Sümeyye Aksu / Özel Haber - RAMAZAN ayı oruç tutanlar için beslenme düzeninin değiştiği bir aydır. Bugünlerde doğru beslenme yöntemlerini bilmemiz gerekiyor. Ramazan ayında dengeli beslenmekten uzaklaşmamak için öncelikli olarak asla sahur öğünün atlamamamız gerekiyor. Uzun saatler boyunca aç kalınacağı için sahur yaparken doğru beslenmek büyük önem taşıyor. Uzun saatler aç kalındıktan sonra kalorili besinlerin tüketilmesi sağlıksız beslenmenize ve kilo almanıza neden olabilir. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Sert oruç tutarken dikkat edilmesi gerekenleri ve Ramazan ayında nasıl beslenilmesi gerektiğini Diriliş Postası’na anlattı.

“ÇORBADAN SONRA 15 DAKİKA ARA VERİLMELİ”

Ramazan ayının birçok insan için diğer 11 aydan daha farklı geçtiğini söyleyen Diyetisyen Nur Sert, “İftarda yapılan en büyük hatalardan biri çok hızlı besin tüketimidir. Su, hurma ve 1 kepçe çorba içildikten sonra 10-15 dakika ara vermekte fayda var. Aradan sonra ana yemeğe geçilmeli. Ana yemekte sebze yemekleri, salata, tam tahıllı ekmek, ayran veya cacıktan oluşan öğün tercih edilebilir” dedi.

“KIZARTILMIŞ YEMEKLERDEN UZAK DURUN!”

Yemekleri pişirme yöntemlerinin sindirim problemi, susuzluk hissi yaşamamak adına oldukça önemli olduğunu vurgulayan Dyt. Sert, “Fırınlama, buğulama, ızgara ve haşlama yöntemleri ile pişirilmeli. Kavrulmuş, kızartılmış, tütsülenmiş yemeklerden uzak durulmalı. Poğaça, börek, beyaz ekmek, mantı gibi gıdaların tüketiminden kaçınılmalı. Bu gıdalar beyaz un içeriği ile kan şekerini hızlı yükseltirler ve çabuk acıkmalara neden olurlar” diye konuştu.

“TOK TUTAN BESİNLER”

“Protein içeriği ile süt, yoğurt, ayran, peynir gibi süt grubu besinler ve yine protein örüntüsü ile yumurta tok tutan besinler arasındadır” diyen Dyt. Sert, “Bu besinlerden yumurta, peynir ve sütü sahurda; ayran ve yoğurt da iftarda tüketilebilir. İftar için cacık da tercih edilebilir. Yumurta; haşlanmış, yağsız omlet şeklinde tüketilebileceği gibi sebzeli omlet veya menemen olarak da tercih edilebilir” ifadelerini kullandı.

“BOL SU İÇMEK ÇOK ÖNEMLİ”

İftar ve sahur arası bol su tüketilmesinin çok önemli olduğunun altını çizen Dyt. Sert, “Ramazanda gün içerisinde su ve besin tüketilmediği için sıvı- elektrolit dengesi bozulmakta, vücut su oranı azalmakta. Yeterli su tüketilmezse; halsizlik, konsantrasyon güçlüğü, tansiyon düşüklüğü, hazımsızlık gibi şikayetler yaşanabilir. Bu nedenle susama hissi olmasa bile iftar-sahur arasında sıklıkla su tüketilmeli. Tüketilmesi gereken su miktarı; kilogram başına 0.035 ile çarpılarak litre cinsinden kolaylıkla bulunabilir. (örneğin 50 kg bireyin 1.75 litre su tüketmeli)Suya ek olarak sade maden suyu, süt, ayran, şekersiz komposto veya hoşaf, ıhlamur gibi bitki çayları da tüketilebilir” şeklinde konuştu.

“SAHUR ÖĞÜNÜNÜ ATLAMAYIN!”

Sahurda tüketilen besinlerin, daha uzun süre tok kalmayı ve daha az susamaya sebep olacağını söyleyen Dyt. Sert sözlerini şöyle sürdürdü: “Öncelikle belirtmek isterim ki; Ramazanda sahur öğününü atlamamak oldukça önemli. Sahura kalkılmadığında; kan şekeri daha erken saatlerde düşecek, bu da gün içerisinde daha halsiz, yorgun hissedilmesine neden olacaktır. Süt, yoğurt, yumurta, tam tahıllı ürünler, taze sebze ve meyve içeren hafif bir kahvaltı yapılabilir. Ekmek tercihi tam buğday veya çavdar olabilir. Beyaz un, şeker gibi çok hızlı sindirilen ve kan şekerini hızlı arttıran besinlerden kaçınılmalı. Kızartılmış ürünlerden uzak durulmalı. Bu tarz besinler gün içerisinde susama hissini arttırabilir, mide bulantısı yaşatabilir. Salam, sosis, sucuk gibi işlenmiş ürünlerden kaçınılmalı”

“BESLENMEDE LİF ORANI ARTIRILMALI”

Sindirime uzun süre ara verilmesi ve hareketsizlik ile bağırsak hareketlerinin yavaşladığını ve kabızlığın sıklıkla yaşanabildiğini dile getiren Dyt. Sert, “Ramazanda kabızlık yaşamamak adına 3 madde oldukça önemli. Hareket, su tüketimi, yeterli lif alımı. İftardan 1-2 sonra yapılan hafif yürüyüşler bağırsakların çalışmasına destek olacaktır. Susuzluk bağırsak hareketlerini etkileyebilir. Bu nedenle yeterli su tüketimi de oldukça önemli. Liften fakir beslenme, kabızlığa neden oluyor olabilir. Beslenmenin lif oranı arttırılmalı. Bunun için haftada 1-2 gün tüketilebilir. Beyaz unlu ürünler yerine tam tahıllar tercih edilmeli. Süt ürünlerinden olan kefir tüketilebilir. Probiyotik özelliği ile bağırsaklar için güzel bir tercih olacaktır. Taze sebze ve meyve tüketimine dikkat edilmeli. Ayrıca çiğ kuru yemişler lif ve yağ örüntüsü ile bağırsakların çalışmasına destek olurlar. Ara öğün olarak 1 avuç çiğ kuru yemiş tüketilebilir” ifadelerini kullandı.

“PORSİYON KONTROLÜ ŞART!”

“Ramazanda iftar- sahur arası 12 saatti geçtiği için metabolizma hızı düşebilir ve kilo alma riski artabilir” diyen Dyt. Sert, “Kalori alımını kontrol etmek için yemekleri pişirme yöntemleri oldukça önemli. Kızartma, kavurma yerine fırınlama, buğulama, haşlamama, ızgara tercih edilmeli. Özellikle pide konusunda porsiyonlar aşılabiliyor. 1 avuç içi büyüklüğü pide, 1 dilim ekmek ile eşdeğerdir. Daha az kalori ile doymak için besinleri yavaş tüketme ve iyi çiğnemek önemli. İftardan 1-2 saat sonra yapılan hafif yürüyüşler hem sindirim sisteminin çalışmasına destek olacak hem de harcanan enerjinin artması ile kilo almayı engelleyecektir. Meyve suyu, asitli ve şekerli içecekler yerine sade maden suyu, ayran veya şekersiz hoşaf ve komposto tercih edilmeli. Şerbetli tatlılar yerine haftada 1-2 gün sütlü tatlılar tercih edilebilir. Diğer günler taze meyve tüketilebilir” şeklinde konuştu.

***
‘Uzman hekime başvurun’

“SİNİR sistem, rahatsızlığı, kalp, böbrek, diyabet, yüksek tansiyon gibi kronik rahatsızlığı olan bireylerin oruç tutma konusunda doktora danışmasında fayda var” diyen Dyt. Sert, “Kronik rahatsızlığı olanlar hastalar için genel önerilerde bulunacak olursam; Sağlığın korunumu için yeterli ve dengeli beslenilmeli. 4 besin grubunu öğünlerde bulundurmakta fayda var. (Süt ve ürünleri, et, kuru baklagil, yumurta, sebze ve meyve, tam tahıllar. (tam buğday ekmeği, bulgur, tam buğday makarna gibi)) Ayrıca besinleri iyi çiğnemek ve hızlı tüketmemek oldukça önemli. Su tüketimi normal bireylerde olduğu gibi bu grupta da önemli. Besinleri pişirme yöntemine dikkat edilmeli. Kızartma, kavurma yerine fırınlama, haşlama buğulama yöntemleri tercih edilmeli” değerlendirmesinde bulundu.

• Diyabet hastaları; beyaz ekmek, pirinç, makarna, gibi lif içeriği az ve karbonhidratı yüksek besinler yerine tam tahıllı ekmekler, bulgur, yulaf gibi besinleri tercih etmeli.

•Yüksek tansiyon hastaları; tuz tüketimine dikkat etmeli. Normal bir bireyin gün içerisinde 1 tatlı kaşığı kadar tuz tüketmesi gerekir. Yemekler ve çorbalar az tuzlu, salatalar tuzsuz tercih edilebilir. Ayrıca turşu, konserve, salamura gibi tuz içeriği yüksek besinler tercih edilmemeli. Kızartmadan kaçınılmalı.

• Kalp-damar rahatsızlığı olan bireyler yarım yağlı süt ürünlerini tüketebilirler, kırmızı et ve doymuş yağı tüketmemeliler.

•Sindirim sistemi rahatsızlığı olan bireyler için iftardan sonra şişkinlik, hazımsızlık yaşamamak için besinler yavaş tüketilmeli. Sindirimi kolaylaştırmak için iftardan sonra rezene çayı tüketilebilir. Yağlı, asitli, hazır gıdalardan uzak durulmalı.

‘İftardan 1,5-2 saat sonra yürüyüş yapın’
GÜÇLÜ bağışıklık ve düzenli çalışan sindirim sisteminin vazgeçilmezinin fiziksel aktivite olduğunu söyleyen Dyt. Sert, iftardan 1.5-2 saat sonra fiziksel aktivitemizi artırmak adına kendimize uygun egzersizler yapabileceğimizi belirtti. Fakat bireye göre değişen durumlar mevcut. Egzersiz yapmayan birinin ramazanda egzersize başlaması doğru değil. Bu bireyler için iftardan 1-2 saat sonra orta tempolu yürüyüşler çok daha uygun. Düzenli egzersiz yapan bireyler içinse iftardan 1-2 saat önce veya sonra egzersiz yapmaları daha doğru olacaktır” diye konuştu.

Editör: TE Bilisim