Hazırlayan: Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesi Genç Yazarları

Sancak, Balkanlar’da Sırbistan ile Karadağ arasında kalan bölgenin adıdır. Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki son sancağı burada kaldığı için bölgeye bu isim verilmiştir.

Sancak bölgesi, Mayıs 1455’te Osmanlı Uç Beyi İshak Bey’in oğlu İsa Bey tarafından Osmanlı idaresine katılmıştır. Sancak’ın merkezi Yeni Pazar (Novi Pazar) şehrinin de İsa Bey tarafından kurulduğu bilinmektedir.

Osmanlı’dan önce nüfusun tamamı Hristiyanlardan oluşuyordu. Araştırmalara göre Sancak topraklarında ilk yaşayan halk Dardanilerdi. Osmanlıların bölgeyi fethinden sonra Müslümanlar için “parlayan” bir dönem başladı ve Müslüman nüfusunda ciddi bir artış yaşandı. Bununla birlikte Osmanlı hoşgörü anlayışının bir neticesi olarak gayrimüslim halka da ibadet özgürlüğü verilmiştir. Bu sayede Müslümanlar ile gayrimüslimler Sancak’ta asırlarca huzur içinde yaşadılar.

Şahoviçi Katliamı trajik sonuçlar doğurdu

1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra imzalanan Berlin Antlaşması ile Yeni Pazar sancağı Bosna vilayetinden ayrılarak Kosova vilayetine bağlandı. Antlaşma’nın 25. maddesine göre Kosova vilayetinin Yeni Pazar sancağının idaresi Osmanlı Devleti’ne bırakılmıştı. 21 Nisan 1879 tarihli Yeni Pazar (İstanbul) Antlaşması ile Sancak uluslararası statüye sahip oldu. Bu durum 1912 yılına kadar devam etti. Balkan Savaşları çıktığında Sırplar Sancak ve Kosova bölgesini işgal ettiler ve bölge kesin olarak Osmanlı hâkimiyetinden çıktı. 1912’den sonra Sancak’taki Müslümanların büyük bir kısmı maalesef büyük bir katliama maruz kaldılar. Bu nedenle Sancaklı Müslümanlar Türkiye’ye ve Bosna’ya göç ettiler. Bu katliamlar ve göçler sonraki yıllarda da devam etti. Özellikle Kasım 1924 tarihinde gerçekleşen Şahoviçi Katliamı, Sancaklı Müslümanlar için son derece trajik sonuçlar doğurdu.

40 bin Müslüman Türkiye’ye göç etti

Sırpların idaresindeki Yugoslav Krallığı’nın bir parçası olarak Sancak bölgesi politik kimliğini kaybetti. Türkiye ile Yugoslavya arasında 1938 yılında imzalanan antlaşmaya göre 40 bin Müslüman Türkiye’ye göç etti. İki ülke arasında 1953’te Split şehrinde yapılan antlaşma ile Sancaklıların Türkiye’ye göçü hızlandı.

1991’de bazı devletler Yugoslavya’dan ayrıldığında Sancak bölgesi Sırbistan ve Karadağ’dan oluşan “Savezna Republika Jugoslavija” adındaki yeni federasyonun içinde kaldı. 25-27 Ekim 1991 tarihinde Sancak bölgesinin özerkliği için referandum yapıldı. Oylamadan % 98,9 evet oyu çıktı. Ancak bu referandum Sırbistan tarafından kabul edilmedi.

3 Haziran 2006 tarihinde Karadağ bağımsızlığını ilan edip resmen Sırbistan Cumhuriyeti’nden ayrıldı. Böylece Sancak bölgesi de resmen iki kısma ayrılmış oldu.

Ağırlık olarak Boşnakların yaşadığı Sancak’ta Boşnakça konuşulmaktadır. 2012 yılından beri Sancak’taki tüm okullarda dersler Boşnakça olarak görülmektedir. Dört asırdan fazla süren Osmanlı hâkimiyetinden dolayı Sancaklıların sözlüğünde pek çok Türkçe kelime mevcuttur.

Sancak’ın %95’i Müslümandır. Nüfusun geri kalan kısmını ise Ortodoks Sırplar oluşturmaktadır.

Sancaklı Boşnakların kültürel zenginliği

Özgün bir yemek kültürüne sahip olan Sancak’ı ziyaret etmek isteyenlere özellikle şu yemekleri tavsiye ederiz: Musakka, ahniya, köfte, boin, mantiya, cuveç, çevapi, Tatar-börek, paça-börek, biriyan; tatlı olarak ise çeten helvası, baklava, kadaif, zerde, peljte, hashure, cunariye, dudovi ve gurabiye öne çıkar.

Sancaklı Boşnakların kültürel zenginliği müziklerine de yansımıştır. Bilhassa destansı, lirik türkülerden oluşan Sevdalinkalar; sevgi, aşk, tutku, özlem içeren halk şarkılarıdır. Düğün ve nişan gibi organizasyonlara ise aşk ve lirik temalı türküler eşlik eder. Sancak’ta Ramazan ayı da farklı yaşanır. Müslümanlar, Ramazan boyunca kahvelerde ve ev ziyaretlerinde bir araya gelirler. Boşnak sanatkârlar bu eğlencelerde kasideler ve ilahiler söylerler.

Mimariye Osmanlı mührü vurulmuştur Sancak’ta. Novi Pazar’daki İsa-Bey Hamamı(1489) ve Altun Âlem Camisi(1550), Pljevlja’daki Hüseyin-Paşa Camisi(16. yüzyılın ikinci yarısı), Sjenica’daki Sultan Valide Camisi(19. yüzyıl başı) bu alandaki en dikkat çekici örneklerdir. Bunlarla birlikte Sancak’ta yeni yapılan camiler de vardır. Ancak maalesef camilerin cemaati her geçen yıl azalmaktadır. Cemaatin çoğu yaşlılardan oluşmaktadır.

Biraz da Sancak tarihinde iz bırakmış önemli simalardan bahsedelim: Dinî lider ve politikacı Murat-Efendiya Şeçeragiç (1890-1980), Pljevlja’da medrese eğitimi aldıktan sonra İstanbul’da Şeriat Mektebini bitirdi. Savaş döneminde İslam Dini Cemaatı Komiseri olarak görev yaptı. Savaş sonrası dönemde Sırp Parlamentosu üyesi ve Yugoslavya İslam Cemaati başkan yardımcısıydı. Bir diğer önemli sima ise Eyup Muşoviç(1930-1995), Sancak’ın en büyük tarihçisidir. Novi Pazar Müzesi’nin kurucusu olan Eyup Muşoviç aynı zamanda pek eser kaleme almıştır. Edebiyat alanında ise Muhamed Abdagiç (1916-1991) zikredilebilir. Şair olan Muhamed Abdagiç, aynı zamanda roman yazarıdır. En önemli romanları; Dünya, Phoenix ve Tuzak’tır. Ayrıca kısa öyküler ve oyunlar da yazmıştır.

İlişkiler umut vericidir

Son yıllarda Sancak’ta nüfus azaltmaktadır. Bu durumun en önemli sebebi işsizliktir. Maaşların az olmasından yakınan gençler, ailelerini Sancak’ta bırakarak çalışmak için Avrupa’nın gelişmiş ülkelerine gitmektedir.

Türkiye-Sancak ilişkileri ise umut vericidir. Türkiye’nin desteğiyle başta yol olmak üzere altyapı ihtiyaçları karşılanmaktadır. Türk şirketlerin ilgisi de artmaktadır son yıllarda. Ayrıca Türkiye’den imamlar da geliyor Sancak’ta görev yapmak için.

Türkiye’nin Sancak’a ilgisi bunlarla sınırlı değil elbette. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2019 yılında Sırbistan'a resmî bir ziyaret yapmıştı. Burada yaptığı konuşmada Erdoğan, Türkiye’nin Yeni Pazar’da başkonsolosluk açacağını söylemişti. Yapılan hazırlıklardan sonra 2021 yılında başkonsolosluk hizmete girdi. İnşallah bu sayede Türkiye ile Sancak arasında ilişkiler daha da güçlenecektir. Türkiye’nin devlet adamlarına ve Türk halkına, Sancak’a gösterdikleri ilgi ve alakadan dolayı teşekkür ederiz. İnşallah Boşnakların ve Türklerin kardeşliği daha da güçlenir.                    

Muhamed Sadoviç

 ***
Nepal’de ad verme geleneği

Nepal, Güney Asya'da bir ülkedir. Coğrafi konum itibarıyla Çin ile Hindistan arasında yer almaktadır.  Başkenti Katmandu olan ülkenin resmî dili Nepalcedir. Bununla birlikte Nepal’de yerel diller de konuşulmaktadır. Nüfusu 30 milyon olan Nepal’de halkın büyük çoğunluğu Hindu dinine inanmaktadır. Sihlerin ve Budistlerin de yaşadığı ülkede nüfusun % 5’i Müslüman’dır.

Nepal’deki yeni doğan çocuğa bir isim bir de soy ismi/ikinci isim verilir. Bu isimler; kast/grup, din ve mesleğe göre belirlenir.

Nepal'de Hindistan’daki gibi kast sistemi vardır: 1- Brahmanlar 2- Kshetriyalar 3- Vaişyalar 4- Şudralar. Bu kastların içinde de küçük gruplar mevcuttur. Kastlarda isimler Hindu geleneğine göre konur. İsim konusunda kastlar arasında fark yoktur ama soy ismi/ikinci isim her kastta farklıdır.

Kastlara göre en çok tercih edilen isimler

Brahmanlarda erkek ismi olarak Narayan (insanlığın yolu) soyadı olarak Acharya (öğretmen); kız ismi olarak Amrita (ölümsüz), soyadı olarak Sharma (huzur) kullanılır.

Kshetriyalarda erkek ismi olarak Mohan (etkileyici, büyüleyici), soyadı olarak Thapa (savaşçı); kız ismi olarak Jivika (su), soyadı olarak Rana (kral) kullanılır.

Vaişyalarda erkek ismi olarak Chetan (bilinçli), soyadı olarak Chaudhry (tacir); kız ismi olarak Indrakshi (güzel gözlü), soyadı olarak Gupta (koruyucu) kullanılır.

Şudralarda erkek ismi olarak Kunal (lotus çiçeği), soyadı olarak Giri (dağ); kız ismi olarak Manisha (bilgelik), soyadı olarak Sunar (sarraf) kullanılır.

Dinlere göre de isimler farklıdır

Müslümanlarda erkek ismi olarak Julfekar (kılıç), soyadı olarak Khan (hükümdar); kız ismi olarak Rubina (sevgi ile kutsanmış), soyadı olarak Khatun (kadın) daha çok kullanılır.

Sihlerde erkek ismi olarak Sardar (yöneten kişi), soyadı olarak Singh (aslan); kız ismi olarak Greetha (akıllı), soyadı olarak Kaur (prenses) daha çok kullanılır.

Hindularda erkek ismi olarak Amit (sonsuz), soyadı olarak Varma (kurtarıcı); kız ismi olarak Devi (tanrıça), soyadı olarak Kumari (prenses) daha çok kullanılır.

Meslek adları da soy ismi/ikinci isim olarak tercih edilir:

Nepal’de deri işiyle uğraşanlara “chamar” denir. Visal Chamar şeklinde kullanılır. Yağ satıcılarına ise “teli” denir. Jagdish Teli şeklinde kullanılır. Kuaförlere “hajam” denir. Aadil Hajam şeklinde kullanılır.

Nepal kanunlarına göre bir hanım evlendikten sonra kocasının soy ismini kullanmak zorundadır.

Firoj Muhammed

Editör: TE Bilisim