Hazırlayan:  Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri

Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesidir. Müslümanlarca kutsal kabul edilen bir eserdir. Mescid-i Aksa dediğimizde yanlış malumatlardan aklımıza gelen ilk şey şu: “Mescid-i Aksa Kubbet-üs-Sahra'dan ibarettir.” Tamamen yanlıştır. Mescid-i Aksa yalnız Kubbet-üs-Sahra'dan ibaretten değildir. Çoğumuzun yanlış bildiği bilgilerden bir tanesi bu idi. Aksa, Kudüs'ün doğusundaki Eski Şehir bölgesinde Tapınaklar Tepesi (Morya) olarak bilinen alanda bulunur. Bu alanın yüzölçümü yaklaşık 144 dönüm olup Kubbet-üs-Sahra, Kıble Mescidi ve sayısı iki yüze ulaşan birçok esere sahiplik eder. Kubbet-üs-Sahra'nın üzerine kurulduğu kaya bu tepenin en yüksek noktası olarak kabul edilir.

KADİM TARİHTEN MODERN TARİHE KUDÜS

Siyonist İsrail’in Filistin halkına Kudüs’te uyguladığı saldırı ve şiddet dünya basınında geniş yankı bulmaktadır. Müslümanlar tarafından büyük kınamayla devam eden saldırıların ardından Kudüs’ün tarihçesi hakkında merak edilen Mescid-i Aksa ne zaman, kim tarafından yapıldı? Sorularına cevap vermek isterim. Mescid-i Aksa’nın tam olarak hangi tarihte yapılmaya başlandığı bilinmemektedir. Bununla birlikte Hz. Davud döneminde inşa edilmeye başlandığı ve Süleyman peygamber tarafından inşasının devam ettirildiği bilinmektedir.

Hz. Süleyman tarafından tamamlanmış olan Mescid-i Aksa'ya Beyt-ül Makdis de denilmektedir. Fakat bu isim Kuran-ı Kerim'de geçmemektedir. Mescid-i Aksa ismi Abdülmelik bin Mervan tarafından Abbasilere karşı siyasi hedefler ile verilmiştir. Kudüs şehrinde bulunan Mescid-i Aksa'nın Müslümanlar için önemi fazladır. Çünkü, Kudüs, kadim tarihten modern tarihe kadar birçok medeniyetlerin ve milletlerin yaşadığı bir şehirdir. Bir zamanlar Bizans, Rum imparatorluğu vs. bu şehirde yaşamıştır. Peygamber Efendimizin Miraç Gecesi’nde semaya yükselişini Mescid-i Aksa'da gerçekleştirilmiştir. Kudüs şehri, kapıları ile meşhurdur. Kapılardan birkaç tanesi de şunlar: Şam kapısı, Babu-l Sahira, Babu-l Esvad, Muğrabi Kapısı, Peygamber Davud Kapısı, Babu-l Khalil, Yeni Kapı'dır.

İSRAİL’İ YİNE İSRAİL BİTİRECEK

İsrail, Filistin'i alıkoymak ve işgal altında tutmak ister. Doğrusu şu an Filistin işgal altındadır. Fakat Filistinliler Filistin'i asla teslim etmezler. Filistinliler, dirençlidir. Bombaların havada uçmasına rağmen savaşmaktan vazgeçmemişlerdir. Onlara ait toprakların var olduğu düşüncesine sahip olan İsrailliler... Toprak dediğim Filistin topraklarıdır. Zavallı İsrail buna inanmak istemez. İsrail vatandaşları büyük bir buhran ve stres içerisindedir. Bunun en somut örneklerinden biri neredeyse 4,5 aydır hükümet bile kuramamalarıdır. Hükümet kurmak isterler fakat İsrail’de yaşanan çatışmalardan dolayı bunu yapamamaktadır.

İsrail'in yok olması için az zaman kaldı. Buna inanın, inanın! Allah onları birbirlerine kırdırarak sonlarını hazırlayacaktır. Evet, İsrail’i yine İsrail bitirecek. Her günü Filistin korkusuyla geçiriyorlar. Filistin korkusu dediğim Gazze'dir. Siren sesleriyle yatıp kalkıyorlar. Allah onları orada rahat bırakır mı sanıyorsunuz? Gazze'deki kardeşlerimiz ellerinden geleni fazlasıyla yapıyorlar. O korkak devlete saldırmak için gece gündüz yorulmadan, bitap düşmeden çalışıp ellerindeki silahları, bombaları geliştirip çoğaltmak için uyku denen şeyi unutup bir kenara bıraktılar. İsrail denen devletin başkanı kendi mezarını kendi kazmış olacak. Gazze'de yaşayan mücahitlere, kuvvetli imanlara sahip olanlara saldırarak Filistin'i elde edeceğini sanıyor zavallı. Yanıldığını farkında bile olmadan kendini mezarda bulacaktır.

KALPTEN VE SAMİMİ DUA

Şimdi ise dünyanın gerçek yüzünü göstermek isterim. Bu vakitlerde Kudüs'te, özellikle Mescid-i Aksa'da yaşanan olayları az çok haberlerden duymuş olmamız şarttır. Çünkü gündem olarak en yaygın haberlerden biri şu: "Kudüs'te yaşanan zulümdür." Sadece Kudüs'te değil, Filistin'in tüm bölgelerinde zulüm gören gençlerimize ve masum çocuklarımıza kalpten ve samimi dualar etmemiz gerekir. Şimdi elimizden gelen tek şey budur. Bunları neden anlatıyorum peki? Filistin'i, Kudüs'ü ve Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa'yı istilâ etmek isteyen Siyonist israile karşı gelebilmek için tabii ki.

Ramazan'ın son günlerinde gündemde hep Filistin vardı. Zalim İsrailliler, Mescid-i Aksa'daki kardeşlerimize, namaz kılanlara ve günahsız çocuklara saldırıyordu. İsrail saldırırken Müslüman ülkeler nerededir? Ses çıkaramayanlara seslenirim. Arapların, Müslüman ülkelerin başkanları, Gazze'deki bombaları durdurmak için ayaklarını bile kımıldatmadılar. Şehitlerin kanlarının yerde kalmasına rağmen, onlara kıymalarına rağmen ayaklarını bile yere sürmediler.

MÜSLÜMANLARIN DAVASI: MESCİD-İ AKSA

Gazze'deki veya Filistin'deki Müslümanların o hallerine izin verenlere seslenirim. Filistin'de durmayan bombaların sesleri artık bitmez oldu. Oradaki kardeşlerimiz ümit var diye hayata tutunmaya çalışırken yaptıklarımıza bir bakın. İnsanlar artık uyanmalıdır. İnsan dediğim kendine "Ben Müslümanım" diyene hastır. Filistin davası sadece Arapların ya da Filistinlilerin davası değildir. Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın davası, yaşanan bütün Müslümanların davasıdır. Kudüs, sadece Filistin'in değil. Kudüs, İslam’ındır. Kudüs, bizim hikâyemizdir. Onu muhafaza altına almak gerekir. Mescid-i Aksamızdan vazgeçemez, yalnız bırakamaz ezansız kalmasına tahammül edemez ve zalimlerin ayaklarının altında ezdiremeyiz. “Kudüs neresidir?” diye sorana tam da bunu söylüyorum. Kudüs vatandır. Kudüs kalbimizdir.

Ümmet-i Muhammed nerededir? Kıyamet gününde Allah bize, "Dünyadaki Müslümanlara, Filistin'deki kardeşlerimize ve dünyanın mazlum bölgelerindeki korkunç hadiselere ve acı çekenlere ne yaptınız?" Sorusuna cevabımız ne olacaktır? Kafamızı kaldırmaktan bile üşenir bir hâle geldik. Kafamızı dolduran binlerce düşünce ile mücadele, çaba içindeyiz. Artık Müslümanlar kendilerine en yakın zamanda gelmelidir ki bu ümmeti yeniden ihya etsinler.

GAYRET ETME VAKTİ!

Mescidi Aksa'yı Siyonist, zalim ve korkak israil elinden nasıl alacağımızın bilme vakti gelmiştir. Şu an elimizden geldiğince destek verme, Filistin'deki bilhassa Gazze'deki kardeşlerimizin yardımına dokunacak işleri yapma, gayret etme vaktidir. Şu an ayağa kalkıp artık yürümenin vakti de gelmiştir. Artık şunu gözümüzün önünde bulundurmanın zamanı da geldi. Şu vakitlerde Allah yolunda ve bir sancak etrafında Ümmet-i Muhammed'i toparlayacak bir İslam birliğine her zamankinden daha çok muhtacız.

Obada Isam ALESA - Ürdün/Filistin

***

KİTAPHANE

Montaigne ve Denemeler

“Okuyucu bu kitapta yalan dolan yok. Sana baştan söyleyeyim, ben burada yakınlarım ve kendim dışında hiçbir amaç gütmedim.”  

Montaigne, 16.yüzyılda yazmış bu denemeleri. Peki, ne yazmış ki bu adam beş yüzyıl sonra da insanlar tarafından hala okunuyor.  

Öncelikle Montaigne’den başlayalım. Bir kere babadan zengin soylu bir aileden geliyor, ailesi üzerine titriyor. Düşünün ki uyanması için bile bir müzisyen tutmuşlar, müzikler eşliğinde uyanıyor güne... Daha kitap başlamadan vay be! Dedik bile... O, dünyada yalnızca kitaplara veriyor kendini.

Okumanın düşüncelerini körüklediğine inanırdı. Latince ve Yunancayı yedi yuttu. Bulunduğu şehirde belediye başkanlığı bile yaptı. Kimseye akıl vermek niyetinde olmadı. Kilisenin ve dönemin sömürücü Katolik din adamlarına küçük bir kibrit çöpü uzattı. 200 yıl sonra gelen Fransız aydınları bu küçük kibrit çöpünü büyük bit yangına dönüştürdü.

***

İNSANIN KENDİ OLMAYI BİLMESİ

Peki, milyonlarca kitap yazılsa dahi biz neden hâlâ “Denemeler”i okuyoruz?  Beş yüzyıldır kitabın hala okunması ve tercih edilmesinin en temel nedeni yazarın okuyucu ile sohbet edercesine yazmasıdır. Zaten Montaigne yazdığı kelimeyi bir daha silmezmiş, hani laf ağızdan çıkınca geri alınmaz ya o da yazdığı kelimeyi bir daha geri almamış. Kitabın samimi dili buradan geliyor. Dünyanın en önemli şeyi “İnsanın kendi olmayı bilmesidir” diyerek insanın bir başkası gibi davranmaya çalıştıkça iç huzurunun bozulduğunu, bir başkasına özenerek, yaşadıkça insanın kendinden uzaklaştığını anlatır Montaigne... Hani biz dünyayı bazen fazla takıyoruz ya kafaya, bazen kafayı yiyecek gibi oluyoruz işte tam o sırada Montaigne şöyle der: Dünya ile ilgilenme çünkü dünyayı değiştiremezsin. Sen kendin ile ilgilen ve kendin ile ilgili neyi kurtarabiliyorsan onu kurtar, çılgınlığın içinde kendini korumaya çalış, kendine ayrı bir dünya kur.

Montaigne eğitime ayrıca değinir ve konuyu şöyle özetler: “Eğitim öğrencilerde eğitim merakı uyandırmalıdır yoksa kitap yüklü birer eşek yaparız onları.” Montaigne birçok konuda bir şeyler anlatır bize konuşma üslubuyla.

SERHAT AKIN COŞKUN

***

BAZI KELİMELER ÇOK GÜZEL

Kelimemiz : Hem-dem
Kökeni : Farsça
Eş anlamları : Samimi dost, en yakın arkadaş.…

Editör: TE Bilisim