İsrail hükümeti Ramazan ayının son on gününde Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa’ya girişlerini yasakladı ve fanatik Yahudilerin Doğu Kudüs’te Filistinlilerin yoğun olarak yaşadıkları bölgede “bayrak yürüyüşü” yapmalarına izin vermedi.

Ne olursa olsun yürüyüşü gerçekleştirmek isteyen Yahudi yerleşimcilerle işgal polisi arasında gerilim ve itişip kakışmalar yaşandı.

Provokatif çıkışlarıyla bilinen aşırı sağcı milletvekili Itamar Ben-Gvir’in Mescid-i Aksa yakınlarındaki “Bâbu’l-Amûd” da denilen Şam Kapısı bölgesine girişi yasaklandı.

İsrail hükümetinin bu tavrı fanatik Yahudiler tarafından “baskılara boyun eğmek” olarak nitelenerek eleştirildi.

Ben-Gvir, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı’nı teslim olmakla suçladı ve “Tapınak Dağı'nın kapatıldığı haberi doğruysa Bennett bu gece beyaz bayrak çekti” dedi.

Ne oldu da İsrail azımsanmayacak bir nüfusa sahip fanatik Yahudileri kızdırma pahasına geri adım attı?

Bu sorunun cevabına geçmeden önce bir noktanın altını çizmek gerekiyor.

İsrail’in geri adımı geçici ve konjoktürel bir tavır.

Mevcut koşullar bu şekilde davranmalarını gerektirse de Mescid-i Aksa’nın er ya da geç yıkılarak yerine Süleyman Mabedi’nin inşa edilmesi konusunda İsrail’de tüm kesimler arasında görüş birliği var.

Ayrıca baskınların yoğunlaştığı Hamursuz Bayramı (Pesah)’ın zaten Perşembe günü bittiğini gözden kaçırmamak gerek.

Müslümanlar için Mescid-i Aksa ne kadar kutsalsa Yahudiler için de “Tapınak Dağı” olarak adlandırdıkları o bölge o derece kutsal.

Dolayısıyla işgalcilerin Mescid-i Aksa’nın bulunduğu bölgenin kendilerine ait olduğu iddialarından ve kirli emellerinden vazgeçmeleri söz konusu değil.

“Mescid-i Aksa’nın statüsünü değiştirmeyeceğiz” taahhüdüne bugün koşullar gereği uysalar da yarın bağlı kalacaklarının bir garantisi yok.

Nitekim işgal güçleri dün Mescid-i Aksa’ya yine baskın düzenledi ve cemaate saldırarak çok sayıda kişiyi yaraladı.

İsrail hükümetinin bayram sonuna kadar Mescid-i Aksa’ya Yahudi yerleşimcileri sokmama kararı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Yitzhak Herzog ile yaptığı telefon görüşmesinden sonra geldi.

Yahudi yerleşimcilerin ve işgal güçlerinin Mescid-i Aksa’ya düzenledikleri baskınlara Arap ülkeleri de tepki gösterdi.

En önemlisi, Gazze Şeridi’ndeki Filistin direnişi, aracılar vasıtasıyla işgal rejimine Mescid-i Aksa’nın “kırmızı çizgi” olduğu mesajını iletti.

Mesajın daha etkili olması için füze denemesi yapan İzzeddin El-Kassam Tugayları, ayrıca ilk kez Rus yapımı Strela-2 füzesi kullandı.

İsrail ordusu, ara sıra sınıra asker yığsa da çok büyük kayıp vereceğini bildiği için karadan Gazze Şeridi’ne girmeyi göze alamıyor.

Filistin direnişinin alçak irtifadaki uçak veya helikoptere atılan füzeye sahip olması işgalcilerin bundan sonra hava saldırılarını da eskisi kadar rahat yapamayacaklarını gösteriyor.

Dolayısıyla işgal ordusu, sınırlı şekilde saldırılar düzenlemekle yetindiği Gazze Şeridi’yle kapsamlı bir savaşa girmek istemiyor.

Fakat bu İsrail’in başta Kudüs olmak üzere işgal altındaki topraklarda gerginliği tırmandıracak adımlardan tamamen kaçınacağı ve Filistinliler ile işgalciler arasında artık çatışma olmayacağı anlamına gelmiyor.