yazarak toplumda yankı uyandırdı. Bıraktığı eserlerden iki tanesi: "Doğu Batı Arasında İslam" (1980, 2019), "İslam Deklarasyonu ve Tarihi Savunma" (2019) yıllarında yayınlanmıştır.

“EY TESLİMİYET SENİN ADIN İSLAM’DIR!”

Bilge Kral olarak anılan Aliya İzzetbegoviç’in zihinlere kazınmış birçok sözü vardır. İşte onlardan birkaç örnek: “Ölmeye hazır olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler.” “Kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için kendinizi Müslüman olarak düşünmeye başlayın.” “Kur’an edebiyat değil, hayattır; dolayısıyla O’na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.” “Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız.” “Ey teslimiyet, senin adın İslam’dır!”

OBADA ISAM ALESA

ŞEHR-İ RAMAZAN

Sabaha yakın, bir ezan okunuyor Ayasofya'dan

Müjdeler, müjdeler sanadır ey Müslüman

Müminlerin diriliş ayı, cennetin anahtarı

Geldi on bir ayın sultanı Şehr-i Ramazan

İşte, o sayılı günlere erişti müminler

Cennet, kapılarını açmış bizleri bekler

Gül yüzlü melekler cihana seyran eyler

Geldi on bir ayın sultanı Şehr-i Ramazan

 

Şeytan zincire bağlandı haramlar hep uzaklaştı

Dilde Allah, elde tesbih, türbeler de doldu taştı

Tellallar sokakta, maniler kulaklarda dolaştı

Geldi on bir ayın sultanı Şehr-i Ramazan

 

Teravihlerinle kalbimizi dolduruyorsun nur ve İrfan

Kadir gecende Hazreti Mevla'm indirdi Kur'an

Orucuyla fakiri ve garibi düşündürür Mevla'm

Geldi on bir ayın sultanı Şehr-i Ramazan

HAZIRLAYAN: Şiir Atölyesi

Kelimemiz: Süveyda

Kelime Kökeni: Arapça

*Kalbin ortasında var olduğuna inanılan siyah benek

*Kalpteki gizli günah

Hazırlayan: Seyf Ullah/ Bangladeş

Editör: TE Bilisim