Cumhurbaşkanımız Kılıçdaroğlu’na 10 soru yöneltti. Bu sorular temelde tek bir sorunun detaylarıydı: Türkiye’nin milli çıkarlarının yanında mısınız? Aslında ülkenin yönetimine aday olan bir partinin genel başkanı hakkında kamuoyunda ulusal çıkarlarımız konusunda şüphelerin bulunması en büyük sorunumuz.

Bu soruların tamamı CHP kurmaylarının ve Kılıçdaroğlu’nun kamuoyu önünde yaptığı açıklamalar yüzünden soruldu. Öyle ya, Türk Devleti’ne katil, milletimize soykırımcı diyen bir il başkanı Kemal Bey için partinin ta kendisi. Üstelik bununla da bitmiyor. Kılıçdaroğlu Finlandiya ve İsveç’e karşı sergilediğimiz duruşu kısmen desteklediğini söylese de, Ünal Çeviköz Finlandiya “televizyonuna sözde Kürdistan haritası önünde” verdiği röportajda iktidar olmaları halinde Finlandiya’nın NATO’ya girişini destekleyeceklerini, Türk Hükümeti’nin ortaya koyduğu tavırla işi yokuşa sürdüğünü söylüyor. Kime inanalım?

4 BÜYÜK HAREKÂTLA TERÖRE DARBE VURDUK

Türkiye, Suriye’de 2016’dan bu yana dört büyük operasyon gerçekleştirdi. Mercidabık Zaferi’nin 500. yılında yine aynı topraklarda ve yine aynı gün 24 Ağustos’ta başlayan ilk harekâtla birlikte bir yandan PKK diğer yandan DEAŞ’a ağır darbeler vuruldu. Son olarak ise Esed rejiminin Rusya’nın desteğiyle 2020’de gerçekleştirdiği ve 34 askerimizin şehit olduğu saldırının hesabını tam 3.138 rejim askerini etkisiz hale getirerek sorduk. Bu saatten sonra ne Rusya ne kölesi durumundaki Esed ne de İran’ın paralı teröristleri Mehmetçik’e namlusunu doğrultabildi.

Bugün Fırat’ın batısında terörden arındıramadığımız iki bölge, Tel Rıfat ve Münbiç’e bir harekât düzenlemenin arifesindeyiz. Tıpkı diğer operasyonlarda olduğu gibi Suriye Milli Ordusu (SMO) askerleri de Mehmetçik’e eşlik edecek. Bölgede yaklaşık 100 bin SMO askeri var.

RUSYA SÖZÜNÜ TUTMADI

Bu harekâtın temel gerekçesi Rusya’nın 2019’da bize verdiği sözü tutmaması oldu. Barış Pınarı Harekâtı’nı durdurmamız karşılığında, Rusya PKK’nın bu iki bölgeden çekileceğini ve yerlerine Esed’in askerlerinin geleceğini duyurmuştu. Oysa PKK’lı teröristler sadece üzerlerindeki çaputları çıkarıp, bir başka katliam şebekesi olan Esed’in askerlerinin üniformasını giydiler. Eğer bugün her iki bölgede de PKK paçavraları dalgalanıyorsa, bunun sebebi Putin’in sözünde durmaması ve Esed’in gerçekte hiçbir gücünün kalmamasıydı.

51 yıldır Suriye’yi korkunç bir zulümle yöneten Esed ailesine ve BAAS’a bağlı ordu 2011’de 325 bin personelden oluşuyorken, bugün bu sayı 80 binin altına düşmüş durumda. Beşşar Esed koltuğunu koruyabilmek için ülkesini ABD, Rusya ve İran arasında bölüştürmekten, kendisini ise Şam’daki sarayına mahkûm etmekten çekinmedi.

Kurulduğu günden bu yana PKK’ya her türlü imkânı sağlayan, 40 yıldır topraklarını teröristlere kullandırtan Esed’le teröre karşı “birlikte” hareket edilmesi gerektiğini savunanlar ya tarih bilmiyor, ya da gözler önünde yaşananları anlayabilmekten çok uzaklar.  

PYD’ye “kendi topraklarını savunan yapı”, Mehmetçik ile omuz omuza 6 yıldır teröre karşı savaşan Suriye halkının gerçek ordusu Suriye Milli Ordusu’na “terörist” demeye devam eden CHP’nin gerçekten PKK ile mücadele gibi bir gündemi olabilir mi?

Cevabı artık herkes biliyor. Fakat ben yine sormuş olayım.