Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, TRT1 ve TRT Haber ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

" Türkiye Ekonomi Modeli" hakkında bilgi veren Nebati, "Hem yeni bir model öne sürüyoruz hem de öne sürülen modelle dün Cumhurbaşkanımız adeta bir manifesto yayınladı. O andan itibaren de Türkiye'de birçok şey değişti." dedi.

Nebati, bu değişimin "normalleşme" olduğunu belirterek, "Son birkaç aydır kur ataklarıyla ilgili yaşanan gelişmeler ve buna ilişkin yapılan yorumlar aslında normal olmayan bir şeyin tartışmasıydı. Şimdi normale döndük. Artık gerçek kişilerimiz, kurumlarımız, kamu yönetimimiz, siyasetimiz ve sizlerle her şeyin normal çerçevesi içerisinde devam ettiği bir sürece giriyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Reel sektörün, ekonomik aktivitede bulunan aktörlerin önünü görebileceği çok önemli bir sürece girildiğini belirten Nebati, "Özellikle önümüzdeki yıl, bunun da semerelerini çok açık bir şekilde göreceğimiz bir yıl olacak." dedi.

"TÜRKİYE 2020'DE KRİZDE FIRSATLARI EN İYİ ŞEKİLDE KULLANAN BİR ÜLKE OLDU"

Uzun süredir Türkiye modeli, Çin modeli, Güney Kore modeli diye tartışmaların yapıldığına değinen Nebati, modelin neden Türk modeli olduğunu ve diğer ülkelerden nasıl ayrıştığını anlattı.

Nebati, gelişmiş olan ekonomilerin 90'lı yıllarda dünyadaki ticaretten yüzde 65'ler civarında bir payı aldığını, 2007-2008'de bunun yüzde 50 haline geldiğini, sonrasında ise gelişmekte olan ülkelerin bu payın büyük bir kısmını almaya başladığını anımsattı.

Türkiye'nin son 19 yılda ortaya koyduğu büyük hamleyle farkını ortaya koyarak öne çıktığını aktaran Nebati, egemen güçlerin aldıkları payların düştüğüne dikkati çekti.

Nebati, birlikte hareket edemeyen, ticaretin daraldığı ama aynı zamanda doğrudan yabancı yatırım girişlerinin de küresel sermaye akımlarının da risk ve oynaklık algısının artmasıyla da azaldığı bir döneme gidildiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Bir defa bakın Türkiye 2020 yılında çok önemli bir şey yaptı. Krizde fırsatları en iyi şekilde kullanan bir ülke oldu. Bu çok önemli. Bunu kullanmasının temel sebeplerinden bir tanesi bulunduğu coğrafya, ikincisi 19 yıldır yapılmış olan altyapı yatırımlarının tamamlanmış olması, üçüncüsü her türlü pazara yakın olması, aynı zamanda özgün pazar olma niteliği kazanması, 3,5-4 saatte bir uçağa bindiğinizde 1,5 milyarlık pazara hızlı şekilde ulaşabilme ve bu pazarın da aynı zamanda çeşitli olması. Böylesine bir imkanlar silsilesi var."

Türkiye'nin 2020'de doğrudan yatırımlarının birikimli olarak şu anda 12,7 milyar dolara ulaştığını belirten Nebati, "Sıcak para biz sevmiyoruz, istemiyoruz. Çünkü sıcak paranın ne zaman geleceği belli fakat ne zaman gideceği belli değil. Bu giderken de ne tür tahribatlar yapacağını da birçok defalar gördük, yaşadık." dedi.

Nebati, Türkiye'nin maliyet avantajı, katma değerli ve yeşil üretime dayalı bir beceriye sahip olması, pazara yakın olması, nitelikli insan sermayesine sahip olan ender ülkelerden birisi olmasıyla dijital altyapıyı geliştirdiklerini ve cari dengeyi de sürdürülebilir bir alan olan ülkeler sınıfına soktuklarını söyledi.

"ORTA GELİR TUZAĞINDAN ÇIKMAK İSTİYORUZ"

Orta gelir tuzağından çıkmak istediklerini aktaran Nebati, şöyle devam etti:

"Kırılganlıklarımızdan bir tanesi, 2013 yılında 12 bin 500 dolar neredeyse kişi başına düşen gelire ulaştık ancak o günkü şartlar içerisinde hepimizin memnun olduğu bir durum vardı. Türk lirasının değeri tarihi olarak çok yüksek, fakat ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 56 idi. Bir problem daha var. Cari açığımız büyümeyle beraber yükseliyor. Bütün bunlar bizim o günlerden itibaren almaya çalıştığımız ve aslında Sayın Cumhurbaşkanımızın sadece son 19 yılda değil tanıdığımız günden beri ortaya koyduğu bir şey. Bu ekonomik model Türkiye'nin şartlarına uygun hale gelirse özgün ve özgür olacak. Dolayısıyla bu kırılganlıklardan bir tanesi olan orta gelir tuzağından çıkmak, reel efektif değer kurunu kabul edilebilir bir seviyeye getirmek amacıyla da bu çalışmalar yapıldı."

Nebati, bu oran yakalandığı takdirde optimal noktaya yaklaşılacağını aktararak, "2 liraya mal edilen şeyi 1 liraya yurt dışında almak emeğinizi, gücünüzü, katma değerinizi dışarıya sevk etmek demektir. Şimdiki anlayışımız o optimal noktayı yakalamakla dışarıya vereceğimiz gücümüzü aslında dışarıdan alacağımız imkanlarla değerlendirmek demektir ki bu kırılganlıklar üzerine gelebilelim." diye konuştu.

"Son 1 yılda bir büyüme yok aslında bir sıçrama var." diyen Nebati, sadece ihracat rakamlarında değil makroekonomik göstergelerde de bir sıçrama olduğunu anlattı.

Nebati, Türkiye'nin çok önemli özelliklerinden bir tanesinin, dramatik olarak bir düşüş yaşandığında çok hızlı şekilde toparlanma özelliğini ortaya koyabilmesi olduğunu söyledi.

Geliştirilen modele ilişkin bilgi veren Nebati, modelin temelinin cari açığın sıfırlandığı, hatta pozitif hale dönüştüğü fakat büyümenin de gerçekleştirileceği bir imkanlar silsilesini gerçekleştirebilmek olduğunu anlattı.

Nebati, bunun için de kırılganlık olan enflasyonun kabul edilebilir yani tek haneli seviyelere getirilmesi ve ülke içerisindeki dinamiklerin daha öngörülebilir hale getirilmesini hedeflediklerini vurguladı.

Türkiye'nin geçen yıl yeni tip koronavirüs ( Kovid-19) salgını nedeniyle yaşanan kapanma ve belirsizliğe rağmen yılı 1,8'lik büyümeyle kapattığına işaret eden Nebati, "2020 yılındaki muhteşem değişime 'Tesadüfen oldu.' dediler. Hep tesadüf dediler. Biz her çeyrekte rekorlar kırarak geldik." diye konuştu.

Nebati, yıl sonu büyüme tahmininin sorulması üzerine de "Büyümede çift haneye doğru gidiyoruz, hedeflerimizin inşallah ötesine doğru gidiyoruz. 'Bu 2020'de kendiliğinden oldu, 2021'de gerçekleştiremeyeceksiniz.' dediler. 2021'de de büyüyoruz, umudumuz var ve geleceği çok iyi planlıyoruz." ifadesini kullandı.

İhracattaki ve sanayi üretimindeki olumlu gelişmelere de işaret eden Nebati sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye, dünyanın ihtiyacı olan her türlü ürünü çok hızlı şeklide sunma becerisine sahip. Türkiye artık bu şekilde geldiği noktaya kadar geldi, bundan sonra yapılması gereken şey, katma değeri yüksek yatırımlar ve ürünler, ileri teknoloji gerektirecek her türlü imkanın sağlandığı, ihracatın artmasına katkı sağlayacak ürünleri üretme vaktini yakaladı. Onun için Türkiye Modeli diyoruz. Bankalarımız güçlü, sermaye yeterlilik oranı gayet iyi, tahsili gecikmiş alacaklarda sıkıntı yok, kredi mevduat oranlarında da iyiyiz. Bütçe açığımız düşük, yüzde 3,5 demişiz, 3,5'un da altında. Cari açığımız da dediğimiz noktaların altında geliyor. Dünya cari açıkla, bütçe açıklarıyla uğraşırken Türkiye yüzde 3,5'un altında bütçe açığı ile gidiyor."

Nebati, Türkiye'nin hane halkı, reel sektör, kamu sektörü ve finansal sektörün borçluluk oranlarında dünyanın çok altında olduğunu aktararak "Bir masa düşünün, bu masanın bütün ayaklarının sağlam bastığını. Dünya ülkeleri içinde bütün ülkelerle farklı şekilde ayakları sağlam basan bir masa. Böylesine bir ülkede siz kurlarla oynarsanız, kurların üzerinde birtakım spekülatif, manipülatif oyunlar oynarsanız, bu bir yere kadar gider. Sonra doğru olan şey, reel olan şey piyasaya hakim olur." dedi.

Kurdaki gelişmelere yönelik soru üzerine de Bakan Nebati, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarının piyasa deyimiyle "satın alındığını" söyledi. Nebati, bireylerin gece geç saatten itibaren dövizlerini bozdurmaya başladığına işaret ederek "Büyük bir heyecan var, bazı internet siteleri kilitlendi, çöktü. Niye biliyor musunuz? Geldik, doğruların ve gerçeklerin olduğu ana geldik. Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye'de en güvenilir insanların başında. Söylediği şey mutlaka karşılık buluyor. Tedbirleri de ortaya koyduktan sonra koşmaya başladılar." diye konuştu.

Nebati, alınan kararlara ilişkin yapılan "müdahale" benzetmesine tepki göstererek "Hayır kesinlikle, hiçbir şekilde müdahale olmadı." ifadesini kullandı. Yapılan değerlendirmelerin spekülatif olduğunu aktaran Nebati, "Türk lirasının güçlü olmasından, birkaç aydır süren dalgalanmasının gitmesinden umutları çöktü, artık Türk lirasına saldırıyı mübah görmeye başladıkları ana gelmiştir." değerlendirmesinde bulundu.

Zaten bir köpük olduğunu ve bu köpüğün önceki akşam gittiğini bildiren Nebati, piyasaya kesinlikle bir müdahale olmadığını vurguladı.

"BUNUNLA İLGİLİ BİLDİRİMDE BULUNDUK"

Kurdaki düşüşün yerleşiklerin satışıyla gerçekleştiğini bildiren Nebati açıklamalarına şöyle devam etti:

"Çıkmış bir tanesi ne diyor; bir kamu bankası yöneticisi sistemin nasıl yapılacağını açıklamış ocakta tamamlanacakmış. Biz bugün sistemi girdik. Bugün kamu bankaları başladı, özel bankalar da sistemi işler hale getirdiler. 'Parayı 6 aylık yatıranlar dövizdeki artışın yüzde 50'sini alacak.' diyorlar. Bunu kimden öğrendin, bunu açıklayacaksın. Bununla ilgili biz de bildirimde bulunduk, bunla ilgili dava açılacak. Bu beyefendi hesap verecek. Bu ne demektir, bu Türk lirasına karşı yapılmış haince bir saldırıdır. Dün bir tane daha çıktı; yüzde 18 KDV gelecekmiş. Döviz alım satım işlemleri kambiyo işlemidir, yüzde 18 KDV nasıl gelir ya? Halihazırda, binde 2 oranında Banka Sigorta Muamele Vergisi (BSMV) uygulanıyor. Bizim dövizle, döviz işi yapanlarla alım satım yapanlarla işimiz yok."

"SPEKÜLASYON DEĞİL, MANİPÜLASYON DEĞİL, İHANETTİR"

Sermaye kontrolüne ilişkin tartışmaların sorulması üzerine de Nebati, "Türkiye'de bugüne kadar sermaye kontrolüne gidildi mi, gidilmedi. Serbest piyasa ekonomisi Türkiye'de 'Serbest piyasa ekonomisi uygulanması gerekir.' diyen birçok ülkeden daha serbest şekilde uygulanıyor. Bu ülkede can güvenliği, mal güvenliği, ırz güvenliği, inanç güvenliği sağlanmıştır. Kambiyo kısıtlaması veya serbest piyasaya ilişkin söylenmiş her bir laf spekülasyon değil, manipülasyon değil, ihanettir. Hepsiyle ilgili işlem başlatıldı. Bu tür ihanetlere asla izin vermeyeceğiz." dedi.

Bakan Nebati, Türkiye'nin kara yolları, havalimanları ve sağlık alanındaki altyapısının güçlülüğüne de dikkati çekerek şunları kaydetti:

"Türkiye şu anda altyapısını bitirdi. Bu model için tam zamanı. Türkiye alternatif tedarik merkezi, küresel üretim ve tedarik merkezi olması gereken ülkelerin başında geliyor, doğrudan yatırım çeken ülkelerin başında geliyor. Dolayısıyla Türkiye bu tarihi fırsatı değerlendirecek. Makroekonomik istikrarı sağlayarak ve yüksek katma değerli üretimi, ihracatı, istihdamı artıracağız. Cari açık sorununa kalıcı olarak çare bulacağız, orta gelir tuzağını aşacağız, küresel değer zincirlerinde üst sıralara çıkacağız. Modelimiz yüksek büyüme, düşük cari açık. Önceki modellerde 1990'lı yıllarda düşük büyüme, düşük cari açıktı. Eh güvenli, artık yetersiz. 2002-2020 döneminde yüksek cari açık, yüksek büyüme var; risk var. Şimdi modelimiz, yüksek büyüme ve düşük cari açık. Modelimizin temeli bu."

Editör: TE Bilisim