Kendi evinin çocuğunu evinin içinde terbiye edersin. Dışarıda, hele bir de insanların gözü önünde terbiye etmeye kalkarsan hem kendi çocuğuna yazık etmiş olursun hem de insanlar içinde senin de çocuğunun da itibarı yerle bir olur.

Çocuğunun gömleği eskiyse eskisi görünmesin diye ona ceket giydirirsin normalde, dışarı salarken…

Bizim mahallede işler böyle yürümüyor maalesef.

Ayasofya gibi onlarca yıldır zincirlerle gözü yaşlı mahzun duran bir mabet ibadete açıldı, her fırsatta boğazımıza düğümlendi sevincimiz.

Birbirimizi yemekten şükretmeye bile neredeyse fırsat bulamayacak hale geldik.

Elimiz tetikte bekliyoruz, bizden birisi bir hata yapsın da hemen linç edelim diye.

Sadece kendimiz linç etmekle kalmıyor çakal sürüsünün önüne atıyoruz.

Bazı insanlara rastlıyoruz, karşı taraftan tek kişi için yıllardır kalemini oynatmamış, kılını bile kıpırdatmamış ama kendi mahallesinden olanların hafiyeliğini yapar gibi kim nerede tökezlemiş hemen üstüne çullanıyor.

Sorsan Hz. Ömer’in tebaasıyım diyecek.

Sen önce Ömer’in tebaası gibi ol sonra Ömer hata yaparsa kılıcını çıkarırsın kınından.

Hz. Ömer’in tebaası ile uzaktan yakından alakan yok ama lafa gelince kardeşinin ölü etini yemekten imtina etmiyorsun, kardeşinin itibarını düşürmekten çekinmiyorsun.

Tamam, kabul… Ülkeyi Müslümanlar yönetiyor da… Ülkeyi şerait kanunlarına göre yönetiyormuş gibi icraat beklersen sana gülerler.

Seksen dört milyon insanın hepsi senin gibi düşünmüyor mesela. Aynı fikirde değilsin ülkenin nüfusunun tamamıyla.

Devleti yönetenler onlara da hitap edecek.

Türkiye hala Avrupa’dan ithal edilen kanunlarla yönetilen bir ülke, bunun bilincinde olmalıyız.

Kendi insanımızı döverken, eleştirirken, linç ederken, çakal sürüsüne yem ederken bir kez daha düşünmek zorundayız.

Ülkede son yirmi yılda tüm dünyanın hayranlıkla seyrettiği icraatlar yapıldı. Bunları Cumhurbaşkanı tek başına yapmadı, bir ekiple yaptı. O ekip vekillerden, bakanlardan, bürokratlardan oluşuyor.

Bu ekipten kim bir hata yaparsa hemen linç ediyoruz.

Muhaliflere bakıyorsunuz, üç senedir çivi bile çakmayan başkanlarına toz kondurmuyorlar. Hangi muhalif siyasi ne tür gaf yaparsa yapsın kendi tabanlarından kimse oralı olmuyor. Bırakın gafı, yolsuzluk yapanına da sahip çıkıyorlar, rüşvet alanına da sahip çıkıyorlar, taciz, tecavüz edenine de sahip çıkıyorlar.

Tamam, biz onlar gibi olmayacağız ama eleştiri kantarının topuzunu da kaçırmamak gerekiyor.

O kötülediğimiz insanların tamamı bizim içimizden çıktı bunu da unutmamak lazım…

___________

Gençlik ve Spor Bakanlığına…

Uluslar arası müsabakalara Türkiye’den daha fazla sporcu göndermek istiyorsak;

Okullarda Beden Eğitimi öğretmenlerine ve yetiştirdikleri çocuklara gerektiği şekilde maddi manevi destek vermelisiniz.

Özellikle taşradaki çocukların spora ilgisi daha fazla olduğunu göz önünde bulundurarak, onlara salon, araç-gereç imkânı sunmalısınız.

Bir Beden Eğitimi öğretmeni müsabakalarda neden mağlup olmak ister? Bu soruyu hiç düşündünüz mü?

Galip gelirlerse başka bir şehre gitme imkânları olmadığı için…