“Orada yaşamak ve ora ile yaşamak” arasında bir anlam denizi kadar fark vardır…

Biri yaşadığı yerin ruhuna nüfuz edemezken, diğeri iliklerine kadar oraya aittir…

Bu ülkede yaşayan ama bu ülke ile yaşayamayan ne çok çıkarcı var etrafımızda…

Üstelik bunlar, gündelik hayatın içinde kaybolan tipler de değiller…

Sözleriyle, davranışlarıyla gündeme gelme kabiliyeti de kazanmış, siyasette ve akademide yer bulabilmiş kişiler…

Bu tipolojilerin ne kadar -kendilerine ait denir mi bilemedim- yaşadıkları toplumun geleneklerine ve inançlarına yabancı olduklarını anlatan abim Dr. Eyüp ÖZ’e ait bir hatırayı paylaşmak istedim…

İznini almadım; ama anlayışına sığınarak paylaşacağım…

Çünkü CHP ve izleğini daha iyi anlatamam sanırım…

Fransa’da mastır ve doktora sürecini de kapsayan on altı yıllık bir hikayesi oldu abimin; inşaat ve altyapı firmalarında çalışmakla geçen zor ve meşakkatli bir on altı yıl…

Batı özlemi duyan geçlere de “ibret” olacak, romanı bile yazılabilecek bir hikâyesi var aslında; ama yazımızdan kopmayalım diye paylaşmayacağım; bir gün kendisi de yazar ümidiyle…

Abim bir inşaat firmasında çalışırken şehir dışına gitmek zorunda olduğu için aracına binmek mecburiyetinde kaldığı ve aynı yerde çalıştığı bir işçiyle yaşadığı hem komik hem de ibretlik bir anısını paylaşmıştı…

O kişinin -belki akşamdan da kalma kafasıyla- kelle koltukta araba kullanması yüzünden yaşadığı gerginliğe rağmen, yakaladığı ince espriyi, şimdi kahkaha ile anlatması da ayrıca dikkate şayandı benim için…

Portekizli diye hatırladığım bu şahsa Arap bir arkadaşı, içinde; “Taleal bedrü aleyna” ilahisinin de olduğu bir CD hediye etmiş…  

Adam her gün arabada büyük bir keyifle o ilahileri dinlediğinden bahsetmiş; öyle ki ritmine kapılarak araç sürme halini bile değiştiriyormuş; abimin de dikkatini çektiği üzere…

Dinlediğinin, dini bir ezgi olduğundan habersiz, bir şarkı olduğunu düşünüyormuş aslında…

Abim de “Öylesine keyif alarak dinliyordu ki, ben de onu bozmamak için dinlediğinin ne olduğundan bahsetmedim” dedi…

Bilseydi, -dindar bir Hristiyan olmamasına rağmen- aynı huşuya kapılır mıydı bilmem; lakin bu denli habersizliği gülünç olmasına yetmiş…

Evet, o şahıs anlamasa da kendi inancına ait olmayan bir ilahiyle ritim tutup keyif almış en azından…

Biz yine güzel yanından bakalım hadiseye; en azından bilmediğine düşman olmadığı için…

Lakin bizim kendine yabancılarımız, ait olduklarını iddia etiklerine sadece yabancı değil, aynı zamanda da düşmanlar…

Bu, kendi inançlarının sembollerine saldırmalarından, kendi ülkelerini yabancılara şikâyet etmelerinde de belli değil mi?

Burada olan ama buralı olmayan, bedeni burada ruhu başka yerde gibi davranan büyük bir zelillik içindeler anlayacağınız gibi…     

Allah, kimseyi bu derece aşağılara indirmesin…

Geçtiği gül bahçesinin kokusundan istifade edemeyen bu nasipsizlik onlara yeter yeter aslında…

Başka cezaya gerek de yok belki…