Durim Abazi / Özel Haber

Çin Komünist Partisi Yönetimi, Doğu Türkistan’ı işgal ettiğinden bu yana günden güne zulüm, zihinsel işgal, kamplara toplanma yöntemlerini artırıyor. Komünist yönetimden bir şekilde kaçıp Tükiye’ye yerleşen Doğu Türkistanlı gençler, Diriliş Postası’na konuştu. Doğu Türkistanlı gençler, ailelerinden ayrı geçirdikleri her bayramın buruk olduğunu dile getirdi. Genç kardeşlerimizin ifadelerine göre, ailelerinden uzak olmaları sebebiyle bayramların hüzünlü geçiyor.

“YÜREĞİM ACIYOR”

İstanbul Ticaret Üniversitesi öğrencisi Doğu Türkistanlı Ömer Salih, ailesinden uzak geçirdiği altıncı bayram olduğunu belirterek, “Herkes bayram sevinciyle gülerken, ben gözlerimin yaşlarına hakim olamıyorum. Anne, babama, kardeşlerime bayramınız kutlu olsun diyemediğim bu 6. Kurban Bayramı oldu. Yılları sayarken yüreğim acıyor. Okumak için çıktığım bu yolun bu kadar acı sonuçlar doğuracağını tahmin edememiştim. Onlar ateş içinde yanarken ben burada nasıl mutlu olayım ki....” ifadelerini kullandı.

“MUTLU BAYRAMLAR GEÇİRİYORDUK”

İstanbul teknik üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü 1. sınıf öğrencisi Arslan Uygur, ailesinden bir bayram daha ayrı geçirmesinin acısını anlatırken şu sözlere yer verdi: “Bunun acısını yaşamayan bilemez. En son hangi bayramda mutlu olduğunu hatırlamıyorum. Eski zamanlarda anne babamla birlikte bayram geçirirdim, o zamanlarda o kadar mutlu oluyordum ki, o hissi ifade edemem. Bayrama 3-4 gün kala gün geçmiyor. Öyle hissediyordum, ben acele ediyordum ama sanki zaman donmuş gibiydi. Bayram akşamı yeni elbiseler ve ayakkabımı yanıma koyardım. Erken uyuyordum, uyuduğum zaman zaman hızlı geçiyor sanırdım. Sabah annem uyandırıyor, duş alıp o yeni elbiselerimi giydikten sonra babamla bayram namazı kılmak için camiye gidiyordum. Herkes için çok mutlu zamanlardı. O zamanları şu an hatırlasam bile gönlümü ferahlatıyor. Ancak şimdi onların hiçbiri yok. Ne o donmuş geçmeyen zamanlar, ne o uyumayan gözler. Şu an tek isteğim, bayramda olsa bile bana o yeni elbise, bayram hediyeleri olmasın. Tek isteğim anne babamın sesini duymak, o küçük kardeşlerimin o güzel sesini duysam, bana her gün bayram oluyordu. Bu benim tek isteğimdir.”

“O ACIYI UNUTMAK İÇİN UYUYORUM”

“Size çok basit gelmiş olabilir, ama şuan benim için çok zor, mümkün olmayan bir rüyadır. 5 senedir anne babamın sesini bile duymadım, küçük kardeşlerimin güler yüzünü göremedim.” diyen Uygur, “5 senedir sanki bayram beni unutmuş gibi ya da ben bayramı unutmuşum. Daha doğrusu ben bayram mutluluğu nedir unutmuşum. Bayram diye herkes çok meşgul, çok mutlu, ama ben hep uyuyorum. Bayramda uyulur mu diyorlar, ama uyuduğum zaman o acıyı biraz olsa bile unuturum, çünkü uyuduğum zaman anne babamı görüyorum, o zaman hiç uyanmak istemiyorum. Bugün bayram, uyumak istiyorum, Uyandığımda anne babamın sesini duysam o zaman bana bayram olur.” diye konuştu.

“AİLELERİMİZLE İRTİBATIMIZ YOK”

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Grafik Tasarımı Bölümü 2. sınıf öğrencisi Abdulbasit Abdurezzak da onlar Doğu Türkistan’dayken bayramlar çok neşeli, bereketli ve kalabalık geçtiğini hatırlatarak, “Bayram günü diğer günlerden çok farklı oluyordu. Bayram olduğunu hissedebiliyorduk. Bayram gününde babamız bize bayramlık hediye ediyordu. Yeni elbiseler giyiyorduk. O gün bizim için çok farklı oluyordu. Annemiz misafirleri ağırlamak için yemekler pişiriyordu ve biz de babaanne, dedelerimizi, anneannemizin ziyarete gidiyorduk. Oradaki akrabalarımızım çocuklarıyla çok eğleniyorduk. Onlarla bir araya geldiğimiz için çok mutlu oluyorduk ama yurt dışına çıktıktan sonra ailemiz yanımızda olmadığı için bayramlar eskisi gibi güzel geçmiyor. Bayramlar geldiğinde gurbette olduğumuzu daha çok hissediyoruz ve kendimi çok yalnız hissediyorum. Daha önce ailemizle irtibat kurabiliyorken en azından onlarla konuşarak hasretimizi giderebilir, onların bayramlarını tebrik edebiliyorduk. Ama şimdi onların bayramını bile kutlayamıyoruz.” diyerek üzüntüsünü bir kez daha ifade etmiş oldu.

“BAYRAM DEĞİL İŞKENCE GÜNÜ”

Zamanın geçmesiyle alıştıklarını kaydeden Abdurrezak, sözlerini şu şekilde bitirdi: “Ailemizin nasıl bir durumda olduğunu tam olarak bilmediğimiz için ve türlü türlü düşüncelerle kafamız dolu olduğu için artık bayram hiç bayram gibi geçmiyor. Herhangi bir bayram artık sıradan bir gün gibi geçiyor. Artık bayramın mutluluğunu yaşayamıyoruz, çünkü bizim mutluluğumuz elimizden alındı, ailemiz, memleketimiz iyi değilken biz nasıl iyi olabilelim? Nasıl bayram yaşayabilelim? Artık bayramlar bizim için bayram değil sadece acılarımızın yenilendiği, ne kadar kötü durumda olduğumuzu daha çok hissettiğimiz birer işkence günüdür.”

‘Kendimizi boşlukta hissediyoruz’

Abdurrezak, “Her bayram geldiğinde hasretimiz daha çok artıyor ve işkenceye dönüşüyor. Yani diğer ülkelerden gelen öğrenciler aileleri ile görüşüyor. Onlara baktığımızda çok garip bir duyguya kaplıyoruz, kendimizi çok çaresiz hissediyoruz, kalbimiz acı ile doluyor, kendinizi çok yalnız garip hissediyoruz. Bu durum gittikçe daha da kötüleşti. Artık ailemizle irtibatımız kesildiği için onların iyi ya da kötü olduğunu bilmiyoruz. Bayramlarda sadece onların iyiliğini dileyerek geçiriyoruz. Her bayram namazından sonra öğrenci yurdunun önünde aileriyle bayramı kutlamakta olan diğer öğrencileri görüyoruz. Bizim ise yaptığımız şey odamıza dönüp sessiz sessiz o eski günlerin özlemiyle 21. yüzyılda başımıza gelen bu ortaçağa ait kabul edilmesi zor duruma kendimiz bile zor inanarak çaresizlikten ağlamak oluyor. Sanki kendimizi boşlukta hissediyoruz hatta bizim artık gurbetçiye Bayram olmuyormuş anne diye şarkımız bile var.” değerlendirmesini yaptı.

Editör: TE Bilisim