Misyonerlerin ülkemiz ve milletimiz üzerindeki emelleri bitmiyor. Planlarından biri akamete uğrayınca hemen diğerine geçiyorlar. Özellikle Tanzimat’tan sonra azınlıkları eğitmek bahanesiyle açtıkları Amerikan Kolejleri bu işin başlangıcı kabul edilir. Bu dönemde açılan misyoner okullarının sayısı binlerle ifade edilmektedir. Osmanlı’nın çöküş devrindeki bu yayılım aynı zamanda örtülü bir işgali andırmaktadır. Nitekim Ermeni ayaklanmalarında bu okulların rolü olduğu herkesin malumudur. Protestan misyoner örgütlerinin dünyayı aralarında paylaşmalarında Osmanlı Devleti esas itibarıyla ABD'nin payına düşmüştür. ABCFM Osmanlı Devletindeki faaliyetlerine 1870 yılına kadar tek başına, o yıldan sonra ise Board of Foreign Missions of the Presbyterian Church'le (BFMPC) birlikte çalışmıştır. Misyonerlerin ülkemizdeki çalışmalarını pek çok kaynaktan öğrenebilirsiniz. Biz bu yazımızda daha çok günümüzde kullandıkları farklı bir yöntemden söz etmek istiyoruz.

Misyoner teşkilatların yüz yılları bulan ve büyük sermaye gerektiren çalışmalarının sonuçları kendileri bakımından tam bir hayal kırıklığı olmuştur. Nitekim Müslüman Milletimiz çok zor zamanlar geçirmesine rağmen bu misyonerler tarafından teklif edilen maddi refahı geri çevirerek inançlarına bağlı kalmıştır. ABD vatandaşlığı teklif edilen kimi münferit vakalarda ise aileler ABD’ye varıp yerleştikten sonra kendi inançlarına dönmüştür. Bu dönemde misyonerlerin kazanabildikleri tek kesim Ortodoks azınlıklar olmuştur. Ermeni, Rum, Maruni, Süryani azınlıklardan oluşan kitleler Protestan propagandasına teslim olup ABD’ye göç etmişlerdir. Sadece Osmanlı’da değil İslam’ın yayıldığı tüm coğrafyalarda Hıristiyan misyonerler hedeflerine ulaşamamıştır. Bu noktadan sonra misyoner teşkilatlar B planına geçerek hiç olmazsa Müslümanların kendi inançlarını sorgulayacakları, kendi milletine/inancına yabancılaşacakları yeni yöntemler denemeye başlamışlardır. Kaliteli lise ve üniversite eğitimi vaadi ile kaydettikleri Müslüman çocuklar, verilen eğitimin arasına sıkıştırılan “çağdaşlık, batıcılık, aydın kimlik, demokrasi, realist bakış” gibi kavramlarla milli değerlerine yabancılaştırılmıştır. Bu öğrenciler Hıristiyan olmasa bile kafalarına sokulan yeni fikirler neticesinde öz değerlerine yabancılaşmış, mankurtlaşmış ve İslam’a düşman birer “agnostik-ateist sözde aydın” haline dönüştürülmüştür. İstanbul’da eğitim vermeye devam eden Robert Kolej bunun en bilinen örneğidir.

Son yıllarda yaşanan salgın bu misyoner teşkilatlar için yeni bir imkân doğurdu. “Uzaktan Eğitim” furyasını fırsata çeviren misyonerler yabancı dil eğitimi adı altında ülkemize sızmayı başardı. “İngilizceyi ana dili İngilizce olan öğretmenlerden öğrenin” sloganıyla yayın yapan bu siteler çevrimiçi ve birebir eğitim vererek çocuklarımıza ulaşmayı hedefliyor. Birçoğu cüzi ücretlerle girilen bu sitelerin ücretsiz seansları da bulunuyor. Salgın nedeniyle çocuğunun eğitimde geri kalacağını düşünen veliler bu amaçla girdikleri internette ilk olarak bu sitelerin reklamıyla karşılaşıyor. Sayıları yüzü aşan bu sitelerin ekserisinin ABD, bazılarının da İngiltere merkezli olduğunu görüyoruz. Reklam olmasın diye site isimlerini vermiyoruz. Yetkililer isterse bu sitelerin adreslerini kendilerine iletebiliriz.

Yapılan araştırmalara göre ülkemizde bu siteler aracılığıyla yabancı dil eğitimi alan çocuklarımızın sayısı 1 milyonu aşmış durumda. Bu rakama TOEFL-YÖKDİL-KPDS’ye yönelik sitelerden eğitim alanlar dâhil edilmemiştir. Bahsettiğimiz kitlenin önemli kısmını 7-14 yaş arası çocuklar oluşturuyor. Bu çocuklar kendi evlerinden bağlandıkları ekranda ABD’deki sözde öğretmenlerle baş başa bırakılıyor. Bu yabancı öğretmenlerin neredeyse tamamı bayanlardan oluşuyor. “Peki, ne var bunda?” diyenler çıkabilir. Hemen açıklayalım. Bu sitelerden bazılarına rastgele girdik ve deneme eğitimlerini izledik. Gördüklerimiz, duyduklarımız karşısında nutkumuz tutuldu. Örneğin 7 yaşındaki bir Müslüman Türk çocuğuna sözde İngilizce eğitimi adı altında tekrarlatılan diyalogların Türkçe hali şu şekilde: “Yılbaşı için babamla çam ağacı almaya gittik.”, “Jack her pazar kiliseye gider.”, “Marie’nin kardeşi geçen pazar vaftiz oldu.”, “John her gece yatmadan cennetteki babamıza dua ediyor.”, “Bu yılbaşında Noel Baba bana paten ayakkabı getirdi.”, “Paskalya için annemle çörek yaptık”. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu siteler hakkında bir çalışması var mıdır bilmiyorum. Buradan yetkilileri uyarıyoruz. Lütfen bu sitelerden sadece birkaçını kontrol ediniz. O vakit bahsettiğimiz hususları sizler de göreceksiniz. Eğitim veren ABD’li sözde öğretmenlerin yabancı dil eğitimi adı altında çocuklarımıza neler aşıladıklarına bir bakınız. Bu kontrolsüz saha misyonerlerin at koşturduğu bir arenaya dönüşmüş durumda. Velilerin bu konuda uyarılması bir milli güvenlik meselesidir. Tez zamanda bu konuda araştırma yapılarak tüm okullara ve öğrencilere bilgi verilmesi elzemdir.

Bakalım sesimizi duyan olacak mı?!