Hazırlayan: Abdurrahman Akbaş / İlahiyatçı - Yazar

Aile güçtür. Sevgi ve rahmet temeline dayanmalıdır. Kâinatın Sahibi: “Kendileriyle huzur bulmanız için, kendi türünüzden eşler yaratıp aranızda sevgi ve şefkat var etmesi de Allah’ın varlığının apaçık delillerindendir.” (Rûm, 30/21) buyurmaktadır.

Aile, ana, baba ve çocukların bir çatı altında yaşadığı bu birliktelik sıradan bir birliktelik değildir. Bu birlikteliğin altında güven, sevgi ve saygı vardır. Aile yorgunluk ve sıkıntıların, karşılıklı güler yüz, nezaket, sevgi ve saygı içinde aşıldığı mekândır. Aile hayatında en güzel örnek sevgili Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor: “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en iyi davrananızdır.” (İbn Mâce, “Nikâh”, 50)

GÜNÜN HADİSİ
Abdullah b. Ömer’in (ra) işittiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Hepiniz sorumlusunuz ve hepiniz yönettiklerinizden mesulsünüz. Devlet başkanı bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Evin beyi bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Evin hanımı da bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Hizmetçi de efendisinin malı üzerinde bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür.” (Buhârî, İstikrâz, 20)

Sağlam ve köklü bir ailelerin varlığı toplumsal huzurun teminatıdır. Ailenin huzuru, toplumun huzurudur. Günümüzde mahkemeleri en çok meşgul eden hadiseler, aile çatışmalarıdır. Toplumların çöküş ve bozulmaları ilk önce ailedeki değerlerin yozlaşmasıyla başlamaktadır. Ama ne yazık ki bugün, aile bağları gittikçe zayıflıyor, paylaşılan muhabbetler, sevinçler yerine, hüzünler, geçimsizlik ve şiddet artıyor, boşanmalar neticesi çocuklar sıcak bir aile ortamından mahrum oluyor. Dinimizde aile sorumluluğundan kaçınmak çok büyük bir vebaldir:

Nitekim Abdullah b. Amr’ın naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter.” (Ebû Dâvûd, Zekât, 45)

Aile, ahlaki ve dini değerlerin öğretildiği, yaşandığı bir okuldur. Çocuğun kişilik yapısı aile içerisinde gelişir. Şahsiyet gelişiminde anne babanın davranışları uygulamaları oldukça önemlidir. Anne ve babanın kişiliği ve dini ve ahlaki tutumları çocuklar için rol modeldir. Çünkü insanın davranışlarıyla verdiği öğüt, sözleriyle verdiği öğütten daha etkilidir.

GÜNÜN AYETİ
“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” Nisâ, 4/58

Çocuklara ahlaki ve dini değerleri öğretmek ailenin temel görevidir. Çocuklarımıza güzel isim koymak, helal yedirmek, din ve dünya konusunda bilinç vermek, ibadetleri öğretmenin yanı sıra onları sağlıklı büyütmek, sevgi ile yetiştirmek ve vakti gelince evlendirmek de anne babaların temel sorumlulukları arasındadır.

Çocuğuna ahlaki ve dini ödevlerini öğretmeyen, ihmal eden anne-baba bu görevi yerine getirmediğinden dolayı hesap verecektir. Bununla birlikte aile hayatı huzurlu olan eşler, birbirini cennete taşıyacaktır.

Rabbimiz: “Ey İnananlar, kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki, onun yakıtı insanlar ve taşlardır.” (Tahrim Suresi, 66/6)

Bu ayete bütün anne ve babalar hepimiz muhatabız. Bu sebeple cehenneme karşı ailemizi korumalıyız. Peki, bu koruma nasıl olacaktır?

Çocuklarımızı Allah'ın farz kıldığı şeylere uyma, yasakladığı şeylerden kaçınma konusunda kontrol ve gözetim altında tutmalıyız. Onların bu alandaki eğitim ve öğretimlerine önem vermeliyiz. En güzel ikna ve yöntemlerle Allah’a itaate yönlendirmeliyiz.

Nitekim Kitabımızda Lokman kıssasında, Lokman (as) oğluna verdiği öğütte, önce Allah'ın varlığını birliğini, ortağı ve benzeri olmadığını öğretmekte ardından derin bir şefkat duygusuyla yaklaşarak en önemli ibadet olan namazla ilgili nasihat vermiştir.

Rabbimiz namazı ailede yerine getirilmesi gereken en büyük sorumluluk olarak ifade etmiştir. Rabbimiz Hz. Peygamber’e (sav) hitap ederek şöyle buyurmuştur: “Ailene namazı emret, kendin de onun güçlüklerine dayan. Biz senden rızık istemiyoruz. Seni biz besliyoruz. Sonuç takva sahiplerinindir. (Ta-Ha,132) Bu görev görünürde Hz. Peygamber’e (sav) verilmiş gibi anlaşılsa da, bizleri de kapsamaktadır. Rabbimizin emaneti olduğu bilinciyle, ailemizde sevgi ve saygıyı esas alarak, huzuru ve mutluluğu sağlayalım.”

GÜNÜN DUASI
“Allah’ım! Hidayetten uzaklaşıp, günah girdabına girip cehennemin azabına duçar olmaktan, zenginliğin ve fakirliğin şerrinden, afiyet ve huzurumuzun bozulmasından sana sığınırız.”

***

GÜNÜN SÖZÜ

Eğer ölümsüz bir hayat ve ebedi saadet istiyorsan, uyuma.

Dostun aşk ateşiyle yan-yakıl, uyuma.

Yüzlerce gece uyudun ve ne elde ettiğini gördün.

Allah aşkına bu gece sabaha kadar uyuma.

Mevlana Celaleddin-i Rumi

***

HZ. PEYGAMBER RAMAZAN GÜNLÜĞÜ

Hz. Peygamber Ramazan’da toplumsal görevlerini ihmal etmezdi

Hz. Peygamber (sav) mümkün olduğunca kendi işini kendi görmeye çalışır hatta elinden geldiğince ev işlerine yardım ederdi. Ramazan diye işlerini ve görevlerini ihmal etmezdi. Ancak onun hem günlük işleri hem de dinî, siyasî ve askerî görevleri bünyesinde toplaması sebebiyle her şeyi tek başına yapması mümkün değildi. Dolayısıyla ashâbın desteği ve hizmeti son derece önem taşıyordu. Hiç kimseyi küçük görmeyen, insanlar arasında efendi-hizmetçi, kadın-erkek ayrımı yapmayan Rahmet Elçisi, çalışanlar için ideal örnek idi. Ramazanda çevresindeki insanların iş yüklerini hafifletir. Onları zorlamazdı. Kaldırabilecekleri kadar iş verirdi.

Ma’rûr adlı bir kişi anlatıyor: Ebû û Zer ile Rebeze"de karşılaştım. Kendisinin de kölesinin de üzerinde aynı kıyafet vardı. Bunun sebebini ona sordum. Dedi ki, “Bir adamla karşılıklı birbirimize sövdük. Ve annesi (nin zenci olması) sebebiyle onu aşağıladım. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) bana şöyle buyurdu: "Ebû Zer! Onu annesi sebebiyle mi aşağıladın? Demek ki sen kendisinde hâlâ câhiliye izleri olan bir kimsesin. Hizmetçileriniz sizin kardeşlerinizdir. Allah onları sizin himayenize vermiştir. Kimin eli altında böyle bir kardeşi bulunursa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güç yetiremeyecekleri işler yüklemeyin. Eğer yüklerseniz onlara yardım edin." ” (Buhârî, Îmân, 22)

***

Oruç İlmihali

Diş tedavisi yaptırmak orucu bozar mı?

Sırf diş tedavisi ile oruç bozulmaz. Ancak tedavi sırasında yapılan işlemler sebebi boğaza su, kan veya tedavide kullanılan maddelerden biri kaçarsa oruç bozulur ve kaza edilmesi gerekir. Bu yüzden diş tedavi olacak olanların o gün oruç tutmamaları ve daha sonra bu orucu kaza etmeleri uygun olur.

Denize girmekle oruç bozulur mu?

Ağız ve burundan su kaçırmamak kaydıyla denize girmekle oruç bozulmaz. Fakat denize giren kimse, yüzme esnasında gelen dalgalar karşısında veya başka bir şekilde su yutabilir. Bu itibarla oruçlu iken denize girmekten kaçınmak uygun olacaktır. .

 Yıkanmak orucu bozar mı?

Ağız ve burnundan suyun girip de sindirim organına ulaşmadıkça oruçlu kimsenin yıkanması, orucuna zarar vermez. Nitekim Hz. Âişe ve Ümmü Seleme, Hz. Peygamber’in (sav) Ramazan’da imsaktan sonra yıkandıklarını haber vermişlerdir. Bu itibarla, ağız ve burundan mideye su kaçırmamak şartıyla oruçlu kişi yıkanabilir.

Editör: TE Bilisim