Müslümanlar başta oruç olmak üzere çeşitli ibadetlerle geçirdikleri mübarek Ramazan ayının ardından bayram sevincini yaşıyorlar.

Koronavirüs salgını kısıtlamalarının büyük oranda kaldırılması bu yıl bayramın daha hareketli geçmesini sağladı.

Fakat ne yazık ki bayram sevincinin İslam coğrafyasının içinde bulunduğu krizler ve üzücü durum sebebiyle tam anlamıyla yaşandığı söylenemez.

Ramazan ayının son günlerine ve bayrama Suriye’nin başkenti Şam’daki et-Tedamun Mahallesi’nde 2013 yılında gerçekleştirilen vahşetin kan dondurucu görüntüleri damga vurdu.

Suriyeli bir gencin rejim subayının bilgisayarını tamir ederken ulaştığı ve İngiliz The Guardian gazetesi tarafından yayınlanan görüntüler, Suriye’de rejim güçleri tarafından gerçekleştirilen katliamların sadece küçük bir parçası.

Geçmişinde Hama Katliamı gibi büyük bir vukuat ve kara leke bulunan sabıkalı Suriye rejiminin son on yıldır işlediği cinayetlerin birçoğu yazılı ve görsel kanıtlarla belgelendiği halde uluslararası toplum üç maymunu oynamaya devam ediyor.

Suriye rejimi yanlılarının nerede olurlarsa olsunlar et-Tedamun Mahallesi’ndeki katliama imza atanlarla aynı zihniyette olduklarından ve -Allah korusun- ellerine fırsat geçmesi halinde benzer şeyler yapacaklarından hiç kuşkunuz olmasın.

Güçlükle seyredebildiğim katliam görüntüleri, merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun “ Türkiye İran olmaz, Cezayir de olamaz, Suriye yapılmasına da biz müsaade etmeyeceğiz” sözlerini hatırlattı ve kendisini bir kez daha hayırla yâd ettim.

Arap sokağında Ramazan ayında hakkında çokça konuşulan ve bayramda da gündem olmaya devam eden bir diğer konu ise Mısır’da üçüncü sezonu yayınlanan El-İhtiyar (Seçim) dizisi.

Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi “kötü ve başarısız”, darbeci Abdülfettah es-Sisi’yi “ülkeyi kurtaran kahraman” göstermek için Mısır istihbaratı tarafından yaptırılan dizi amacına ulaşamamış, hatta çarpıttığı olaylar daha dün yaşandığı ve hafızalarda hâlâ canlı olduğu için halkın darbecilere duyduğu öfkeyi artırmış görünüyor.

Abdülfettah es-Sisi’nin “Anlatılanlar gerçek. Ben Mursi’ye komplo kurmadım” türü açıklamalar yapmaya devam ederek ısrarla diziyi savunması bunun göstergesi.

Oysa Mursi’ye nasıl ihanet ettiğini ve halkın oylarıyla demokratik bir şekilde seçilmiş, ülkenin gördüğü en dürüst ve samimi lideri mahkeme salonunda nasıl öldürdüğünü sadece Mısır halkı değil tüm dünya biliyor.

Dizide Mursi’ye sert bakışlar yöneltmiş gibi tasvir edilse de yanında “süt dökmüş kedi gibi” durduğunu ve yüzüne dahi bakamadığını gösteren fotoğraflar internette varlığını koruyor.

Mursi döneminin bakanlarından Yahya Hamid, o günlerde El-İttihadiyye Sarayı’nda tanık olduğu bir olayı geçenlerde sosyal medya hesabında şöyle anlattı:
“Namazı bitirdikten sonra Sisi’nin Cumhurbaşkanı’nın ayakkabılarını önüne koymak için taşıdığını gördük. Mursi şaşkınlıkla ona baktı ve ‘Ne yapıyorsun Abdülfettah?’ dedi.”

Suikast girişimine maruz kaldığına dair hakkında söylenti çıkan cunta liderinin son günlerde hayli gergin görünmesi ve diyalogdan söz etmesi, El-İhtiyar dizisinin propagandasından öte, Mısır’ın ekonomik açıdan çok kötü durumda olduğuna ve köşeye sıkışan rejimin çıkış yolu aradığına işaret ediyor.