Muhammed Şimşek / Analiz - Bugüne kadar gizli veya açık darbelerle engellemeye çalıştıkları Türkiye, milli iradesine her kelepçe vurulmak istendiğinde yaşadığı krizlerden büyüyerek çıkmasını bildi.

ENGELLERİ AŞA AŞA

Türkiye’nin Suriye, Irak, Doğu Akdeniz ve Ege’de yüz yüze geldiği tehditlerle ateş çemberine alındığı süreçte talep ettiği Patriot füzelerini ABD vermemekte diretti. Buna karşılık güvenlik ihtiyacını karşılamak için Rusya’dan S-400 hava savunma sistemini satın alan Türkiye, yine ABD’nin yaptırımlarıyla karşılaşsa da bölgede gözettiği güç dengesi siyasetiyle kendi rotasını çizmeyi bildi.

OYUN KURAN TÜRKİYE

Bütün engellemelere rağmen Türkiye bugün, yerli ve milli imkânlarla ürettiği silahlı insansız hava aracı SİHA’larla dünyada savaş doktrinlerini değiştiriyor. Bu gücünü sahada da başarılı bir şekilde kullanan Türkiye, küresel egemenlerin Ortadoğu ve Akdeniz’de hayata geçirmeye çalıştığı sömürü planlarını yerle bir ediyor. Libya’da Rusya karşısında üstün gelen Türkiye, Suriye ve Irak’ta ABD destekli terör gruplarının ilerleyişine darbeler indiriyor.

Dolar operasyonları, yaptırım tehditleri, kaos ve darbe planlarını çöpe atan ‘Yeni Türkiye’, artık dünyanın süper gücü olmaya aday gösteriliyor. Tam bu noktada ABD’nin önündeki zor soru şu: Bundan böyle Türkiye kendileri için müttefik mi, yoksa rakip mi?

***

DOST MUSUN; DÜŞMAN MI?

14 Haziran Pazartesi (yarın) gerçekleştirilecek NATO zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Biden’ın görüşmesi Türkiye - ABD ilişkileri açısından yeni bir milat olacak. Zirve sonrası dönemin yol haritası ise ABD’nin bugüne kadar başarılı olamadığı stratejik müttefiklik hukukuna uygun hareket edip etmeyeceğine bağlı olarak değişecek.

NATO zirvesi yaklaşırken masada kritik konular var. Doğu Akdeniz, Suriye, FETÖ, YPG/PKK, S-400’ler ve yeni dönemde ticari işbirlikleri başlıklarında atılacak adımlar Türkiye-Amerikan ilişkilerinde yeni bir dönüm noktası olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Herhangi bir geri duruş olmayacak” mesajına karşılık ABD basınından Biden yönetimine yapılan “Türkiye’ye karşı tavır değiştirmenin vakti geldi” analizleri ortada. Biden yönetiminin karşısında ‘Eski Türkiye’nin olmadığının farkına varması gerekiyor. Türkiye’ye yönelik samimiyet testini birçok kez geçemeyen ABD ile ilişkilerde geçmişteki darbeler bir yana 15 Temmuz hain işgal girişiminin ardından patlak veren krizler ABD’nin artık ayak oyunlarına son vermesini gerektiriyor. ABD’nin Türkiye ile ilişkilerdeki karnesi Rahip Brunson krizi, FETÖ’ye ilişkin delilleri sümenaltı etmesi, S-400 hava savunma sistemine derin itirazları, Suriye sınırımıza terör kantonları inşa etmesi, kendi hukuk tiyatrosu içinde yaptırım kararları alması ve son olarak Ermeni soykırımı iddiasının dillendirilmesi gibi zayıflarla dolu. Filmi biraz daha geriye sararsak ABD’nin bir zamanlar “Bizim çocuklar başardı” sözleriyle gurur duydukları kanlı 12 Eylül darbesine benzer Türkiye’ye karşı atılan yanlış adımları da hatırlatmak gerekir.

“SİZİN ÇOCUKLAR” TARİH OLDU!

Darbecileri “Bizim çocuklar” diye niteleyen isim 1970’li yıllarda CIA’in Türkiye şefi Paul Henze’nin ta kendisiydi. Oysa ABD’nin içinde olduğundan şüpheye hiç yer olmayan 12 Eylül 1980 darbesi öncesi, ABD’li danışmanların Ankara’da cirit attıkları biliniyor.Henze’nin sözleri de melun darbenin Amerika’nın işi olduğunu ispatlayan en temel kanıt olarak kayıtlarda yer alıyor. Bugün 80 darbesini gerçekleştirenler ve onları temsil eden zihniyet silinip gitti.

JOHNSON MEKTUBU

ABD yine 1964’te Kıbrıs’ta Rum zulmüne maruz kalan Türk halkının imdadına yetişmek için askeri harekât planlayan Türkiye’yi tehditlerle durdurmaya çalıştı. ABD'nin 36'ncı Başkanı Lyndon B. Johnson, keskin bir dille Türkiye’yi bu adımından vazgeçirmek için “NATO Konseyi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin acele toplantıya çağrılmasını istemek mecburiyetinde kalacağım"şeklinde gözdağı vermişti. Zaten 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası ABD, hiç düşünmeden Türkiye'ye silah ambargosu uygulamaya karar almıştı.

HAŞHAŞ KRİZİ

1974'te dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in haşhaş (kenevir) ekimini yeniden başlatmasıyla kriz patlak verdi. Bugün hemen her alanda üretimin ham maddesi olduğu daha iyi anlaşılan haşhaş üretimini ülkesinde artan uyuşturucu tüketimi bahanesiyle durdurmak isteyen ABD, yine asılsız iddialar üzerindenhedef aldığı Türkiye’yi uyuşturucu kaçakçılığı ile suçluyordu.

1 MART TEZKERESİ

Ortadoğu’da kendine piyon arayan ABD'nin Irak'ı işgal sürecinde Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlara kapı aralayacak 1 Mart tezkeresinin TBMM’den onay alamaması bir başka kriz doğurdu. Tezkere kapsamında İskenderun'u kendine üs yapamayan ABD, bu ret kararının intikamını, 4 Temmuz 2003'te Irak'ın Süleymaniye kentinde gerçekleştirdiği “çuval olayı” ile almak istedi. O tarihten sonra Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndaki Türk askerlerinin başlarına çuval geçirilerek Bağdat’ta sorgulanmaya çalışılmasının izahını hiç kimse yapmadı.

15 TEMMUZ İŞGAL GECESİ

AK Parti iktidarı döneminden önce devletin kılcal damarlarına sızan hain terör örgütü FETÖ’nün gözünü karartarak 15 Temmuz 2016’da kalkıştığı darbe girişimine ABD seyirci kaldı. Türkiye’nin başta Meclis binası olmak üzere kritik öneme sahip güvenlik birimlerinin ateş altına alındığı ve en nihayetinde 248 şehit verdiği geceye ilişkin yapılan cılız açıklamada “Türkiye’de yaşananları endişeyle izliyoruz” de- mekle yetinildi.

FETÖ’CÜLERİ KOLLADILAR

15 Temmuz ihanetinin ardından Türkiye, Gülen’in iadesi için ABD’ye tam 85 koli delil sundu. Amerikan yargı heyetinin incelemeye aldığı delillere daha sonra birçok ek delilde gönderilmesine rağmen FETÖ’nün işlediği suçları görmezden gelen ABD hiçbir adım atmadı. Aksine uydurma deliller veFETÖ’nün diline doladığı iddialar üzerinden Rıza Zarrap’ı da kullanarak Türkiye,kara para aklama suçlamalarıyla mahkûm edilmeye çalışıldı.

TOPUZ’LU VİZE KRİZİ

Takvimler 8 Ekim 2017’yi gösterdiğinde FETÖ ile mücadele kapsamında ABD’nin Türkiye’deki konsolosluk görevlisi Metin Topuz’un “silahlı terör örgütüne yardım” suçundan tutuklanması gerilime yol açtı. ABD hukuki süreci görmezden gelerek, Topuz’un tutuklanması sonrası vize başvurularını süresiz olarak askıya almıştı.

CASUS PAPAZ GERİLİMİ

Yine 15 Temmuz sonrası papaz kılığına girerek terör örgütleri FETÖ ve PKK adına suç işlediği ve Türkiye aleyhine casusluk faaliyetleri yürüttüğü tespit edilen Andrew CraigBrunson’un tutuklanması üzerine ABD yaptırım silahlarıyla Türkiye’nin üzerine gelmişti. Doları bir gecede astronomik rakamlara çıkaran ABD, İçişleri Bakanı Soylu ve Adalet Bakanı Gül’e yaptırım uygulama kararı verecek kadar işi ileri götürmüştü.

SOYKIRIM MANEVRASI

Seçim öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirme planlarını açık eden Biden’ın göreve gelir gelmez 1915 olayları yerine “Ermeni soykırımı” ifadesini kullanarak Türkiye karşısındaki fütursuzluğunu sergiledi. Arşivlerde yer alan belgeleri bir kenara atarak sırf Türkiye’yi iğnelemek için Ermeni diasporasının iftiralarına sarılan Biden yönetiminin gelinen noktada bir karar vermesi gerekiyor. Hemen her alanda büyük atılımlar yaparak geleceğin süper gücü olma yolunda ilerleyen Türkiye karşısında bundan böyle nerede duracaklar: DOST MUSUN DÜŞMAN MI?

S-400 HAZIMSIZLIĞI
Türkiye’nin Suriye, Irak, Doğu Akdeniz ve Ege’de yüz yüze geldiği tehditlerle ateş çemberine alındığı süreçte talep ettiği Patriot füzelerini ABD vermemekte diretti. Buna karşılık güvenlik ihtiyacını karşılamak için Rusya’dan S-400 hava savunma sistemini satın alan Türkiye, yine ABD’nin yaptırımlarıyla karşılaştı. YPG/PKK SEVİCİ ABD S 400’lerin NATO sistemleriyle uyumlu olmadığını ileri süren ABD, Yunanistan’ın kullandığı S 300’lere ses çıkarmazken Türkiye’ye yönelik savunma sanayiinin önünü tıkama amacına hizmet eden finansal yaptırım kararları aldı. Türkiye’nin bütün uyarılarına rağmen Suriye’nin kuzeyinde terör örgütü YPG/ PKK’yla göbek bağı kuran ABD, ülkemiz sınırlarına paralele olarak uzanan terör kantonları kurdu. Türkiye’ye sınırdan yönelen saldırılara aldırış etmeden terör örgütü YPG/PKK’ya aralıksız sevkiyatlarla tam 40 bin TIR dolusu silah verdi. Bununla da kalmadı teröristler için eğitim kampları kurdu. ABD’nin sömürge valisi McGurk’ın terör örgütü elebaşı Ferhat Abdi ile fotoğrafları aradaki ilişkiyi net bir şekilde gözler önüne serdi.

Editör: TE Bilisim