Fergana Vadisi’nde bulunan Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan, bağımsızlıklarından itibaren birbirleriyle sınır problemleri yaşıyor. Sovyetlerin etnik, sosyal ve tarihi faktörleri önemsemeden gerçekleştirdiği keyfi sınırlandırmalar, bu yeni ulus devletler arasında bir çatışma kültürü yarattı. 2021’de Afganistan’da yaşanan değişim ve ertesi yıl Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaş, Orta Asya ülkeleri arasında bölgesel barışı her zamankinden daha önemli hale getirdi. Nitekim Taşkent ve Bişkek arasında uzun yıllar devam eden sınır müzakereleri, karşılıklı arazi takasları ve çeşitli tavizlerle 2023 yılında çözüme kavuşturuldu. Ancak bu tarihi gelişmenin aksine, Nisan 2021 ve Ocak 2022’de Tacikistan ve Kırgızistan’ı daha büyük bir savaşa götürebilecek şiddetli sınır çatışmaları yaşandı. 10 Ocak'taki Duşanbe ziyaretinde Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın iki ülke arasındaki sınır belirleme anlaşmasının mart ayında imzalanabileceğini açıklaması ise barış sürecine dair beklentileri artırdı.

Karşılıklı iddialar ve güvensizlik

Eylül 2022’de iki ülke arasında ateşkes imzalanıp, müzakereler tekrar başlasa da 980 metrekarelik Kırgız-Tacik sınırının yalnızca üçte biri kesinleşmiş durumdaydı. Ayrıca son çatışmanın ardından her iki ülkenin silahlı kuvvetlerinin de askeri yeteneklerini geliştirmeye yönelik kararlı politikalar izlemesi, gelecekteki herhangi bir krizin daha da ciddi sonuçlara yol açabileceği endişelerini artırdı. Nitekim bu çatışmalarda Kırgızistan’ın Türkiye’den temin ettiği Bayraktar TB2 silahlı insansız hava araçlarını (SİHA) kullanması bu ülkeye üstünlük sağlarken, Tacikistan da İran’dan benzer silahlar temin etmeye çalıştı. İkili, bu şekilde mini bir silahlanma yarışına girdi. Ancak çatışmalarda onlarca insanın hayatını kaybetmesi ve ekonominin ciddi zarar görmesi, yerel halkın çözüme yönelik beklentilerini daha fazla artırmış durumda.

Bu beklentilere rağmen taraflar uzun süre çözümsüzlüğü artıracak politikalar izlemeye devam ettiler. Hem Kırgız hem de Tacik heyetleri, Sovyet döneminden kalma çeşitli tarihi belgelerle birbirlerine karşı toprak iddialarında bulundular. Tacikistan 1920’lerdeki, Kırgızistan ise 1950’lerdeki Sovyet haritalarını referans göstererek iddialarını kuvvetlendirmeye çalıştılar. Bu iddiaları kabul etmeyen taraflar, birbirlerinden bu toprak politikalarından vazgeçmelerini talep ettiler. Kırgızistan Milli Güvenlik Devlet Komitesi Başkanı Kamçıbek Taşiyev’in “Devlet başkanımızın talimatıyla sorunları müzakere yoluyla çözmek istesek de başka bir saldırganlığa da izin vermeyeceğiz.” açıklaması sürecin zorluğunu ortaya koyuyor. Nitekim bu açıklamalara Tacik tarafından sert tepki gösterilirken, Eylül 2023’den itibaren müzakereler yoğunlaştı.

Protokol ve beklentiler

Ateşkesten bir yıl sonra Batken’de bir araya gelen Taşiyev ve Tacik mevkidaşı Saymumin Yatimov, sınıra dair müzakerelerde bulundular. Önceki aylarda gerçekleştirilen sert konuşmaların ve toprak iddialarının aksine, sürece dair önemli bir ilerleme kaydedildi. Düzenlenen ortak basın toplantısında Taşiyev, görüşmeler sırasında Tacikistan ve Kırgızistan arasındaki tüm sınır sorunlarının çözümüne temel oluşturacak bir protokol imzalandığını açıkladı. “"44 No’lu Protokol" olarak bilinen anlaşmanın içeriği gizli tutulsa da müzakerelerin ilerlemesi açısından kritik bir rol oynadı. Ayrıntı verilmese de her iki taraf da müzakerelerin tarihi sonuçlar vereceğini duyurdu.

Nitekim bu protokolün imzalanmasından kısa bir süre sonra Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov ve Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman, Ekim 2023’de çeşitli görüş ayrılıklarının giderildiğini belirterek bir araya geldiler. Birçok unsurun tartışıldığı yoğun görüşmelerin ardından Tacik tarafı, anlaşmaya varıldığını ve bunun tarihi bir adım olduğunu duyurdu. Kırgız tarafı daha ihtiyatlı bir ifadeyle sınırlarla ilgili müzakerelerin devam ettiğini açıkladı. Aynı dönemde Özbekistan ile nihai bir anlaşmaya varan Kırgızistan’da yaşanan iç muhalif tepkiler, Bişkek’in Duşanbe ile görüşmelerinde daha ihtiyatlı hareket etmesine yol açtı.

Bununla birlikte hem bölgesel hem de uluslararası sistemde yaşanan krizler, her iki ülkenin sınırlara dair kalıcı bir barış beklentisini artırdı. Nitekim aralık ayında bir kez daha bir araya gelen Taşiyev ve Yatimov, sınırdaki tartışmalı konuların tamamında neredeyse anlaştıklarını duyurdular. Düzenlenen ortak basın toplantısında Taşiyev, devlet sınırlarının toplam uzunluğu düşünüldüğüne sınırların yüzde 90’ından fazlasının tamamlandığını açıkladı. Bu sözleri doğrulayan Taşiyev, nihai bir anlaşma için yalnızca birkaç toplantının kaldığını belirtti. Ancak bu iyimser tablonun yanında, bölgede bulunan anklavlar konusunda atılacak adımlar sürecin gidişatını belirleyecektir.

Fergana’nın çıkmazı: Anklavlar

Siyasi olarak bir devletin egemenliğinde olan ancak coğrafi olarak başka bir devlete ait olan topraklarla ayrılmış bir bölgeyi tanımlamak için kullanılan anklavlar, tarih boyunca devletler arasında problem yaratmıştır. Bir Sovyet mirası olarak Fergana Vadisi'nde bulunan 9 anklav da hem sınır sorunlarını hem de anklavlarla ilintili çeşitli konulardan dolayı daha geniş ikili ilişkileri olumsuz etkiliyor. Özellikle anklavdan ana devlete ulaşım, bir başka devletin toprakları üzerinden gerçekleşmek zorunda olduğu için bir egemenlik krizi ortaya çıkıyor. Bu sebeple anklavlarda yaşayan yerel halk ile sınır muhafızları arasındaki gerilim, bu ülkeler arasında daha büyük anlaşmazlıklara yol açıyor.

ABD, Irak'taki varlığından tamamen vazgeçecek mi? ABD, Irak'taki varlığından tamamen vazgeçecek mi?

Nitekim Özbekistan ve Kırgızistan arasında geçtiğimiz yıl imzalanan sınır anlaşması, anklavlar hariç tutularak uzlaşmaya varılabilmişti. Özbekistan’ın Kırgızistan’da bulunan 5, Kırgızistan’ın ise Özbekistan’da bulunan 1 eksklavı, sınır anlaşmazlığından daha karmaşık sorunlara haiz. Bu sebeple, bu iki ülke arasında anklavlara dair müzakereler devam ediyor. Tacikistan'ın ise Kırgızistan'da Vorukh ve Kayragaç isimli 2 eksklavı bulunmaktadır. Özellikle hem toprak hem de nüfus açısından oldukça büyük bir anklav olan Vorukh, sınırdaki çatışmaların merkezinde yer alıyor. Vorukh’ta bulunan Tacik vatandaşı yerel halkın, Tacikistan’a erişim sağlamak için Kırgız topraklarını kullanmak zorunda olması çeşitli sorunlar oluşturuyor.

Bu noktada gerçekleştirilen müzakerelerde Yatimov’un Vorukh’u Tacikistan’a bağlayan yolun kullanımının nasıl yönetileceği konusunda örnek olabilecek bir çözüm üzerinde anlaştıklarını açıklaması oldukça ilgi çekicidir. Bu açıklamaya rağmen bu yolun Kırgızistan’ın egemenliğinde bulunması ve Kırgız tarafının bu konuda vereceği bir tavizin iç kamuoyunda ciddi bir muhalefete yol açacağı tartışılıyor. Bu sebeple Tacik tarafının da Kırgız kamuoyunu ikna edecek bir taviz vermesi yahut iki devlet arasında bir toprak değişimi beklentisinde bulunulabilir. Ancak bütün bunlar nihai anlaşmanın tam olarak açıklanmasının ardından görülecektir. Yine de Özbek-Kırgız sınır anlaşması gibi Tacik-Kırgız sınır anlaşmasının da anklavlar hariç tutularak imzalanması daha ciddi bir olasılık olarak dile getirilebilir.

Kırgızistan ve Tacikistan arasındaki müzakereler devam ederken, nihai anlaşmaya dair bir yorum 3'üncü bir ülkeden gelmiştir. 9-10 Ocak tarihlerinde Bişkek ve Duşanbe’ye resmi ziyaret düzenleyen Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Tacik devlet televizyonunda yayınlanan konuşmasında mart ayında sınır belirleme anlaşmasının imzalanacağını açıkladı. Herhangi bir ayrıntı sunmayan Fidan, anlaşmanın bölgenin güvenliği ve istikrarı açısından oldukça önemli bir adım olduğunu belirtti. Bu açıklamaların ardından müzakerelerde Türkiye’nin arabulucu bir rol oynayıp oynamadığı tartışılsa da daha önemlisi sınıra yönelik kalıcı bir barış beklentisinin artmasıdır. Nitekim Kırgızistan ve Tacikistan arasında imzalanacak bir sınır anlaşması, Orta Asya’nın güvenliği ve istikrarı açısından oldukça önemlidir.

Editör: Vildan A.