Durim Abazi - İbrahim Seçkin Talaş / Özel Haber

Son yüzyılda ucu bucağı olmayan teknolojik dönüşümlerle küreselleşen dünyada toplumların kültürel alıverişi büyük hız kazandı. Bu hıza paralel olarak kendi kültürel zenginliklerini bir kenara bırakan yeni nesiller, beyaz camda kendisine dayatılan yaşam tarzlarının alıcısı konuma düştü. Gelinen noktada vatanına ve mazisine yabancılaşan yeni kuşakların küresel bir operasyona maruz kaldığı gerçeği gelecek endişelerini derinleştiriyor.

MİLLİ KÜLTÜR TEHDİT ALTINDA

Toplum mühendisliğinin en başta gençler olmak üzere bütün toplumu dizayn çabası gelecekte millet olma şuurunu ortadan kaldırarak zihinlerde bambaşka bir işgale dönüşüyor. Bir virüs gibi zihinlere bulaşarak emperyalizmin işgalini meşrulaştıran bu kötü gidişe “dur” demek için alınması gereken tedbirleri uzman isimlerle konuşmaya devam ediyoruz.

Millî kültürümüzü taşıyan üç ana sütunun dil, din ve gelenek olduğuna dikkati çeken 27. Dönem AK Parti Ankara Milletvekili Emrullah İşler “Bu üç sütünü çağımızın en önemli problemlerinden biri olan kültür erozyonundan korumak durumundayız. Bu doğrultuda toplumlararası kültür alışverişinin kaçınılmaz olduğu çağımızda, nelerin alış-verişe konu olup olmayacağını tespit ederek alınan ile verilen arasında bir denge kurmamız gerekmektedir.

Bu denge kurulduğu takdirde kendi tarihini bilen, milli ve manevi değerlerinden güç alan ve geleceği bugünün şartlarıyla okuyabilen bir nesil her zaman olduğu gibi kültür ve medeniyetimizi kıtadan kıtaya taşıyacaktır” değerlendirmesini yaptı.

“ÜRETİCİ KONUMUNA GEÇMELİYİZ”

Son dönemde TENOFEST adı altında yapılan festivallerin ne kadar isabetli olduğunu dile getiren İşler, “Bu festivaller milli ve manevi değerlerine bağlı vatan ve bayrak sevdalısı geçlerimizi teknoloji yarışmalarıyla bir araya getirmekte, onlara vizyon katmakta ve ülkemizin geleceğini şekillendirmektedir.

Bu ve buna benzer çalışmalar yapılmadığında, kültür erozyonun baş döndürücü değişimi ve teknolojinin meydan okumaları gençlerimizi ve bizi biz yapan milli ve manevi değerlerimizi kökten sarsacaktır. Bu nedenle teknolojinin tüketicisi olduğumuz kadar üreticisi konumuna da geçmeliyiz ki etki altında kalan değil etki edebilen, söylenecek sözü olan konumuna gelebilelim” şeklinde konuştu.

*** 

YIKIM KOLAY, İNŞA ETMEK ZOR

Sosyolog Kezban Koç ise kültür erozyonunun bütün dünyayı saran bir uluslararası bir yara olduğunu söyledi. Koç “Latin istilası ya da küreselleşme ülkemiz de dahil olmak üzere birçok ülkenin ve milletin köklerini kopartıp tek tip insan modeli üzerinde çalışmaktadır.

Öncelikle ortak alfabe (Latin alfabesi) sonra ortak dil (İngilizce) ortak eğitim (bilime inanmak -ateizm- Darvinizm, evrensel bilim birliği -üniversite denkliği) gibi programları uygularken kimsenin aklına gelmeyen internet icat oldu. Bu durum diğer medya organlarından daha işlevsel ve etkili. Yıkım kolaydır ama inşa etmek zordur” tespitinde bulundu.

AİLEDEN BAŞLAMAK GEREKİR

Bu kültür yıkımını tamir etmek için uzun yıllara ihtiyaç olduğunu belirten Sosyolog Koç “Kaybedilen kuşakları geri getiremeyiz ama uzak gelecektekiler için şimdiden bir şeyler yapmaya başlanabilir. Bunda da ilk olarak aileden başlamak gerekir nasıl ki ilk aile olma özelliğimizi kaybettiysek toplamaya veyahut elimizdekileri korumaya buradan başlanmalı” dedi.

“Fransız devrimi ardından kadını bitirdiler sonra erkeği şimdi ise cinsiyetsizlik adı altında çocuklara göz diktiler” diyen Koç “Bizim en büyük görevimiz toplumun en küçük yapı birimi olarak ilk kendi ailemizi ve sonrasında yakınımızdaki ailelerle birlikte bu enkazdan kurtarmaktır. Kurtarma hususunda ise ilk anneyi kadını kurtarmak gerekir anne elini aileden çocuktan çektiği zaman kullanılan silahın mermisini toplumu yıkmak isteyenlere kendi ellerimizle vermiş oluruz” diye konuştu.

***

BÂTILI REDDETME HER DEVİRDE MÜMKÜN

Genç Dergisi Editörü Süleyman Ragıp Yazıcılar ise Kuran’ı Kerim’de, Allah’ın (cc) adı anıldığında dahi rahatsız olan insanlardan bahsedildiğini ve bugün seküler kültürün, bu rahatsızlığın bir diğer adı olduğuna söyledi. “Gençlere dört bir yanda mukaddesatı yok sayan bir hayat tarzı sunularak yeter ki ‘Allah’ı unut, gerisi halledilir’ telkini yapılıyor ” diyen Yazıcılar “Böyle bir zeminde diri durmak, şuurla yol almak, inanç kalesine sığınmak, irade kahramanlığı göstermek, gerçekten de zor. Lakin zor ama imkansız değil, çünkü imandaki o “lâ” asaleti, yani tüm bâtılları reddetme tavrı, tüm sahteliklere sırt çevirme erdemi, tüm ayartmalara hayır deme gücü her devirde mümkün” ifadelerini kullandı.

“ALLAH’I (CC) ÇOKCA ANMALIYIZ”

Seküler hayatın “Allah’ı (cc) unutma” üzerine kurulu bir hayat biçimi dayattığına işaret eden Yazıcılar yapılması gerekeni şöyle anlattı: “Ailede, mahallede, okulda, sosyal hayatta, sosyal medyada vs. eğer Allah anılmaz, hatırlanmaz ise, bu gidişatın çıktısı doğal olarak kendimizi unuttuğumuz, savrulduğumuz, yorulduğumuz ve mutsuz olduğumuz seküler bir iklim olacaktır. Biz Allah’ı anarsak ve hayatımızın her alanında merkeze koyarsak, Allah da bize kendimizi hatırlatacak, kendimizi bulduracaktır. Kendini bilen ve bulan insan, hiçbir yönden kuşatılamaz, tüm zamane putlarını yıkar birer birer.”

KURTULUŞ: AŞKA KANAT ÇIRPMAKTA

“Yiğit düştüğü yerden kalkar madem, “ dünya sevgisi” ve “ölüm korkusu” ile çetin bir mücadeleye girişirsek eğer, Allah’ın izni ile çok büyük bereketlere nail oluruz” diyen Yazıcılar ayrıca “Peygamber Efendimiz bu iki hususta ümmetini uyardı, dünya sevgisinin kalplerimizi esir alıp ahiret fakiri olmamamızı tavsiye etti. Bir de ölümü öldürmemizi salık verdi bizlere, yani “ölmeden önce ölmek” sırrını yaşamamızı istedi. Dünyaya dünya kadar değer verenler, ölümü gözünde küçültüp Allah'a kavuşma heyecanı içinde olanlar, hayallerin ötesinde güzelliklere vesile olacaklardır, bundan şüpheniz olmasın” ifadeleriyle ümitvar olmayı tavsiye etti.

- Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan da “zihin işgaline hayır” çıkışı: Zihnen sömürge peşinde olanlara izin vermeyeceğiz

-İşgale hayır

-Yeniden inşa sürecine girelim

-Zihin işgaline, mücadeleyle direnilebilir

-Toplumsal çürümeye 'dur' diyelim

-Reçete; Güçlü aile bağları

Editör: TE Bilisim