Bazen insan vazgeçecek, pes edecek ve hatta kaybedecek gibi oluyor. “Neden?” diye sorarken buluyor kendini. “Neden bunca olana tahammül ediyorum?” diyor öyle zamansız ve öyle aniden. Sarılacak, tutunacak bir şeyler arıyor. Bulmak nasip işi ben de biliyorum ama aramak denen sırrın gayretle alakalı olduğu kesin.

Asıl meselenin bulmaktan ziyade aramak olduğuna kanaat getireli çok oldu. Ve hatta ben yaşamanın dahi aramak manasına geldiğine inanmaya başladım. Doğduğun gün başlayan bir sürgünün adı ya madem hayat. İşte o vakit doğduğumuz günden beridir ki gerçek olanı arayıp da duruyoruz. Ya da hiç değilse ben öyle zannediyorum.

Geçtiğimiz günlerden sevdiğim abilerden biri “bırakıyorum artık” dedi. Neyi bıraktığının çok bir önemi yoktu o dakika benim için. Siz bir hayal kurabilirsiniz. İşini bırakıyor, alışkanlığından vazgeçiyor. İşte başka her neyse…

Ama ben başka bir yerde kaldım bile. O devamında ne söyledi, neyi bıraktı ve bunu nasıl izah etti hiç duymadım. Ben o cümleye tutundum ve kaldım.

Ne kolay söyleyivermişti. Hiç tereddütsüz, dalsız budaksız, tertemiz ve tek nefeste bir cümle; ben bırakıyorum. Garip belki ama o an kısa bir zaman için de olsa hayran oldum ona. Nasıl bu kadar kolay ve nasıl bu kadar net söyleyebilmişti? Zira ağır cümleydi; ben bırakıyorum. Her neyi bırakıyor olursa olsun ağırdı.

O an şunu anladım aslında dünyada iki türlü insan var. Biri cümlesini belki de ömür boyunca zihninde taşıyıp duranlar diğeri hemen ve kolayca söyleyip içinden atanlar. Ben hangisine dahilim gerçekten tam olarak bilmiyorum. Hem hangisi daha kazançlı bunu da henüz hesap etmedim. Ama şunu anlayabiliyorum ki insanı sadece sırtında taşıdıkları yormuyor daha fazla yoran ve daha zor olanı gönlünde taşıdıkları.

Bir cümle, tek bir cümle insanı ezer, yorar, yıkar ve hatta öldürür bazen. Gerçek manada bir ölüm bu bahsettiğim. Bedenden değil bahsim, ben dahasından ve daha fazlasından bahsediyorum.

Oysa çok evvelden bir cümle kurduğumu hatırlayıp hayret ediyorum şimdi. “İnsan vazgeçebildikleri, terk edebildikleri kadardır” demiştim. Bir cümle lakin taşıması da yazması da anlatması da zor.

Şimdi bütün bunları söylememin bir sebebi var elbet. Hatta birden çok sebebi var. Sanırım ben artık yorgun insanlar görmekten yoruldum. Aradığını bulamayan, bulduğunu bilemeyen, yanlışı bırakıp gidemeyen, cümlesini söyleyemeyen ve koskoca bu dünyada kendi maksadını idrak edemeyen insanlar görmekten yoruldum.

Hoş, hepimiz yorgunuz bu dünyada.

Dünya belki de yorulmak için var.