“Ne yaparlarsa yapsınlar önümüzdeki seçimlerde Türkiye'yi almamızın önüne geçemeyecekler” diyor üç kuşaktır hem devletin hem de CHP’nin yönetiminde bulunan Faik Öztrak, Canan Kaftancıoğlu’nu savunurken. Neyle Türkiye’yi teslim alacaksınız? Kaftancıoğlu’nun Türk polisine savurduğu taşla mı? Yoksa “komutanım” diye hitap ettiği MLKP terör örgütünün lideri Hasan Ocak’ın geride miras bıraktıklarıyla mı?

Kaftancıoğlu’nun komutanı Ocak, 1995’te İstanbul Gazi Mahallesi’nde başlayan ve 22 kişinin hayatına mal olan terör eylemlerinin öncüsüydü. Ülkede tıpkı 80 öncesindeki Maraş ve Çorum provokasyonunda olduğu gibi bir mezhep kavgası çıkarmayı tezgahlayanlar eliyle İstanbul’un orta yeri günlerce çatışmalara sahne olmuştu. 1993’te Sivas’ta ve akabinde Erzincan-Başbağlar’da aynı oyunu oynayanlar istediklerini elde edemeyince İstanbul’daki bu fakir mahallede Alevi vatandaşlarımızın gittiği bir kahvehanede katliam yaparak fitili ateşlemişlerdi.

KAFTANCIOĞLU KİMLERİ SELAMLIYOR?

Hasan Ocak’ın lider kadrosunda olduğu MLKP ve DHKPC gibi çeşitli sol terör örgütleri devleti yıpratmak ve milletimizi çaresizlik hissine düşürmek için bu kışkırtmayı sonuna kadar kullandılar. İstanbul günlerce teröristlerin uzun namlulu silahlar ve molotoflar eşliğinde sürdürdüğü terör eylemlerine sahne oldu. Bu olaylar 2013’te yine İstanbul’da başlayacak ve emperyalistler eliyle finanse edilecek Gezi Terörü’nün bir provasıydı adeta. Aynı terör örgütleri bu defa da silahları, pankartları hatta Taksim’in ortasına kurdukları çadırlarıyla meydana çıktılar. Bir farkla: Ülkenin ana muhalefeti canla başla bu eylemlerin içindeydi. Öyle ki, yüzlerce ambulansın, polis aracının ve kamu binasının ateşe verildiği bu bozgunculuk sırasında parlayan ismi, Kaftancıoğlu’nu İstanbul’a il başkanı olarak getirdi.

Hayır. Canan Kaftancıoğlu ne terörist başına komutanım dediği, ne Avrupa’da öldürülen PKK liderlerinden Sakine Cansız’ın ardından düzdüğü methiyeler ne de Türk Devleti’ni soykırım yapmakla suçlayan sözleri yüzünden mahkûm olmadı. Şayet bu cürümler dikkate alınsaydı ömrünün sonuna kadar cezaevi duvarlarıyla arkadaş olurdu.

Kaftancıoğlu, CHP’nin hukuki değil, siyasi bir karar olduğunu iddia ettiği cezayı Cumhurbaşkanımızın annesine ettiği alçakça küfürler ve devletimize “seri katil” dediği için aldı. Bu suçların ise tabiri caizse “yatar”ı yok.

MİLLİYETÇİLİK Mİ? DALGA GEÇMEYİN

Karamollaoğlu’ndan Kılıçdaroğlu’na, Davutoğlu’ndan Babacan’a, Akşener’den Özdağ’a hatta milliyetçilerin adayı diye parlatılan Mansur Yavaş’a kadar tüm muhalefetin tek bir komutla ardında hizaya girdiği Kaftancıoğlu ve şürekasının bundan sonra sesi daha çok çıkacaktır. Ettiği küfürleri tüm bu siyasiler birer madalya gibi yakalarında taşımaya hevesli olabilirler.

Fakat Türk Devleti’ne seri katil diyen, milletimizi soykırımcı bir katliam şebekesi gibi gören bu zihniyetle, bu milletin evlatları kıyamete kadar asla uzlaşmayacak. Zulmün 1453’te İstanbul’u fethetmemizle başladığını söyleyen Batı’nın bu tasmalı köleleriyle birlikte sırnaşık pozlar verenlerin ne vatanperver ne de Türk Milliyetçisi olabilme ihtimali yok. Terörü selamlayanlarla yapılan bu dayanışma tüm maskeleri düşürdü.

Gerçi sırtını PKK’ya dayayanlara siyasetçi diyenlerin, Kaftancıoğlu’nun elindeki taşı, ağzındaki küfür ve hakareti alkışlaması normaldir. Fakat her girdiği seçimde halkın tokadını yiyenler, hala taşla, molotofla Hükümeti yıkabileceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar. CHP’nin il başkanı siyaset yapmak istiyorsa elindeki taşı yere bırakmalı. Hoş, bunca alkıştan sonra ne taşından vazgeçer, ne de ağzına yuva yapan küfürden…