“Yazıklar olsun!” diyeceğimiz ama akademik unvan altına saklanmış faşist bir zihniyetle imtihandayız...

“Düzmece hikayelerle zihin kapatan faşizm”in neler yaptığını iyi biliyoruz…  

Kılıçdaroğlu'nun açtığı yolla devletin kurumlarını hedef alıp, show mekânı olarak seçiyorlar...

Gündem olmanın yeni ama en lanetlenmesi gereken yöntemi bu olmalı…

Talip oldukları yeri daha gelmeden itibarsızlaştırmak istiyorlar; oturacakları itibarsız koltuklar olarak…

Keşke Batı zihniyetiyle istila edilişimize de aynı tepkileri verseler...

Bir sömürgede doğmuş bir düşünür olan Frantz Fanon, Batılı kendi dışındakilere; “Yeryüzünün lanetlileri olarak bakar” sözünü de hatırlayarak…   

Faşizm başka nedir ki?

Bu şirazesini kaybetmiş yaklaşımlar/baskınlar, düello davetler herkesi altında bırakır; kazananı olmaz…

“Allah akıl fikir versin” duasından başka ne denebilir ki; bu akıl dışına çıkışa...

Bir akademisyenin -bırakın mahalle kabadayısını- çocukların bile yapmayacağı bir tavırla ortaya çıkması ne acı...

Bu mafya vari tavırlar nedir ya hu!

Burası Uganda mı, Teksas mı Allah aşkına!

Bu olağanüstü günlerde herkesin çok daha dikkatli olması gerekiyor…

Lakin öyle anlaşılıyor ki birileri de -özellikle- bu olağanüstü günlerin çok farkında ve fırsat olarak görüyor…

Çünkü normal koşullarda provokasyonlar sonuç vermez…

Ama çok şerbetli olduğumuz bu konularda, sinsi her adımı da çok iyi takip etmek zorundayız…

Göçmen üzerinden yapılan şeyin Türk-Kürt, Alevi-Sünni kışkırtmalarından hiçbir farkı yok zira…  

"Pierre Bourdieu “Devlet Üzerine” adındaki çalışmasında bu sinsi duruma mükemmel yaklaşır…

Toplumsal hadiselerin karakteri çok sinsidir çünkü…

Hiç ihtimal verilmeyen noktalardan patlayabilir…

Neticede birçok ihtilal ya da darbede, fitili ateşleyen olayla, darbe arasında “direkt” bir bağ kurmak neredeyse imkânsız olmuştur…

Tıpkı bir bankaya giren üstü başı dağınık biri tarafından o bankanın satın alınması gibi…

Evet, herkes o adama “pasaklı bir gariban” olarak bakmıştı ama o, alay edenlerin mevduatlarının da içinde bulunduğu bankayı satın almıştı…

Buna kimse ihtimal vermedi ama o, bu ihtimali üzerinde taşıyan gizli bir servetin sahibiydi…

Sokaklarımıza bir bakalım Araplaşma mı yoksa Batılılaşma mı var?

Hangisi istila etmiş bizi; eğer bir istila tehdidi varsa…

Bu topraklarda göçmen olmayan var mı peki?

Bu, “herkes buraya gelsin” demek değildir…

Kendi mecrasında akması gereken suyu yanlış yere kanalize etmek büyük sorunlar doğurur…  

Fırsat bulunduğunda hala ne kadar da patlamaya hazır kötü kalplilerimiz varmış; gördük...

Üstelik 15 Temmuz’da, Tezkere kararında, Suriye’nin kuzeyine yapılan destansı operasyonlarda durdukları yerleri belli olanların, söz konusu sığınmacılar olunca takındıkları tavır ayrıca dikkate şayandır…

“Milletin huzuruna suikast girişimi” anlamına gelen her çıkış, vicdanlardan gereken cevabı mutlaka alacaktır…

Achille Mbembe’i; “Düşmanlık Politikaları” ya da “Zenci Aklın Eleştirisi” kitaplarıyla bu topraklarda da haklı çıkarmaya çalışanlar var…  

Hiç kimse, hesabını veremeyeceği büyük çıkışlara heveslenmesin…

Köpük hep sönmüş ama kumun umurunda bile olmamıştır; hükümsüzlere duyurulur…