Şu anda dünya gündeminin en önemli maddelerinden biri Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine karşı çıkması. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konudaki taviz vermeyen duruşu Türkiye'yi uluslararası basının temel konusu haline getirdi. Bu sayede, Batı kamuoyunun belki de hiç haberdar olmadığı Türkiye'nin terörle mücadelesi konusuna dikkat çekildi. PKK/YPG'nin sadece Türkiye için değil de Batı için de tehlike teşkil ettiğine, iyi terörist / kötü terörist diye bir ayrımın olmadığına vurgu yapıldı. Bazı yabancı siyasetçi ve gazeteciler “Türkiye NATO'dan çıksın, sorun çözülsün” tarzında yorumlar yapsa da, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'in “Türkiye'nin önemli bir müttefik olduğunu kabul etmek zorundayız” şeklindeki açıklaması NATO'nun Türkiye'den vazgeçmeye hiç de niyetli olmadığını gösteriyor.

NATO ve Türkiye arasındaki gelgitler devam ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan oldukça önemli açıklamalarda bulundu. Yunanistan Başbakanı Miçotakis'in artık kendisi için bittiğini ifade ederek Suriye'nin kuzeyine yeni bir harekât sinyali verdi. Miçotakis, geçen hafta ABD'ye gerçekleştirdiği ziyaret sırasında “Yunanistan'a F-35 satın, Türkiye'ye F-16 vermeyin” mesajını vermiş, Kongre'de Kıbrıs'ta iki devletli çözümü kabul etmeyeceklerini vurguladığı konuşma ayakta alkışlanmıştı. Yunanistan adeta ABD üssü haline gelmişken gelecek aylarda Ege'de sıcak günler bizi bekliyor olabilir.

Peki AB ve ABD olası bir Türkiye-Yunanistan gerginliğinde ne derece Yunanistan'ın yanında yer alır? Şahsi fikrim, ABD ve Fransa gibi AB ülkelerinin tamamen devlet çıkarları için Yunanistan'ın yanında duruyor görüntüsü sergiliyor oldukları. ABD, Yunanistan sayesinde bölgeye yerleşirken, Fransa gibi Batı ülkeleri de bölgedeki tansiyonu fırsat bilerek Yunanistan'a silah ve savaş uçağı satıyor. Öte yandan Türkiye ve Yunanistan karşı karşıya gelirlerse Türkiye'yi karşılarına almak ne ABD'nin ne de AB'nin işine gelir. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş sürerken boğazlara hakimiyeti sebebiyle Türkiye’nin jeostratejik önemi hem NATO hem de AB tarafından daha da iyi kavrandı. AB açısından baktığımızda, Suriye savaşı ile Avrupa'ya başlayan göç akınları Ukrayna savaşı ile daha da şiddetlendi. Ayrıca Avrupa gıda ve enerji kriziyle de karşı karşıya. Böyle bir dönemde AB, Türkiye gibi bütün alanlarda hayati öneme sahip bir ortağı kaybetmeyi göze alamaz. Azerbaycan gazını Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşıyan TANAP boru hattının Avrupa için enerji alternatiflerinden biri olduğunu hatırlatalım.

Peki Türkiye'nin Suriye'de atacağı adımlara dünyanın tepkisi ne olur? Cumhurbaşkanı Erdoğan  “güney sınırlarımız boyunca 30 kilometre derinlikte güvenli bölgeler oluşturmak” için çalışmaların devam ettirileceğini ifade etmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Price, bunun “bölgedeki istikrarı zayıflatacağı” şeklinde bir yorum yapmıştı. Bütün bu gelişmeler, Rusya'nın Suriye'deki 8 bölgede konuşlu binlerce askerini çektiği bir dönemde yaşanıyor. AB ve ABD’nin Türkiye’yi kaybetmeyi göze alamayacakları, Rusya’nın ise dikkatini Ukrayna’ya yoğunlaştırdığı bu dönemde Türkiye son derece önemli kararlar alabilir.

Sadece bu süreçte pek de kimsenin üzerinde durmadığı bir ülkeye dikkat edilmesi gerekiyor: İran. Türkiye’nin Suriye’de atmayı planladığı adımlar, İsrail ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle ilişkilerini normalleştirmesi İran’ın da karşı adımlar hesaplıyor olma olasılığını arttırıyor.

Velhasıl ben Türkiye’nin “oyun kurucu ve oyun bozucu” olduğu bu yeni dönemde en doğru zamanda ve gelecek bütün karşı hamleleri hesaba katarak bölgede yeni bir oyun kuracağına inanıyorum. Gelecek aylarda ve -özellikle 2023 yılında- uluslararası sahnede büyük değişimler yaşanabilir.