Doç. Dr. Celil Bozkurt - Düzce Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü / Analiz

Yazı dizisinin dünkü bölümünde, Cumhuriyet Gazetesi’nin devletin resmi politikasını yansıtan, ‘ Filistin’de Türkiye idaresi mevzubahis olamaz’ şeklindeki açıklamasına değinmiştik. Burada, Atatürk’ün Filistin’e sahip çıktığı yönünde yorumlanan tartışmalı bir belgeden söz etmek yerinde olacaktır. Hindistan’ın Bombay Cronicle gazetesi, 27 Temmuz 1937 tarihli nüshasında “Filistin’e el sürülemez. Kemal Paşa Avrupa’ya ihtar ediyor” başlıklı bir haber yayımlar. Gazete, Atatürk’ün TBMM’de yaptığı bir konuşmayı konu alan Hâkimiyet-i Milliye gazetesini kaynak gösterir.

-Yazının 1. bölümü: Toprak alamayınca Çanakkale’ye geldiler | TIKLAYINIZ!

-Yazının 2. bölümü: Türk idaresini tercih ederiz | TIKLAYINIZ!

Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivinde bulunan bir belgeye göre, Dâhiliye Vekâleti söz konusu haberi Türkçe tercümesiyle birlikte Başvekâlet’e sunar. Haberde Atatürk’e atfen şu ifadelere yer verilir: “Biz vakıa birkaç sene Araplar’dan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet’in mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki; buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz. Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet’e lakayt olmakla itham edildik. Fakat bu ithamlara rağmen Peygamber’in (sav) son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için bugün kanımızı dökmeye hazırız. Cetlerimizin Selahaddin’in idaresi altında, uğrunda Hristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün, Allah’ın inayeti ile kuvvetliyiz. Avrupa’nın bu mukaddes yerlere temellük için yapacağı ilk adımda bütün İslam Âleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur.

Atatürk'e atfedilen Filistin konuşması;

Atatürk'e atfedilen Filistin konuşması
HABER TEKZİP EDİLMEDİ
Atatürk’e atfedilen sözler, birkaç açıdan şüpheli ve çelişkilidir. Birincisi, Hâkimiyet-i Millîye Gazetesi, 1937’de yayımda değildir. Çünkü 1934’te adını Ulus olarak değiştirmiştir. Ulus Gazetesi’nin 1937 yılı itibarıyla Atatürk’ün Filistin’e yönelik bir politikasını konu alan haberi söz konusu değildir. Basının diğer organlarında da böylesine bir haber yayımlanmamıştır. Diğer taraftan TBMM’nin 1937 Temmuz’unda tatilde olmasından dolayı Atatürk’ün bu tarihte bir konuşma yapması mümkün değildir. TBMM’nin farklı tarihlere ait zabıtlarında da Atatürk söz konusu konuşması yer almamaktadır. Konuşmanın içeriği, Atatürk’ün o güne değin Filistin’e karşı uyguladığı tarafsızlık ve karışmazlık politikasına tamamen aykırıdır. Bu haberin izlerini o günlerde Filistin’de olup biten olayların ışığında sürmek gerekir. Bombay Cronicle gazetesinin haberinden 20 gün önce 7 Temmuz 1937’de İngilizler, Filistin’in Arap ve Yahudiler arasında taksimini öngören Peel Komisyonu Raporu’nu yayımlamıştır. Filistin’in taksim edilmesi başta Araplar olmak üzere İslam Âleminde tepkiyle karşılanmıştır. Taksim planının Filistin’deki gelişmeleri yakından takip eden Hindistan Müslümanları arasında da bir infiale neden olduğu şüphesizdir. Hint Müslümanları, Türkiye Cumhuriyeti’nin lideri Mustafa Kemal Paşa’nın ağzından batıya bir mesaj vermek istemiş olabilir. Burada önemli olan, Türkiye’nin Atatürk’e atfedilen sözleri ne devlet ne de basın nezdinde tekzip etmemiş olmasıdır.

İSMET İNÖNÜ DÖNEMİNDE FİLİSTİN

Filistin Sorununda Araplara karşı mesafeli duran Türkiye, aynı politikayı Yahudilere karşı da uyguladı. Almanya’da Hitlerin başa geçmesiyle birlikte Nazilerin baskı ve zulümlerine maruz kalan binlerce Yahudi Almanya’dan göç etmeye başladı. Türk Hükümeti, Almanya’dan kaçan çok sayıda Yahudi bilim adamını üniversitelerde istihdam ederken, diğer Yahudi göçlerine karşı ciddi sınırlamalar getirdi. 1938’de Türkiye’ye gelen Siyonist lider ChaimWeizman, maddi destek karşılığında Türk Hükümeti’ne Almanya’dan kaçan Yahudilerin Türkiye’de istihdam edilmelerini teklif etti. Başvekil Refik Saydam, Türki- ye’nin ne kütlesel ne de ferdi olarak Yahudi göçmenleri kabul etmeyeceğini bildirdi. Fakat Türk Hükümeti, savaş yıllarında Türki- ye’den Filistin’e geçmek isteyen Yahudi göçmenlere “transit geçiş” kolaylığı sağladı.

TÜRKİYE’DEN ARAP KONFEDERASYONU TEKLİFİ

İngiltere, İkinci Dünya Savaşı’nın yaklaşmasıyla birlikte Arap Âlemini kazanmayı çıkarlarına daha uygun buluyordu. İngiliz hükümeti, 17 Mayıs 1939’da yayımladığı McDonald Beyaz kitabıyla on yıl içinde bağımsız bir Filistin Devleti kurmayı vadediyordu. Buna göre Yahudilerin ve Araplar’ın Filistin’in idaresine ortaklaşa katılmaları sağlanacaktı. İngiltere, Filistin’e Yahudi göçlerine ciddi sınırlamalar getirirken aynı zamanda Yahudilerin Filistin’de toprak alımlarını da zorlaştırdı. İngilizler, Siyonist yanlısı tutumunu en azından savaş sonuna kadar ertelemeyi uygun bulmuştu. Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’nda Filistin politikasında sergilediği en dikkat çekici gelişme, Şam Konsolosu Ahmet Umar Beyin bir İngiliz yetkilisine söyledikleridir. Konsolos, Fransızlar’ın Suriye’den çıkarılmasını ve Suriye, Filistin ve Ürdün arasında bir konfederasyonun kurulmasını önerdi. Ürdün Kralı Abdullah’ın idaresinde kurulacak konfederasyon, İngiliz idaresinde kalacaktı. Konsolos, bu teklifin Türkiye tarafından etrafl ıca düşünüldüğünü ve konunun Türkiye’yi ziyaret eden Kral Abdullah’la da konuşulduğunu açıkladı. Türkiye’nin tam destek verdiği Arap Konfederasyonu teklifi, savaş şartları nedeniyle uygulanamadı.

İSRAİL'İ TANIYAN İLK MÜSLÜMAN ÜLKE TÜRKİYE
Filistin’de Araplarla Yahudileri uzlaştıramayan İngiltere, Filistin Sorunu’nu 1947’de Birleşmiş Milletlere taşıdı. Filistin Arap Devleti’nin kurulmasını destekleyen Türkiye, 29 Kasım 1947’de yapılan oylamada Filistin’in taksim planını reddetti. Fakat Araplar’ın karşı çıkmasına rağmen ABD ve Fransa’yla birlikte 1948’de kurulan Filistin Uzlaştırma Komisyonu’nda görev aldı. İsrail, Filistin’de İngiliz mandasının bitmesiyle birlikte 14 Mayıs 1948’de bağımsızlığını resmen ilan etti. Soğuk Savaş sonunda Sovyet tehditlerine maruz kalan ve Batı İttifakında yer almak isteyen Türkiye, reel politik bir kararla 28 Mart 1949’da İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülke oldu. Böylelikle Türkiye, Filistin konusunda bir süreliğine Arap ülkeleriyle yollarını ayırmış oldu.

İsrail’in 1949 yılında Türkiye tarafından tanındığı yönündeki karar yazısı;

MÜFTÜ EL-HÜSEYNİ SÜRGÜNDE

İkinci Dünya Savaşı, Filistin’de çatışan Arap ve Yahudilerin farklı politik hedeflere yönelmesine neden oldu. Yahudiler, Nazi Almanya’sına karşı İngilizlere hem parasal hem de asker desteği sağladı. Bu arada organize olan Yahudi tedhiş örgütleri, silahlanarak Araplar’a karşı bir muhtemel bir savaşın hazırlıklarına koyuldu. Yahudilere nazaran örgütlü bir mücadeleden yoksun olan Araplar, politik bir yalnızlık içindeydi. Lübnan’da sürgün bulunan Müftü Fransa’nın baskısıyla önce Bağdat’a ardından da Roma’ya geçti. Müftü, İngilizler’e karşı bir Arap cihadı başlatarak Filistin’i Yahudi işgalinden kurtarmak için Almanya lideri Hitler’le bir ittifak kuracaktır.

KAYNAKLAR
1. Celil Bozkurt, Türk Kamuoyunda Filistin Problemi
2. M. Kemal Öke, Filistin Sorunu
3. Özlem Tür, “Türkiye ve Filistin. 1908-1948: Milliyetçilik, Ulusal Çıkar ve Batılılaşma”
4. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arivleri Cumhuriyet Arşivi

Editör: TE Bilisim