Abdulkadir Muhammed Nur / Analiz

2009 yılının sonlarına doğru İstanbul'da gerçekleşen İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) Ekonomi Zirvesi için davet aldığımızda Somali heyetiyle geri dönüşü olmayan bir yola çıkmıştım. Toplantı sonunda Sayın (Somali) Cumhurbaşkanımızdan yarıda kalan eğitimimi tamamlamak için Türkiye'de kalma izni istedim ve Türkiye'ye yerleştim. Bir yandan Kâtip olarak Ankara'da bulunan elçiliğimizde görevime başlarken diğer yandan da önce dil eğitimi aldım, ardından da Mekteb-i Mülkiye'de lisans eğitimime başladım. Türkiye'ye gelme ve Türkiye ile yakın ilişkiler kurma fikrini bana aşılayan kişinin, Eş-Şebab tarafından katledildiğine dair acı haberi ise eğitimimi sürdürdüğüm günlerde, Türkiye'de aldım.

Eş-Şebab'ın acımasızlığı onu öldürse de onun bana aşıladığı fikirleri asla öldüremedi. 2011 yılının başlarında son 60 yılın en büyük kıtlık ve kuraklığı yaşandığında Somali'de iç savaş ve terör nedeniyle çökmüş devlet kapasitesinin yetersizliği sonucu insanlık dramları yaşanmaya başladı. İç savaştan bu yana Somali konusunda üç maymunu oynayan dünya, yaşanan bu drama karşı da sessiz kalmayı tercih etmişti. O günlerde genç bir diplomat olarak Türkiye'de bulunan benim için ise bir fırsat doğmuştu. "İstanbul'da yanan ışık neden Somali'yi aydınlatmasın?" sorusunu sormaktan kendimi alıkoyamıyordum. "Her fırsatta zulme karşı sesini yükseltmiş bir milletin lideri, açlığa, sefalete, çocukların annelerin gözleri önünde ölüp gitmesine neden sessiz kalsın." diyordum.

SOMALİ İÇİN TARİHİ GÜN: 19 AĞUSTOS 2011

stanbul’da yanan ışığın başka yerleri nasıl aydınlattığı sorusu dahil sorduğum tüm soruların cevabını, o dönem başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan ile beraberindeki heyeti taşıyan Türkiye Cumhuriyeti'ne ait ANA adlı ay yıldızlı bir uçağın 19 Ağustos 2011'de Mogadişu semalarında görünmesiyle aldım. Dünyanın adını bile duymak istemediği ülkeme 20 yıl sonra ilk defa bir başbakan, kendi ve beraberindeki kalabalık heyetin canını tehlikeye atarak gelmişti. Diplomat olarak görev yaptığım o günlerde Somali'deki durumu Türkiye Dışişleri Bakanlığı'na bildirmiş, ardından ise ne gerekiyorsa yapılacağına dair söz almıştık.

Ricamız Türkiye, iç savaş sırasında çökmüş olan Somali'nin devlet kapasitesini sömürüye değil, karşılıklı dostluk ve muhabbete dayanan Türk modeli ile yeniden inşa etmek için çaba harcayarak diğer devletlerden farkını ortaya koydu. 20 Ağustos 2021 Cuma / 12 Muharrem 1443 doğrultusunda Somali'deki açlık ve kuraklığa sessiz kalmayan Türk devlet kurumları zaten Sayın Erdoğan'ın ziyareti öncesinde gerekli girişimlerde bulunmaya başlamışlardı. Bir yandan Türk Kızılayı, Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) diğer yandan ise Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) gibi Türk kurumları gerekli çalışmaları başlamıştı.

Türkiye'den Somali'ye insani yardım taşıyan ilk uçağın içerisinde ben ve o dönem TİKA Başkanı olan, şu anki Sayın Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam Bey de bulunuyorduk. Fakat bugünden bakınca daha iyi anlıyorum ki Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve bizim yolculuklarımız arasında önemli bir fark vardı. Biz Somali’ye insani yardım, Sayın Cumhurbaşkanı ise umut taşıyordu.

TÜRKİYE’NİN VİCDAN EKSENLİ SOMALİ POLİTİKASI

Sayın Erdoğan'ın ziyareti vicdanın şekillendirdiği bir politikanın sonucudur. Bu yüzden de Somali'de yaşanan drama sessiz kalamayacağını gerçekleştirdiği seyahatle gösteren Sayın Erdoğan, seyahat sonrasında da verdiği sözlerin arkasında olduğunu icraatlarıyla gösterdi. Somali’de yaşanan dramı bitirmek ve Somali devletinin yeniden ihya ve inşasına katkı sunmak, Sayın Erdoğan'ın ziyareti sonunda Türkiye’nin bütün kurumlarının dahil olduğu bir süreç haline geldi. Türk insanı da bu devlet politikasına kendi rızkından ayırdıklarını Somalililerle paylaşarak katıldı ve ne kadar yardımsever olduğunu her fırsatta gösterdi.

Yaşlı kadınlar kollarında kefen parası diye sakladıkları bileziklerini, çocuklar ise kumbaralarında biriktirdikleri harçlıklarını Somali'ye göndermekten çekinmediler. Bir yandan sivil toplum, diğer yandan ise belediyeler ve devlet kurumları her alanda Somali'de devletin ayağa kalkması için çalıştılar. Sayın Erdoğan'ın ziyaretinden sonra Somali Türkiye'nin ana gündem maddelerinden biri haline gelmişti. Ankara’da konsolosluğun önünde Somali'ye gitmek isteyenlerin vize kuyruğu sessiz sakin bir elçilik için şaşılacak boyutlara gelmişti. Konsoloslukta çalışan kısıtlı sayıdaki arkadaşımız vize yetiştirebilmek için gece gündüz çalışıyorlardı.

“ULUSAL BİLİNÇ OLUŞMALI”

Ulusal bilincin sağlanması, beraberinde merkezi otorite ve egemenliğin de ülkenin ulusal sınırları içinde tam etkinliğini pekiştirebilecektir. Bu durum, Somali halkı ve devleti için önemli bir öncelik oluşturuyor. Türkiye'nin gönülden desteği ve Somali devletinin inşasındaki insani yaklaşımı devletleşme sürecini başlatmıştır. Fakat halkın Somali devleti çatısı altında kenetlenmesini sağlayacak ulusal bilincin oluşturulması ve tam egemenliğin tesisi, Somali’deki diğer krizlerin de çözülmesi için şart. On yıl önce Sayın Erdoğan'ın Somali'ye gerçekleştirdiği ziyaretin ardından Türk toplumu coğrafi olarak kendinden çok uzakta yaşayan bir toplum için, Somali için kenetlenme başarısını gösterdi. Hem Somali'de hem de Somali dışında yaşayan biz Somalililerin de aynı bilinçle bütün farklılıklarımızı bir kenarı bırakarak refah, huzur ve barış içinde bir Somali için çalışmamız gerekiyor. Türkiye gibi Somali'nin istikrarına ve refahına yatırım yapan kardeşlerimizin desteğiyle müreff eh bir Somali'yi kuracak bu bütünleştirici ve birleştirici ruhu oluşturabileceğimize inancım tam.

Somali’de Türkiye’ye büyük destek var

On yıl önce bugün Sayın Erdoğan'ın gerçekleştirmiş olduğu ziyaret sadece Somali'ye umut olmadı; aynı zamanda Türk-Somali kardeşliğinin bugünlere gelmesini sağladı. Türkiye iç savaş sırasında çökmüş olan Somali'nin devlet kapasitesini sömürüye değil, karşılıklı dostluk ve muhabbete dayanan Türk modeli ile yeniden inşa etmek için çaba harcayarak diğer devletlerden farkını ortaya koydu. Bugün Somali'de en merkezde yaşayandan en kırsalda yaşayanına Türk insanının yardımını almamış Somalili bulmak zordur. Türk yardım modelinin doğrudan insana dokunan yapısı Somalililerin Türkiye’ye olan sevgisinin asıl nedeni oldu. Bugün Türkiye ihtiyaç sahibi Somalililere balık vermek ve onları kendine bağımlı yapmak yerine TİKA, Türk Kızılayı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Diyanet ve adını burada sayamadığım birçok sivil toplum örgütleri aracılığıyla Somalilere daha sürdürülebilir olan balık tutmayı öğretmeye çalışıyor. Öte yandan da Somali devleti ayağı kalkabilsin diye gerçekleştirdiği teknik yardımlarla Somali Milli Ordusu başta olmak üzere Somali'nin devlet kurumlarının yeniden inşası hususunda elinden gelen çabayı harcıyor.

Devlet inşasında önemli pozisyon

Türkiye'nin Somali'ye olan gönülden desteği sadece Somali'nin istikrarı için değil, Afrika Boynuzu'nun istikrarı ve refahı için de önem arz ediyor. Bu kapsamda, iç savaş ve terör nedeniyle yerle bir olan devlet fonksiyonlarının güçlendirilmesi çabaları Afrika Boynuzunun istikrarı ve güvenliğinin sağlanmasında merkezi bir rol üstleniyor. Bu noktada Türkiye, özelde Somali Milli Ordusu ve diğer devlet kurumlarının, genelde ise Somali devletinin yeniden inşasında etkin rol oynayarak Afrika Boynuzu'nun terörden arındırılması ve istikrarsızlıkların ortadan kaldırılması noktasında kendisini değerli bir kaldıraç haline dönüştürdü.

Her ne kadar dost ve kardeş Türkiye'nin gönülden çabaları devam etse de Somali'de istikrarın ve güvenliğin sağlanması konusunda hâlâ bazı zorluklarla karşılaşılıyor. Bu sorunların en başında, ulusal bilinç eksikliği ve egemenlik tesisinde karşılaşılan zorluklar geliyor. Türkiye gibi değerli partnerlerin desteğiyle Somali'de, devlet fonksiyonlarının inşasının yanı sıra ulusal bilincin teşviki Somali için kritik önemde.

Editör: TE Bilisim