Politik kırılganlıkların beslediği çok ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuz ifade etmek gerekiyor…

Zira bu sorunun gölgesinde gelişen ufuksuz bir tipolojisiyle, önkörülük malulü bir kitle bütün hakikatimizi esir almaya çalışıyor…

Bu tipolojinin en önemli özelliği, önkörlüğünün genellikle muhalifine yönelmesidir…

Çünkü aynı kişiyi kendi ideolojisiyle ilgili konuşmalar yaparken dinlediğinizde, “karşıtına da aynı bakışı sergilese” dediğiniz çok makul öngürülerine şahit olabiliyoruz…

Bu, şunu açık olarak ortaya çıkarıyor: İdeolojik bir miyopluk malulüne, önünü de uzağını da göstermiyor…

Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi ile ilgili tartışmalar çok açık önkörü örnekleriyle dolu…

Muhalifler aynı yerle ilgili kendi park projelerini savunurken, “milletin malını koruyor” lakin iktidar, “peşkeş çekiyor” oluyor mesela…

Yine, “Burayı yaparken kime sordunuz” diyen İBB başkanı, milletin parasıyla yapılan Dikey Bahçeleri tarumar ederken, kimseye sormadığını aklına bile getirmiyor…

Atatürk Havalimanı’nı merkeze alan konuşmalar; “Londra’da altı havalimanı var” derken aynı perspektif İstanbul Havalimanı’na; “Ne gerek vardı” diyerek fazla görüyor ve oraya taşıyamıyor gördüğü ihtiyacı mesela…

İktidarın yaptığı açıklamaları aynı ağızlardan dinleyip ama aynı şeyleri duyamadığımız da başka bir puslandırma çabası…

Aslında aynı şeyi duyuyoruz; bu kesin…

Lakin birileri duymak istediğini duyuyor ve iddiasına devam ediyor; acınası bir kazanç çabasıyla…

İnsan sadece inandığını görmüyor, inandığını da duyuyor…

Kendisiyle çelişme pahasına ne kalemlerin de yalpaladığını, sırf aynı siyasi zemini paylaştığı kitleden geri kalmamak adına, dün söylediğinden çark ettiğini de görmek mümkün…

Tavırlarıyla herkesin şahit olduğu İsmail Küçükkaya ve Fatih Altaylı en öne çıkan figürler oldu bu anlamda…

Kendim için de benzer bir muhasebeyi hep yapmaya devam ediyorum; önkörü ya da öngörü açısından…

Ve bu malullüğe yakalanmamak için her tarafı dinlemeye, mukayeseler yapmaya devam ediyorum…

Projelerin hayata geçme sürecini ve sonrasını da iyi izliyorum; iddialar kimi haklı çıkardı diye…

Büyük bir önkörlüğüne kurban giden İstanbul hizmetlerinin, CHP kazandıktan sonra nasıl bir övünç kaynağına dönüştüğünü görmek bile fazla söze gerek bırakmıyor aslında…

O “berbat” dedikleri eserlere nasıl bir çökme gerçekleşti değil mi?

“Biz yaptık” denilerek hem de…

Şundan emin olabilirsiniz; bugün yıkmak için ayağa kalkılanlar da, yarın bir iktidar olma durumunda aynı muameleye tabi olacaklar…

Çünkü kötü olan, projeler değil; onların CHP tarafından yapılmamış olmaları…

Ne diyorlardı: “Her yeri altınla kaplasalar biz yine beğenmeyeceğiz…”

Bazıları için çıkarlar değişmeden görünenler de değişemez…

Tıpkı iktidara yakın olanların “yalaka” olup, CHP’nin Maltepe mitingine destek veren sanatçıların “yalaka” olmaması gibi…

İşte en temel hakikatler bunlardır…

Gerisi acınası bir tipoloji örneğine aittir; iktidarın hatalarını göstermeyen önkörülük de buna dahildir…