Muhammed Şimşek / Özel Haber - Sevr Mağarası’nda Hz. Ebubekir’in (ra) gözlerinden dökülen yaşla başlayan merhamet, sadakat, hilm ve hikmet yolculuğu bugün de Anadolu’da kapılarına dernek, vakıf tabelası yerleştirilmiş mahzun medreselerle, tekkelerle, dergâhlarla devam ediyor. Millet, bir asır öncesinde kalmış sözde yasaklar sebebiyle, “Birbirimizi kandırdığımız bu hal daha ne kadar devam edecek?

BU RUH ANADOLU’YU MAYALIYOR

TÜRK’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Arnavut’u, Arap’ı ile yüzyıllardır bu topraklarda tek bayrak altında tek vatan, tek devlet ve tek millet olmayı başaran milletimiz, bunu büyük ölçüde tasavvuf teknesinde yoğrulan irfan ruhuna borçlu. Gönül dünyasında Hazreti Peygamber’in (sav) varisleri olan Allah dostu alim ve velileri kendisine rehber edinen bu ruh, yüzyıllardır Müslüman Anadolu’yu mayalıyor

HAYÂSIZ AKINLARA SİPER OLDULAR

ERENLER Mekke’ye, Medine’ye, Şam’a, Horasan’a, Buhara’ya, Semerkand’a, Belh’e, Ahlat’a uzanan ruh köküyle bugüne dek, nice hayâsız akının karşısına dikildiler. Tıpkı Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi, FETÖ’cü hainlerin 15 Temmuz işgal girişimine karşı da gövdeleriyle, tespihi, takkesi, cübbesi, sarığı ve dualarıyla siper oldular.

16 OCAK 1998’İ UNUTMADIK

28 ŞUBAT döneminde Başbakanlık Konutu’nda bir Ramazan günü irfan sofrası kuran Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan, 80 yıl sonra bir hakkı teslim etmişti. Bunu hazmedemeyen vesayet odakları, 23 yıl önce tam da bugün, 16 Ocak 1998’de Refah Partisi’ni kapatmaya cüret etmişti.

BU UTANÇTAN KURTULALIM

O GÜN Prof. Dr. Erbakan’ın dediği gibi ‘Tarihin akışı içinde küçük bir nokta’ olan bu cüreti artık sadece dillerinde olsa da göstermeye yeltenenler, en büyük cesareti sözde yasaklardan alıyor. Gün, artık Türkiye’yi bu ikiyüzlü halden, bir asırlık utançtan kurtarma günüdür. Ehl-i irfana hakkı ve hukuku teslim edilmelidir.

Tasavvuf geleneğinin temsilcileri
Mevleviyye, Nakşibendiyye, Semerkandiyye, Kādiriyye, Şâzeliyye, Bektaşiyye, Rifâiyye, Halvetiyye, Evhadiyye, Bayramiyye, Kâzerûniyye, Kübreviyye, Zeyniyye, Sa‘diyye, Bedeviyye.

***

Kadim medeniyetimizin kökleri bir asırdır mahzun bırakıldı...

Ehl-i irfanın hakkını teslim edin!

Tasavvuf geleneğinin temsilcileri, Horasan’dan İstanbul’a, Konya'dan Mostar’a varıncaya kadar ümmet coğrafyasına maya çaldı. Bin yıllık köklere sahip ehl-i irfan yolcularının verdiği hizmetler bugün vakıf ve dernekler vasıtasıyla sürdürülüyor. Millet, iman şuuruyla en zor zamanlarda vatanı için canını eve seve feda etmeye hazır nesiller yetiştiren ilim ocaklarının üzerindeki bir asırlık prangaların sökülüp atılmasını istiyor.

Türkiye’de kökleri bin yıl öncesine dayanan tasavvuf geleneğinin temsilcileri yüzyıllardır bu topraklarda verdikleri hizmetlerle Anadolu’yu yurt edinen milletimizin karakter kodlarını nakış nakış işledi. Dünyanın dört bir yanına ilim ışığını taşıyan dergâhlar bin yıllık aşk, inanç, ilim, hikmet ve irfan hazinesini kuşaktan kuşağa aktarıyor. Ancak bir asır önce cephede zafer kazanan milli ve manevi ruhu hiç ara vermeden inşa ve ihya eden tasavvuf geleneği boynuna vurulan yasakların gölgesinde bugün dernek, vakıf ve kurs tabelaları altında hizmet vermeye devam ediyor. Bu ülkenin öz mayasını oluşturan manevi dinamikleri temsil eden tasavvuf geleneği sistematik olarak gündeme taşınan yalan yanlış bilgiler ve haberlerle karalanmaya çalışılıyor.

SOSYAL BİR GERÇEKLİK

İrfan yolcuları, özellikle vesayetçi zihniyetin ve fondaş medyanın azılı söylem ve yayınlarında dezenformasyona tabi tutulsalar da başları dik bir vaziyette yollarına devam ediyor. Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasını yüzüne maske yapanlar, yedi düvelin vatan toprağına tebelleş olduğu en zor zamanlarda 7’den 70’e herkesi iman cevheriyle cepheye dizen ehl-i irfan ocaklarını hedef alarak kafasını kuma gömmekten başka bir şey yapmıyor. Dezenformasyonun yanı sıra popülist ve gelişigüzel mülahazaları bir kenara bırakıp bu geleneğin müesseselerini ve müntesiplerini sosyal bir gerçeklik kabul etmek gerekiyor. Verdikleri dini eğitim ve sosyal hizmetler sayesinde din istismarının da önüne geçen irfan meclislerinin hukuki boyutunun ortaya konulması gerekiyor.

TEK VATAN TEK MİLLET

Dahası Kur’an-ı Kerim ve Hazreti Peygamber’in (sav) arzuladığı insan modelini yetiştirme amacına hizmet eden bu müesseselerin, aynı zamanda dini istismar ederek palazlanan FETÖ ve DEAŞ benzeri terör örgütlerin ipliğinin pazara çıkarılmasında ve bu türden tehlikelerle mücadelede kritik rol üstlendiklerini de bir kenara not etmekte fayda var. Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Arnavut’u, Arap’ıyla yüzyıllardır bu topraklarda tek devlet, tek vatan, tek bayrak ve tek millet olmayı başardıysa bunu tasavvuf teknesinde yoğrulan irfan ruhuna borçludur.

İKİYÜZLÜLÜĞÜ BIRAKIN!

Gönül dünyasında Hazreti Peygamber’in (sav) İslam sancağını kendine rehber edinen bu ruh yüzyıllardır dededen toruna aşıladığı iman şuuruyla Anadolu’nun müesses nizamını ayakta tutuyor. Sadece Malazgirt ve Çanakkale’de değil 15 Temmuz işgal gecesinde cübbesi sarığıyla ihanetin ve hayâsız akınların karşısına dikilen irfan yolcularının hakkını teslim etmek gerekiyor. Savaş çanları çalınca hain kurşunların önüne dizildiklerinde ses etmeyenlerin tehlike geçince ağızlarından salya saçarak bu milletin ta kendisi olan ilim ve iman ehline kin ve nefret kusma ikiyüzlülüğüne artık bir son vermesi gerekiyor.

YASAL ÇERÇEVE ŞART!

Devlet ve millete en zor zamanlarda dayanaklık yapan tasavvuf geleneği temsilcilerinin misyon, hizmet alanı ve yetki sınırlarının geleceği, keyfi uygulamalara maruz bırakılmadan kanun nezdinde karşılığını bekliyor. Zira ehl-i irfanın kadim medeniyetimizi inşa ve ihyası yolunda nesilden nesle taşıdığı değerlerimizin yaşatılması için bu hizmetlerin aksatılmaması en zaruri mecburiyetlerden birine işaret ediyor.

***

Vesayetin izleri silinsin!

28 Şubat döneminde tasavvuf önderlerini başbakanlık konutunda bir iftar yemeğinde ağırlayan Merhum Necmettin Erbakan, bir hakkı teslim etmişti. Ancak bunu içine sindiremeyen vesayetli odaklar Erbakan’ı başbakanlık koltuğundan ederken tarihler tam da 16 Ocak 1998’i gösterdiğinde lideri olduğu Refah Partisini kapatacak kadar ileri gitmişti. Sırf bu sebeple millete kendi vatanında parya muamelesi uygulayan vesayetçi zihniyete yasal sınırlar getirilmelidir.

MASON VE LİONS KULÜPLERİ ÖZGÜR!

Bugün milletimizin öz benliğini temsil eden tasavvuf geleneği kurumları sık sık hedefe oturtulurken ülkemizde koca koca küresel şirketler tarafından finanse edilen mason locaları ve lions kulüplerine ses edilmemesi de bir başka çelişkinin fotoğrafını oluşturuyor. Ülkemizde yürütülen misyonerlik faaliyetleriyle her yıl yüzlerce gencimizin kendi aile, din, tarih ve kültür kodlarından koparılmasına çıtını çıkarmayanların ne kadar samimi olduklarını buradan sorgulanabilir.

***

‘Sahih dini bilgiye muhtacız’

DİYANET İşleri Başkanı Ali Erbaş, Erzurum İl Müftülüğünü ziyaretinin ardından Ömer Nasuhi Bilmen Dini Yüksek İhtisas Merkezi Müdürlüğü’nde kursiyerlere hitap etti. Erbaş, Dini Yüksek İhtisas Merkezleri’nin, ilim üreten bir yer olması nedeniyle Diyanet İşleri Başkanlığı’nın en önemli birimlerinden birisi olduğunu belirtti.

“ÇOCUKLAR BİZE EMANET”

Arapça Kur’an-ı Kerim, fıkıh, tefsir, hadis, kelam gibi derslerin ne kadar nitelikli olarak alınırsa, bunun din hizmetlerine ve din eğitimine o kadar yansıyacağını aktaran Erbaş, eğitim olmadan hiçbir şeyin olmayacağını vurguladı. Erbaş, “Burada öğrendiğiniz konuları mutlaka toplumla buluşturmalısınız. Sahih dini bilgiye toplumumuzun ihtiyacı var. Hurafelerden uzak, aşırılıklardan uzak bir din anlayışına toplumumuzun ihtiyacı var” ifadelerini kullandı. Başkan Erbaş, kursiyerlerden göreve başladıklarında gençlik çalışmalarında aktif rol almalarını isteyerek, “Birkaç sözünüz ile ruhlarına gönüllerine eğer girebilirseniz bu sizin için hayatınızda yaptığınız en büyük vazife olacak. O çocuklarla sizin ilgilenmeniz çok daha etkili, çok daha faydalı olacak ve sizin için çok daha hayırlı olacak. Çocuklar bize emanet.” değerlendirmesinde bulundu.

***

1 yılda 11.773 hafız yetişti

YENİ yılın hafızlık tespit sınavlarının 10 Ocak itibariyle başladığını duyuran Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Kadir Dinç, "2021 yılında 11 bin 773 kardeşimiz hafızlığını tamamlayarak belgesi almaya hak kazandı." ifadelerini kullandı. Hafız olma noktasında ciddi bir talep olduğunu aktaran Dinç, "Hafız olmasını istediğimiz çocuğumuzun ilgi, alaka ve motivasyonu çok önemli. Çocukların hafızlık yapıp yapamayacağına hafızlık tespit komisyonlarımız karar veriyor." diye konuştu. Öğrencilerin hafız olma süresinin kapasiteye göre değişiklik gösterdiğini bildiren Dinç, "77 bin 190 öğrencimiz hafızlık eğitimini sürdürüyor. Hafızlık eğitim program bir yıl hazırlık, iki yıl da hafızlık süreci olmak üzere yaklaşık üç yılı kapsayan bir dönemden oluşuyor." dedi.

-

Editör: TE Bilisim