Doç. Dr. Metin Duyar / Analiz

Sadece Türkiye’den değil dünyanın dört bir yanından gelen orman yangınları, aşırı sıcaklar ve ani sağanakların yol açtığı sel haberleri, değişen iklim koşullarının kalıcı olacağının habercisi. Bilim insanlarına göre, yaşanan bu olağanüstü hava olaylarının birçoğunun insan faaliyetlerinden kaynaklanan iklim değişikliğiyle bağlantısı bulunuyor. Son 20 yıllık dönemde olağanüstü hava olayları ile insan faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının yol açtığı küresel ısınma arasındaki olası korelasyon da giderek güçleniyor.

GERGİNLİK ARTIYOR

Olağandışı hava olaylarının doğal sebeplerinin de olabileceği konusunda bilim dünyasında fikir birliği olsa da insan faaliyetlerinden kaynaklı iklim değişikliğinin bu tarz sıra dışı olayları daha olası ve daha yoğun hale getirebileceğine dair çok sayıda bulgu var. İklim değişikliği üzerine çalışan, dünyanın önde gelen kuruluşlarından biri Hollanda Kraliyet Meteoroloji Enstitüsü’nde iklim araştırmacısı olan Geert Jan van Oldenborgh, “Kırılan rekorların sayısı gerçekten şoke edici, bu kadarını beklemiyorduk. Ancak en büyük sorun, bu yoğunlukta rekor kırılabileceğini öngörememiş olmamız,” derken, dikkat çektiği husus tehlikenin “hızı” aslında. Dünyada su ihtilafı yaşayan ülkelerin arasında küresel iklim değişikliğiyle gerginliğin artmaya başladığı bir gerçek.

ÜLKELER ARASINDA SİYASAL ÇEKİŞME

Su sorunu endişe verici görünüme ulaşmışken, giderek artan tatlı su ihtiyacının nasıl karşılanması gerektiği konusu da ayrı bir sorun olarak karşımızda duruyor. Tatlı su; insan yaşamı, insanların ve ekosistemlerin sağlığı, yoksulluğu sona erdirme, sürdürülebilir kalkınma, ekonomik büyüme, politik ve sosyal denge için mutlaka gerekli olan ve tükenebilir bir kaynak. Halihazırda 800 milyon insan güvenli içme suyu kaynaklarına ulaşamıyor; 2,5 milyar insan ise yeterli arındırmadan yoksun su kaynaklarına sahip.

Küresel iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle iklimin kurak, su kaynakları ya da havzalarda kıyıdaş ülkeler arasında siyasal çekişmenin yoğun olduğu ve su gereksiniminin biriktirme yoluyla sağlanmasının zor ya da maliyetli olduğu yerlerde su savaşlarının görülme olasılığı giderek artıyor.

SU İHTİLAFI YAŞAYAN ÜLKELER

Su kaynakları geçmişte olduğu kadar günümüzde de ülkeler arasında diplomatik ve askeri sorunlara kaynaklık ediyor. Dünyada su ihtilafı yaşayan ülkelerin arasında küresel iklim değişikliğiyle gerginliğin artmaya başladığı bir gerçek. Görünen o ki, su stresi yaşayan ülkeler, küresel iklim değişikliğini iyi yönetemezlerse su savaşlarının da ilk tanık olunacağı ülkeler olacak. Bu ülkelerden öne çıkanlar ise şu şekilde:

ABD VE MEKSİKA

ABD ile Meksika arasında Colorado ve Rio Grande nehirlerine ilişkin işleyiş dikkate değer. Yaklaşık 130 milyon nüfuslu Meksika’da vatandaşların yüzde 40’ı sağlıklı içme suyuna erişemiyor. ABD ile Meksika arasında Colorado nehrine ilişkin resmi görüşmelerde, Meksika yılda 4 milyar 439 milyon m3 su talep etmiş; buna karşılık bir memba ülkesi olan ABD, talep edilen miktarın ancak yüzde 42’si olan 1 milyar 864 milyon m3 su vermeyi kabul etmiştir. ABD, talebin yarısından daha az su tahsisinin gerekçesini, Haziran 1941 tarihli notasında şu şekilde açıklıyor:

Colorado Nehri’nden Meksika’ya verilmesi teklif edilen su, büyük miktarlardaki düzensiz doğal akıştan. Bu sebeple 1930 yılında Meksika tarafından talep edilen 4 milyar 439 milyon m3’ün tamamını karşılama imkanı oluşmamıştır. Ayrıca nehrin senelik akışındaki büyük değişimler ve Boulder (Hoover) barajının kuraklığı önlemedeki önemli etkisi göz önünde bulundurulmalı. Boulder barajı olmasaydı, 1937, 1939 ve 1940 yıllarında yaşanan kuraklıktan daha şiddetli bir kuraklıkla karşılaşılacaktı.

Küresel ısınmanın doğaya etkisi

Dünya iklim sisteminde değişikliklere neden olan küresel ısınmanın etkileri en yüksek tepelerden, okyanus derinliklerine, ekvatordan kutuplara kadar dünyanın her yerinde hissedilmekte. Küresel sıcaklıklardaki artışlara bağlı olarak hidrolojik döngünün değişmesi, su kaynaklarının hacminde ve kalitesinde azalma, kara ve deniz buzullarının erimesi, kar ve buz örtüsünün alansal daralması, deniz seviyesinin yükselmesi, kuraklık ve seller, iklim kuşaklarının yer değiştirmesi, yüksek sıcaklığa bağlı salgın hastalıkların ve zararlıların da artmasına neden oluyor. Bu durum ekolojik döngüyü bozduğu gibi, sosyo-ekonomik yapıları da etkiliyor. Ekolojik yapıdaki bozulma en başta iklim tiplerinde değişiklik ve deniz seviyesinde yükselmeye yol açıyor. Geleceğe yönelik hazırlanan model ve simülasyonlarda, önümüzdeki yüzyılda deniz seviyesinin 20 cm ile 40 cm arasında yükseleceği ve bu yükselmenin; buzul erimesi ile ısınan okyanus sularının termal genleşmesi sonucu oluşacağı öngörülüyor.

Su kaynakları azalıyor

Suyun nüfus artışına bağlı olarak kişi başına kullanılabilir niceliğinin azalması, teknoloji ve kentleşme sonucu gereksinmelerin çeşitlenmesi, kaynakların çevresel kirlenmeden yeterince korunamaması, su kaynaklarının tüm dünyada hızla nitelik ve nicelik yitirmesine ve gerekli ihtiyacı karşılamaktan uzaklaşmasına neden oluyor. İklim değişikliği nedeniyle su kaynaklarındaki azalma ve bunun yaşamsal önemi haiz tarımsal üretim üzerinde olumsuz etkisi, kurak ve yarı kurak alanların genişlemesinin yanı sıra yıllık ortalama sıcaklığın artması çölleşmeyi, tuzlanmayı ve erozyonu artıracak en önemli sorunlardan biri. Bu nedenle iklim değişikliğiyle ortaya çıkan su döngüsünün değişmesi ve su kaynaklarının kullanımında sorun yaşayan ülkelerin yaşadığı belirsizlik durumu “su stresini” giderek artırıyor.

Kaynak: AA

Editör: TE Bilisim