Hayat insana açılmış büyük bir kredi.

Tek seferlik ve telafisi yok.

Herkesin tek canı var.

Nasıl ve nerede kullanacağı, verilen zamanı nerede harcayacağı insanın kendisine bırakılmış.

Kendisine bırakıldığı için sonuçlarına katlanmak durumundadır.

Zaman ve mekân değişse de insanoğlunun zaafları da, meziyetleri de değişmiyor.

Araç değişiyor, fakat aracı kullanan insan temel özellikleri ile aynı insan.

İnsanın aceleci olması geçmişte nasılsa bugün de aynı.

Sadece aceleciliğinin sonuçlarını farklı yaşıyor ve yaşatıyor.

İnsan nankördür mesela.

En büyük nankörlüğü kendisini yaratana yapıyor.

İnsan neye sahip ki O’na ait olmasın.

O istemese isteyebilir, O dilemese dileyebilir, O müsaade etmese fırsat bulabilir mi?!

Ama kul, kulluğunu unutup kendini kaybetti mi, Allah’ın verdiği dille yaratana ağız dolusu küfretmekten geri durmuyor.

İnanıp inanmakta, istediği gibi yaşamakta özgür bırakılan insan, çok az düşünüyor, çok az şükrediyor.

Çok az dediğime bakmayız siz, hiç düşünmüyor, hiç şükretmiyor desek yeridir.

Başı sıkıştığında, dara düştüğünde, ölümle her yüzleştiğinde hatırlıyor, hatırlar gibi oluyor, yalvarıyor ama ondan kurtulduğunda eski tas eski hamam, sanki o an yalvaran yakaran kendisi değilmiş gibi alışkanlıklarına devam ediyor.

Unutmak da insanoğlunun temel zaaflarındandır.

Yaşadığımız çağ unutmamızı daha da tetikliyor, daha da kolaylaştırıyor.

Bugün daha fazla unutuyor, daha fazla unuttuğumuz için daha fazla uyuyoruz.

Hem de uyanıkken uyuyoruz.

Hatırlanması gerekenlere dair düşünmeye ne vaktimiz var, ne de isteğimiz.

Yaşayan ölüler haline geliyoruz.

İnsan için en kötüsü de ölüyken yasadığını sanması.

Can çıkmadan umudun kesilmeyeceğini de buraya iliştirelim.

Oysa insan sürekli kendini yenilemeli, sürekli kendini diri ve dinamik tutmalı.

Yaratan insanı yaratmış, yaratmakla kalmamış seçim yapabilmesi için irade vermiş, ama başıboş bırakmamış.

Hayatı nasıl yaşayacağına dair onunla iletişim kurmuş ve nasıl yaşanabileceğinin örnekliğini de sunmuş.

Yaşayıp yaşamamak insan tekine ait.

Nankörlerden olmamak için hatırlanması gerekenleri hatırlamalı, çok düşünmeli, çok şükretmeli.

Değişim ve dönüşüm güçlü irade ister.

Bu güçlü iradeyi ortaya koyamayanlar alışkanlıklarının güdümünden çıkamazlar.

Alışkanlıklarının mahkûmu olanlar, kendilerine ayrılan sürenin sonuna değin kendilerini olması gereken dereceye yükseltemezler.

Hülasa; insan nasıl yaşarsa öyle ölür, nasıl ölürse öyle dirilir.